PEK BİLİNMEYEN BİR KADİM DİL: GİRASUNCA (GİRESİNCE) …

Malzemesi dil, kaynağı yaşantılar ve hayal gücü olan şifahi ve kitabi eserlerden oluşma sanatı; “Edebiyat” olarak adlandırıyoruz… Edebiyatı da, yazılı ve sözlü olarak iki kısma.  

Sözlü Edebiyat sözel olarak, nesilden nesile ve kulaktan kulağa yayılarak aktarılan sözlü edebi ürünlerdir. Bu tür, kurgu veya gerçek algı temelinde sınıflandırılabilmekle birlikte, daha yazının bulunmadığı dönemlerde üretilmeye başlanmış, günümüze kadar da kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmıştır.  

Bu bağlamda, ortada bir edebi ürün olması için öncelikle bir dilin varlığına ihtiyaç olması da tabii ve gerektir. İşte; dillerin yapısını, gelişmesini, dünyada yayılmasını ve aralarındaki ilişkileri ses, biçim, anlam ve cümle bilgisi bakımından genel veya karşılaştırmalı olarak inceleyen bilime, lisaniyat veya lengüistik diğer tanımıyla “dilbilimi” adını veriyoruz. Bu bilim dalıyla iştigal eden kişilerin genel adına da “dilbilimci.” diyerek. 

*       

Bu çok bilinmez?... Dilbilimcilerin, filologların, filoloji ilmiyle uğraşan tüm bilginlerinse bu hiç dillendirilmez, ama yüzyıllık bir rüyaları vardır: 

-Dünya yüzünde şöyle, yeni bir dil bulsak da?... Ve bu dil bu zamana kadar kimselerin bilmediği, incelemediği, ulaşamadığı bir dil olsa da?… 

Cümlenin devamında bunların bu şaşkınlıkla dilleri dolaşır:

-Ve hazır bu bilinmeyeni bulmuşken; onun tarihini, coğrafyasını, etimolojisi, ardı-arkası-iviğini-diviğini, gelmişini-geçmişini, güzelce gine ve diğer tüm disiplinleriyle anam has gine bi araşdursayduk???  

Ula bu’da ne?...  

Ula! Kastedilen bu şeyi, yani işte o dili, araştırılmak istenileni ve aranılanı bizler zaten biliyoruz?... Ula siz kimi gandırıyusuuz? Biz onu hemencecik bulduk bile! Bizim yerel dilimiz bu.

***  

-Şu bizim bardabaş* Hakkı; öncee gün, cimbara* yakın bi yerde, alemeşkere* gine ve caranak* altında ceek gargiyi* tüfekle bi vurmiye daldan aşşaa aldı.  

Bilmeyenler için söylüyorum: Bir üstte yazılı olan cümleyi çözmeye öyle fazla da çalışmayın… Biz çok uğraşmanızı istemeden aşağıda tercümesini yapacağız zaten. 

Öncelikle bu pek bilinmez cümleyi anlamak için içindeki bilinmeyen kelimeleri açıklamak lazım gelir sanırım, sonrasını birlikte çözer okuruz zaten; 

*Bardabaş: Düzensiz, fazla gürültü yapan. 

*Cimbar: Harabe. 

*Alemeşkere: Aleni, açıkça. 

*Caranak: Sağanak yağmur. 

Ceek Garga (Karga): Bağıran Alakarga. 

Yukarıdaki sırlı cümlenin tercümesi ve tam anlamı ise şudur:  

-Şu bizim gürültücü, düzensiz Hakkı; önceki gün harabeye yakın bir yerde ve aleni bir şekilde, sağanak yağmur altında bağıran alakargayı tüfekle bir vurmaya daldan aşağı aldı.  

Yazılışı, harf karakterleri ve okunuşu itibarıyla aslında “Türkçe” olan ama normalde bıraktığı  anlam ve ifade olaraksa Güzel Türkçemize pek benzemeyen bu başka ve garip dil acep nereye aittir? Bu tuhaf dili ve onu oluşturan kelimeleri, söz kalıplarını, onlarında oluşturduğu cümlelerden türeyen anlam ve ifadeleri kimler, nerede, ne zamanlardır ve hangi amaçlarla kullanmaktadır? Bu ilginç ama ilk okunduğunda veyahut duyulduğunda da insana komik gibi gelen bu dilin sahipleri dünyanın neresinde yaşamaktadırlar? Bunlar toplamda gaç gişidirler? (A’ha! Hemencek bizim dilimizde kaymaya ve Giresuncaya meyletmeye başladık bile... Eyvah, eyvah!)       

*** 

Bağırsağ’ın (bağırsak) “baarsuk” olarak teaffuz edildiği bir coğrafyada yaşarız biz… Zaten vücudumuzun diğer bölümlerinden biri olan kasık’ta, e tabi bu hesaba ve diyalektiğe göre “gaarsuk”dur.

