GÖRELELİ BİR ASSOLİST: GÜLER GÜRSES

Metin olarak 90 bilgisayar sayfasını bulan çalışmamı (kitap haline geldiğinde 130-140, fotoğrafları ve notaları da ekleyince 180-200 sayfayı bulur) bugünden itibaren yeniden gözden geçirmeye başladım.

“Türk Sanat Bölümü”nde 3 sayfa yer verdiğim, 1960’lı yılların assolistlerinden birini, Güler Gürses’i özetleyerek sizlere tanıtmaya çalışacağım.

Varlıklı bir ailenin kızı olan Güler Gürses, 01.01.1939 tarihinde Görele’nin Çavuşlu beldesinde doğdu. Dedesi Hacı İzzet Efendi ile babaannesi Huriye Hanım, Çavuşlu’da herkes tarafından sevilen insanlardı. Anne tarafı ise, Hendekbaşı Mahallesi’nden olup, aile lakapları Mollaalioğulları (Çetin)’dır.

Ünlü bestekar ve koro şefi Kemal Gürses (Çetintemel)’in yeğenidir.

1962 yılında radyo sınavını kazanan Gürses, İstanbul ve Ankara Radyoları’nda görev yaptı. O zamanlar radyonun çok katı kuralları vardı. Radyoda birkaç yıl görev yaptıktan sonra, pek çok sanatçıyla birlikte radyo yasağı gelir.

Bunun üzerine müzik yaşamını TSM assolisti olarak gazinolarda sürdüren Gürses, 1960 ve 70’li yıllara adını altın harflerle yazdırır. Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan’ın Maksim Gazinosu’nda Zeki Müren’le beş yıl aynı sahneyi paylaşır. “Benden daha çok sükse yapıyorsun” diyen Zeki Müren’in iltifatlarına mazhar olur. Çok sayıda plak doldurur. Daha sonra assolistliğe terfi eden Güler Gürses, ülke çapında çok geniş hayran kitlesi oluşturduğu müzik yaşamına 1977 yılında çok genç denilebilecek bir yaşta kendi isteğiyle son noktayı koyarak, kendini eşine ve çocuklarına adar. “Aşka gönül vermem aşka inanmam” başta olmak üzere birçok besteye imza atan zamanın ünlü bestekar ve ses sanatçısı Baki Çallıoğlu’nun eserlerini yorumlayarak üç altın plak kazanan Güler Gürses’in o billur sesi, “Baki kalan bu kubbede hoş seda” bırakarak 5 Ekim 2010 tarihinde ebediyen susar.

***

“AHMET (KAÇAR) AĞABEYİN BENDE AYRI BİR YERİ VAR”

Güler Gürses’le 1998 yılında Kurtuluş’taki evinde Giresun Dergisi adına bir söyleşi yapmıştım. Bu söyleşiden bazı pasajlar sunuyorum:

“Ahmet (Kaçar) ağabeyi çok seviyorum. O’nun benim dünyamda bambaşka bir yeri vardır. Öyle ki, O’na olan sevgi ve saygımın bir ifadesi olarak büyük oğluma Ahmet ismini verdim. Ahmet şimdi Asayiş Şubesi’nde Başkomiser olarak görev yapıyor.”

***

“BAKİ ÇALLIOĞLU’NUN ESERLERİYLE ÜÇ ALTIN PLAK KAZANDIM”

“Baki Çallıoğlu, büyük sanatçıydı. Musıkimizde kendine özgü bir tarz yaratmıştı. Gerek sesiyle, gerekse besteleriyle hayli sükse yapmıştır. Onunla tanışmam, hayatımın akışını da değiştirdi. Altın plaklarımı O’nun besteleriyle kazandım. 1960’lı yıllarda ‘Aşka gönül vermem, aşka inanmam’, ‘Çoban çeşmesi’, Çiçek satarım çiçek’, ‘Zampara’ gibi besteleri dillerde adeta marş haline gelmişti.”

