ŞAİR MEHMET YILMAZ KARAİBRAHİMOĞLU'NUN ARDINDAN!...

“Acunsal Masal”, “Yılansırtı Dostluk (1974)”, “Madencinin Günlüğü (1976, 1994)”, “Denkleyerek Hasreti (1983)”, “Yayla Çiçeğine Türkü (1991)”, “Grev Günleri (1992)”, “Kuzey Sesimle (1993)” kitaplarının yazarı şair ve Esenyurt Köyü Eski Muhtarı Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu’nu ölümünün 1.yılında anıyoruz.

Bizde goreleden haber-medya ailesi olarak Esenyurt Köyü Eski Muhtarı şair merhum Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu’na Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına başsağlığı dileriz. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun!..

ŞAİR MEHMET YILMAZ KARAİBRAHİMOĞLU'NUN ARDINDAN

Olan olmuş... Yiten yitmiş... Terk etmiş bizi bugün O Büyük Şair... Acı haber gecenin geç vaktinde, gecenin karanlığında gelmiş.

"Şair ölmüş...

Yas denizi ışıldıyor."

***

Tanıyanlar ve dostlarım bilir; cep telefonu kullanmam ben. Hiç kullanmadım. Dünyadan haberim, evdeysem evdeki, dairemdeysem işyerimdeki bilgisayarlardan olur... 5 Eylül Cumartesi, gece saat 1'di... Evde açtım bilgisayarı. Ve o acı haber.

Üstat Yazar Hoca'm Seyfullah Çiçek Usta'm haberi, Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu ile olan bir anıyla ve bizleri de anarak çok duygulu bir şekilde yazmış... Yalnızdım gecenin bir vakti, oturdum ağladım.

"Bir garip ölmüş diyeler

Üç gün sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar"

***

Derviş Yunus'un bu sözlerini birileri yüzlerce yıl sonra türkü yaptı mı bunu bilemedim ama Şair Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu yaşamı şiirleştirmişti.

"türküler insandır etten kemikten

özlem sevinç keder tekil çoğul

dün bugün yarın geçmiş gelecek

duyum düşün emektir türküler

karabasan çakmaktaşı döven buğday

bel tokalak meel peştamal keşan

cevher yüksek fırın pota döküm çelik

örs çekiç demir alınteri biçim

buruşan deri yiten özlem

akıp giden yaşamdır türküler

türküler evdir köyde kent yörelerinde

mahalledir biriket yığıntı kiremit gecekondu

oyundur bahçesiz / ekmek isteyen çocuklar

erik ağacıdır türküler çiçek açıp solan

yaz kıştır türküler yaşam denen savaşta"

Onu 10 yıla yakın zamandır tanıdım... Kullandığı özenli kelimelerle anlam kazanan sıralanmış dolu dolu cümlelerinin harmanı o çok güzel hitabetini; o her daim asil ve vakur duruşu, sanki çook uzak çağlardan bu zamana kadar yaşamış yaşlı bir bilgenin karşımdaki duruşu tamamlardı sanki. Hayran hayran dinlerdim, dinlerdik her defasında güzelim sohbetini.

Kimi zaman yüzünde belirirdi, ta çocukluğundan getirdiği ve onu kovalayan yaramaz o çocuk gülüşü... Delikanlı çağlarının hınzırlığını, ve belki de hızlılığını, zarif ve o çok seçerek yaptığı ince esprilerinde bulup çözmekte zorlanmazdım. Çekik Türkmen gözleri vardı. Elmacık kemikleri çıkık, elmacık kemikleri isyankar... Ak pamuk saçları vardı, ak pamuk saçları dik... Kimbilir? Belki de o saçlar hayata karşı verdiği mücadeleyi anlattı durdu bizlere hep. Hayatı zorluklarla yaşamış biriydi. Şükür, o nasırlı elleri çok kez öpmek, o çok derin ve ulvi sohbetlerini edebiyat sofrasından tatmak şanslarımız oldu.

***

Giresun/Görele/Dereiçi Köyünde 1949 yılında başlayan hayat, Derekuşçulu İlkokulundan sonra çocuk yaşlarda 1958'de emeğin başkentine, Zonguldak'a sürmüş onu... Madencilik etmiş, emeğin yüceliğiyle tanışmış hayatın baharında. Sonrasında sendikal çabalar, sömürülen işçi sınıfı için olan mücadeleler, kapitalizme, emperyalist düşünceye açılmış bir koca ömür sürecek yalınkılıç bir demokrat-sosyalist savaş. Halk Evi başkanlığı, o yılların Turizm-Kültür-Sanat Geliştirme Kooperatifleri yöneticiliği. Hasan Hüseyin Korkmazgil, İbrahim A.Kadir Meriçboyu, Atilla İlhan, Ataol Behramoğlu gibi bir çok ustayla çok yakın dostluklar, şiir ve yol birlikteliği. Kendi kurduğu "Karya Kitap&Yayınevi"... Ve bu işin doğasında olup da ona uğramış olan bir haykırış ve dışavurumla edebiyat. Özellikle de şiirler.