Zehirlenmek; anlam olarak “cüherlenmektir” bu topraklarda… Feğelfeşgil’in Giresunca’daki  kelime anlamı; “darmadağın”dır mesela? Felfekiç; buruşuk, yırtık demektir. Vurup ses çıkarınca; “cırang ettürürüz” biz!... Biraz dinlenip rahatlayınca; “fene ferümekleriz.*” 

........... 

*Ferimek: Hafiflemek. 

Kimi nesneleri kabına “fırfıkıç” doldururuz. Bu kimi bazen "fısfıkıç"da olabilir. Yani, ağzına kadar sıkıştırırız. Beğenmediğimiz şeyleri; fışırtıp yada olmadı “fıydırıp” atarız.     

İyi de arkadaş, bu yerel dil nerede ve nasıl birde hangi ihtiyaçlara binaen doğmuştur? Etki alanı ne kadardır ve hangi coğrafi bölgeyi kapsar? Bu gayet değişik kelime başkalaşımları, sözcük sadeleştirmeleri ve aslında epeyce de komik söz anlatımları acaba nerelerden gelip nerelere gitmektedir? Bu, okunduğunda dahi yüzlerde gülücükler açtıran kelime grupları ve bu kelimelerden türeyen cümleler, acep günlük hayatta kullanılınca muhatabı veya muhataplarına nasıl bir his vermekte, onları hangi komik diyalogların bıraktığı mutluluk sellerine katmaktadır?  

İşte bugüne değin belki de dil bilimcilerin bile pek de cesaret edip içine dalamadığı, kim bilir belki de “uğraşsak da içinden çıkamayız” diyerek çekindikleri bu konuya güle oynaya ama şamata ve gırgırla ve de bir hengame içinde işte şimdi biz giriyoruz.

***      

Adına “Girasunca” denilen bir dili yaşarız Karadeniz kıyısında bir yerlerde, yerel ama çok güzel ve gülümseten bir ağızla biz, işte böylece... Günlük hayatımız içinde bu ve buna benzer yüzlerce kelime ile söz kalıbı değişik an ve zamanlarda dilimizde dolaşır, bu kelime ya da bunlardan kurulu cümle öbeklerini kullanırken de gülümser ve gülümsetiriz gündelik yaşamımızda.  

Aşağıdaki Girasunca cümlenin anlamını bu topraklarda yaşayanlardan başka da zaten kim çözebilirki?... İşimiz, bizim de zordur aslında:

- Gararbazar yürii gine mükgem bi şekilde inerken köyün yokuşundan; bizim külek gafalı, sibekbaşlı Gamalik Osman’ı gördüm yolda… Çok da gadaklıydı… Oslama dert diinemedim.

(Aşağı yukarı rahat, sağlam bir halde inerken köy yokuşundan; bizim geç anlayan, aksi, ters, işe yaramaz Osman’ı gördüm yolda. Biraz sorunluydu… Boşuna dert dinlemedim.)  

Peki, genel manada ve aslında “adı” itibarıyla bir ili kapsayan, sadece onu ilgilendiren ve aslında kullanıcılarının ona büyük bir gönül bağı ile bağlı olduğu ve hiç unutulmayan bu dilin adı, anlamı, amacı ve varlık sebebi nedir?

Günlük hayatıların içerisinde biribirlerine sürekli; "he hee, gaç urdan!", "andır galsın saa heri!", "nebri-nasbalat-külekbaş, öte var!" gibi çok garip ama sevecen ve aslında bünyesinde sevgi öbekleri barındıran, gülümseten bu yerel dil nasıl bir etkiye sahiptir?  

Girasunca veya daha da bir yöresel haliyle “Giresince”, kadim Türkçenin dünya yüzündeki binlerce alt kolu olan değişik tür ve yapıdaki lehçelerinden sadece bir tanesidir... Fakat bizim için çok değerlidir ve o biz Giresunlular için vazgeçilmezdir. Özeldir. Örneklerle görelim:

Ör.1-      

Giresunda sıradan bir iş ilanı: 

Eyi fındık topliyan 

Çuval-sebet daşiyan 

Güleç yüzlü 

İyi derecede Girasunca bilen  

Baççe arkadaşları ariyik. 

Ör.2-

Bir Giresunlu borcunu şu şekilde yapılandırır:

1.taksit

2.taksit

fındık sonrası (fındık veresiye) 

Ör. 3-

Girasunlu gülmez, sıytarur

Girasunlu duş almaz, çimer

Girasunlu, ayakta durmaz, dinelür

Girasunlu atmaz, fışıdur

Girasunlu düşmez, yuulanur (yuvarlanır)

Girasunlu sinirlenmez, herslenür

Girasunlunun başı ağrımaz, gafası zonklar

Girasunlu şamar atmaz, cırang ettürür!