***

“MÜZEYYEN SENAR’A ÖMÜR BOYU MİNNETTARIM”

Güler Gürses yükselişini sürdürmektedir. 1957 yılında Tepebaşı Gazinosu’na transfer olarak, Türk Musıkisi’nin devlerinden Müzeyyen Senar’la birlikte çalışmaya başlar. Ancak ne var ki, bir gün kendisini kapının önünde buluverir. Adeta şok olur. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak evinin yolunu tutar. Bu olayı, Allah da reva görmemiş olacak ki, o gece Müzeyyen Senar’ın ayağı kırılır. Bunu hayra yormayan Müzeyyen Senar, yaptığı hatayı anlayarak Güler Gürses’i geri çağırır. O’nu çekemeyen sanatçılardan biri dedikodu yapmıştır. Kovulma nedeni buymuş meğer. İş tatlıya bağlanır. Dilerseniz bu bölümü Güler Gürses’in ağzından dinleyelim:

“Müzeyyen abla beni odasına aldı. ‘Kızım beni tanıyor musun?’ dedi. Hayır efendim, çok küçüktüm, sizi sadece plaklarınızdan tanıyorum, dedim. Bana iltifatlarda bulundu, gönlümü aldı. Sahneye dördüncü sırada çıkacaksın. Şu, şu elbiseler sana dikilecek, dedi. Benim elimden tuttu. Bana büyük bir insanlık, ablalık, annelik, hocalık yaptı. Kendisine ömür boyu minnettarım.”

***

“ZEKİ MÜREN: “BENDEN DAHA ÇOK SÜKSE YAPIYORSUN!”

Güler Gürses bundan sonra paylaşılamayan bir solist olmuştur. Ünlü Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan’ın Maksim Gazinosu’nda 5 yıl yani 10 sezon Zeki Müren’le aynı sahneyi paylaşır. Zeki Müren’in ciddi, titiz. kültürlü ve prensip sahibi komple bir sanatçı olduğunu anlatan Gürses, Müren’le ilgili şunları söylüyor:

“Giysilerime kadar her şeyime karışırdı. ‘Mikrofonu al eline. Hadi bakalım geç aynanın karşısına. Böyle oku, şöyle oku’ der, her şeyi öğretirdi bana. Öğretmenimdi. Ondan bir şey öğrenmemek aptallıktır. Çok şey öğrendim ondan. Ona çok şey borçluyum.”

Zeki Müren’le ortak çok anısının olduğunu söyleyen Güler Gürses, bunlardan birini paylaşıyor bizimle:

“Bir gün dayım (Kemal Gürses) beni Grafson Plak Şirketi’ne götürdü. Plak doldurdum. O akşam Zeki Müren’e bu olayı açarak, ‘Abi, ben 4 tane plak yaptım’ dedim. Şöyle bir kasıldı ve güldü. Esprileri de bazen çok aşırı olurdu. Tabi bu hareketlerinden alındım ve ‘Aşk olsun yani, hevesimizi kursağımızda koyma. İnsanın elinden tutuldu mu tam tutulur. Şakası mı var bunun, dedim. Elimdeki eserleri de (Kemal Gürses’in besteleri) aldın, diye üsteledim. Zeki Müren, şakanın dozajını kaçırdığını anladı ve; ‘Her ne kadar elinizdeki eserleri alsam dahi, sana eser vermekte sakınca mı buluyorum kendimde. Benim eserlerimi de sen okuyorsun, benden daha çok sükse yapıyorsun’ diyerek gönlümü aldı.”

Güler Gürses, sanat yaşamı boyunca Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Emin Ongan, M.Nurettin Selçuk ve Şerif İçli gibi, Türk Musıkisi’nin büyük üstatlarıyla da tanışır, onlardan feyz alır, iltifatlarına mazhar olur.”

Ruhu şad, mekanı cennet olsun!

Not: Sahne hayatından çekildikten bir süre sonra evi tamamen yanıp kül olan Güler Gürses'den geriye pek az fotoğraf kaldığından elimizdekilerle yetinmek zorunda kaldık.

Assolist olduğu yıllara ait gazete kupürlerine de erişemediğimiz için,google'dan Zeki Müren'le birlikte sahne aldığı Tepebaşı Cumhuriyet Gazinosu'na ait gazete kupürünü bulup, paylaştığımız fotoğraflara ekledik. Seyfullah Çiçek