"binip şiirin doru tayına

cennet atlarının soyundan

koşturdum iklimden iklime"

Zonguldak'taki emekçi yazın dostlarıyla çıkardıkları "Çığ" ve "Uğraş" edebiyat dergileri.

“Acunsal Masal” (1967), “Yılansırtı Dostluk (1974)”, “Madencinin Günlüğü (1976, 1994)”, “Denkleyerek Hasreti (1983)”, “Yayla Çiçeğine Türkü (1991)”, “Grev Günleri (1992)”, “Kuzey Sesimle (1993)”, "El Eli Elleştirir", "Suyun Sesini Dinle", "Kerem Olayım Bahara" yayımlanmış şiir kitapları.

"kuşları balıkları ayarttığım gerekçe gösterildi

gerekçesiyle kent hücum etti üzerime

mehter bölüğünde çavuşluğa terfi eden kent

çocuklarının işsizliğinden yakınır şimdi

dedem korkut da yitiklerde

kim ağıt yakacak/belirsiz

incili çavuş'umu da yitirdim

neyleyeyim gari"

Onun o çok güzel, duygulu ve içli şiirlerinin yüzlercesinden örnekler vermeyi çok isterdim... Zira anılar... O birebir sohbetlerde edilen, hatırda, hatıralarda tadı kalmış anılar... Ve onun yaşam özetinin güzelliğini, sevecenliğini, babacanlığını, kısaca insanlığını anlatan anılar..

Bir-iki tanesiyle bitirelim isterseniz.

Kendisiyle alakalı bir sanatsal günde, sayımız azdı, katılım yavan... Biz üzüldük, ona karşı da biraz mahçup olduk doğrusu.

O hislerimizi anladı. Hiç yüksünmeden, kırılıp incinmeden ve sonsuz bir inançla dedi ki bize;

- Çocuklarım üzülmeyin... Bugün burada az olabiliriz. Fakat bilmelisiniz ki, bizim sayımız önceden beri azdı? Ama yine biliniz ki umudumuz çok büyük... Umudumuzu yeşertmeliyiz. Umudumuzu, bahara saklamalıyız.

"kar beyazı saçlı bu adam

bir mavi noktayı gözlüyor şimdi

ey tek deniz feneri

umuda

yak ışığını"

Ardındanda çok güzel ve kendisinden gerçek yaşanmış bir öyküyle bizleri güldürdü. Gelin, bu güzelim hikayeyi Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu'nun kendi ağzından dinleyelim:

***

Ev hali ya?... Anamla babam kavga ederlerdi arada... Fakat aslında bu kavgaların çok da önemli bir sebebi de yoktu.

Anam der ki;

-Halil'iimmm..

Babam duymamazlıktan gelir. Anam tekrarlar;

-Bizim Halilll..

Aslında yakın akrabadırlar, teyze çocuklarıdır onlar... Bir de, tabi o yıllarda buzdolabı ne gezer? Evlerde "tel dolaplar" var. Buzdolabı almak güç meselesi. Annem devam eder;

-Halil'iimm?... Refia'lar bir tel dolap almış, çok güzeeell!

Babam söze girer;

-Feride, şu çocukların okul masraflarını görecem. Bu ayı atlatalım, alırız.

...

(Biraz sonra;)

-Halil'iimm?... Hüseyin'ler bir dolap almış ki?

(Tel dolap)

Derken, kavga başlar!... (Burayı gülerek anlatıyor.)

"Ve ben, bu iki insana hemen her akşam gülerek şiirler yazarım;"

Bir kıyamettir kopar her akşam

Gözün dışarda gördüğünü

Evde söze aktarılması üzre

Diller, kılıç olur şakırdaşır!

Bizim ev Kosova

Babam: Murat Hüdavendigar'dır!

***

Vefatından 2 gün evvel, bilinmez ve şaşırtıcı bir öngörüyle son mesaj olarak sosyal medya hesabından "bu yalan dünyaya" şu cümleyi sarfetmişti o:

"Son soluğu sona sakladım yine."

İçimi acıtmıştı bu sözü, şimdi hepten kanattı!

Güle güle git Büyük Usta! Güle güle git, ışıklar yoldaşın olsun, kabrin nurla dolsun! Üzerimizde çok hakkın var, haklarını helal et e'mi?

Hoşça kal "Gocaman"

Hoşça kal "Goca gurt"

Hoşça kal "Ak Saçlı Bilge"

Hoşça kal "Güzel Yürekli, Güzel Adımlı, Şiire Koşan Güzel Sözlü Şair"

Şiirlerin bize emanet.

***

Ve içimiz kırgın, edilecek son söz sana, şiirle:

"Şair ölmüş...

Yas denizi ışıldıyor.

Bir yaşam dizesine gömün onu..

Şair ölmüş

Toprağa gazel düştü

Bir güz türküsüne gömün onu."

Evladın, Murat Akyol