Girasunlu alkışlamaz, cipban çalar

Girasunlu ışığı kapatmaz, garartur

Girasunlu çıkarmaz, söküdür

Girasunlu kaybetmez, yitürür

Girasunlu avuçlamaz, emlekler

Girasunlu bakmaz, annaklar

Girasunlu surat asmaz, tosarur

Girasunlunun ayağı kaymaz, gaşdan altına gider

Giresunlu yaşlanmaz, gocar

Girasunlu özlemez, göresi gelür

Girasunlu, üşenmez, erünür

Girasunlu “al” demez, “meh” der.

 

Giresun ve yöresinde kullanılan yerel dilin estetik yönü kuvvetli ve zengindir. Görülen bu zengin çeşitlilik ve farklı özelliklerin, etki alanı yaratabileceği diğer unsurlarda da dikkatlice incelenmesi, incelenip kayıt altına alınması zarureti ise elzemdir. Bu da demektir ki Girasuncayı farklı dinamikleriyle, çeşitli yönleriyle, onu kullanılır kılan temel niteliklerin ve disiplinlerin tamamını bir bütünlük ve bu kapsamlar dahilinde inceleyeceklerce bu yerel dil hakkında daha anlaşılır sonuçlar elde edebiliriz. 

Bu örnekler ve izahatlar ışığında;   

1-Giresun ve yöresinin günlük kullanım yerel dili içerisinde, günlük hayatta kullanılan ve çoğunluğu da kullanışında “gülümseme hissi” yaratan sözcükler ve yerel ağızlı sözcük öbekleri büyük yer tutar. Kimi kelimeler ve isimler zaman içinde yuvarlanmış, kullanışta ve algıda daha pratik olması sağlanmıştır. Bu da, günlük kullanımda mizaha dayalı samimi bir yerel dilin oluşmasına olanak sağlamıştır. Konuya sosyolojik olarak bakılırsa, bu durumla yörenin günlük kullanım dilinde toplumla ve seçili dil arasında “mutlu, barışçıl ve sevecen” olguların varlığı hemen göze çarpar. Yöre insanının mizaha dayalı yaşayışıyla kendisiyle barışık yanlarının çokluğu, ayrıca özgüven olgusu gündelik dile de fazlasıyla yansır.  

2-Günümüzün bir gerçeği olarak insanlar sadece konuştukları dilin değil, bir nevi mirasçısı oldukları kültürlerinin de sahibi, taşıyıcısı ve nihayetinde de aktarıcısı durumundadırlar. İşte Giresun ve yöresinin kendine has yerel dili, bir nevi karşıtlıkları kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimi olan diyalektik sanatının da yöreye ait terminolojisini açıklamada etkendir.                   

3-Anadolu insanı, dolayısıyla Giresun halkı yüzyılların, binyılların birikimleriyle oluşmuş kendine has bir kültür zenginliği içinde yaşar. Bahsedilen bu özellik; zamanın imbiklerinden damıtılarak geçen, birçok unsurun olağanüstü katkılarıyla boy veren ve günümüze kadar gelen muazzam bir kültür örgüsünün de bütünüdür. Fakat ne yazık ki sayılan bu birikimlerle oluşan bu toplumsal yapı bileşeni, bugün yeni ortaya çıkan diğer ve başka kültürlerin baskısı ve tehdidi altındadır. Günümüzde, her neslin miras aldığı kültüre maddi ve manevi katkı yapması ve onu kendinden sonrakilere miras bırakması gerekken, maalesef bu görevi mensubu olduğumuz kuşağın layıkıyla yapmadığı gerçeğini üzülerek görüyoruz ve yaşıyoruz. 

İşte bu nedenlerledir ve takdir edersiniz ki, hemen hemen tüm kültürel öğelerimiz gibi yerel dilimiz de şimdilerde zamanın yıpratıcı etkisi altındadır. Bu konunun yazılış amacı da işte bu sebeptendir ve bu yolla sözel kültür miraslarımızdan birisinin daha unutulmadan kayıt altında olması gayesi göz önüne alınmıştır.  

4-Buna sebep olan ana unsurlar; bu yerel dilin yaşayışıyla, o yaşayışların bıraktığı kültürle, tarihi, doğası ve coğrafyasıyla da yakından ilintilidir. Bu toprakları diğerlerinden ayıran türlü türlü anlam ve özellikleri, farklı değer ve birikimleri vardır.  

5-Bunun için, toplumsal belleğimizin ve toplum hafızamızın canlı tutulması, unutulmaması ve gelecek nesillere sağlıklı aktarımı için bir dizin, bir nevi hafıza görevi de gören bu türde sözel aktarımların yaşaması, yaşatılması, sürmesi, devamı ve ışıl ışıl parlaması taraftarıyız.  

*                                                                                                                 

Son olaraksa;

Giresunda sabah olmaz… “Gapı ışır.”

O vakit, yarınki güne ve sizlerin o ışıldayan güzelim tüm kalplerinize, ayrı ayrı şimdiden: "günaydın."

                                   -S  O  N  -