Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

MİLİS PİYADE YARBAY OSMAN AĞA’YI BİR KEZ DAHA MİNNET, ŞÜKRAN VE RAHMETLE ANIYORUZ

Gündem 02.04.2024 - 01:14, Güncelleme: 02.04.2024 - 01:19 5424+ kez okundu.
 

MİLİS PİYADE YARBAY OSMAN AĞA’YI BİR KEZ DAHA MİNNET, ŞÜKRAN VE RAHMETLE ANIYORUZ

Kurtuluş savaşımızın efsane kahramanı, Atatürk’ün fedaisi Milis Piyade Yarbay Osman Ağa’yı bir kez daha minnet, şükran ve rahmetle anıyoruz…

Yakın tarihimizin en çok gündeme gelen, en çok tartışılan şahsiyetlerinin başında hiç şüphesiz Osman Ağa gelir. Hakkında, lehte- aleyhte sayısız kitap, anı, makale, araştırma, inceleme kaleme alınmış; opera bestelenmiş; romanı yazılıp çizilmiş; filmi yapılmış olmasına rağmen, üstat merhum Murat Sertoğlu’nun tabiriyle “Hayatı hep sisler arasında kalmıştır” Peki, kimdir, “Hayatı sisler arasında kalan” bu Osman Ağa? Onu iyi tanıyabilmek için, yaşadığı devrin şartlarını çok iyi bilmek gerekir. Osmanlı İmparatorluğu 1900’lü yılların başında büyük sarsıntılar geçirmektedir. İmparatorluk içersindeki çeşitli etnik kökenlere mensup milletler birer birer bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamışlardı. Bunlardan biri de, 1828 yılında bağımsızlığını ilan eden Yunanistan’dı. Yunanistan sadece bağımsızlığını ilan etmekle kalmamış, “Megalo-İdea (Büyük Yunanistan İdeali)”yı gerçekleştirebilmek için gizli- açık faaliyetlere başlamıştı. Karadeniz Bölgesi de amaçları içindeydi. Bu amaçları doğrultusunda, M.S.68 yılında tarihe gömülmüş olan Pontus Devleti’ni yeniden diriltmek amacıylaMerzifon’da açılan Amerikan Koleji’nde ilk adımı attılar. Bundan sonra Karadeniz Bölgesi’nde hummalı bir faaliyete başladılar. Yarıya yakını Rum nüfusundan (çok az da Ermeni vardı) oluşan Giresun da en önemli faaliyet üssü halindeydi. Bu girizgahtan sonra Osman Ağa’nın tarih sahnesine çıkışını ve icraatlarını şöyle özetleyebiliriz. *** 1883 yılında Giresun’un Hacıhüseyin mahallesinde doğan Osman Ağa, varlıklı bir aileye mensuptu. Babası Feridunzade Hacı Mehmet Efendi’dir. Osman Ağa, henüz çocuk yaşlarda bazı kötü niyetli Rumlar’ın (vatansever Rum vatandaşlarımızı tenzih ederim) sinsi faaliyetlerini sezmeye başlamıştı. Bu durum, esasen doğuştan mayasında bulunan vatanperverlik duygularının iyice kamçıladı. Askerliğe karşı içinde büyük bir istek olmasına rağmen, askeri okula gitme şansı bulamadı. İçinde kalan bu ukdeyi vatan savunmasının tüm safhalarına gönüllü olarak katılmak suretiyle dindirmeye çalıştı. Böylece 40 yıla sığan kısacık ömrünün son 10 yılının barut, ateş, kan kokuları arasında müthiş bir mücadele içersinde geçtiğini görüyoruz. Osman Ağa’nın bu akıllara durgunluk veren müthiş mücadele içinde gerçekleştirdiği eylemlerin en önemlilerini fazla ayrıntıya girmeden şöyle sıralayabiliriz: *1912 Ekim’inde 65 gönüllü arkadaşıyla birlikte Balkan Harbi’ne katıldı. Sağ dizinden yaralandı. Bu olaydan sonra “Ağa” lakabının yanına “Topal” lakabı da eklendi. *1914’de I.Dünya Savaşı çıkınca, Osmanlı İmparatorluğu müttefiki Almanya’nın yanında kendini bir anda savaşın ortasında buluverdi. *Osman Ağa, henüz yaraları iyileşmemiş olmasına rağmen, bu defa da gönüllü olarak arkadaşlarıyla birlikte Teşkilat-ı Mahsusa Alayı’na yazılarak, Ruslar’a karşı savaştı. Ruslar’ınHarşıt Cephesi’nde durdurulmasında büyük hizmetleri geçti. *7 Kasım 1917’de Bolşevik İhtilali çıkıp, Rus Ordusu’nun bozulması üzerine (ki, 13 Şubat 1918’de Görele de kurtarılmıştır.) Ruslar’ı önüne katıp, Batum’a kadar kovaladı. Batum’a ilk girenler ve hükümet konağına ay yıldızlı al bayrağımızı çekenler, Osman Ağa komutasındaki Giresun Uşakları olmuştur. *1918 Şubat’ında Beyazıtzade Hacı Bey’in rahatsızlığını öne sürerek çekilmesi üzerine Giresun Belediye Başkanlığı makamına oturdu. *“Ermeni Tehciri”ne adı karışınca, İstanbul Hükümeti tarafından idama mahkum edildi. Bunun üzerine dağa çıktı. Eylemlerine çete savaşları şeklinde devam etti. Pontus çetelerine aman vermedi. *Samsun’a çıkışından 10 gün sonra 29 Mayıs 1919’da aldığı davet üzerine Havza’da 9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa ile gizlice buluştu. Vatanın düşmandan temizlenmesi konusunda el sıkışarak anlaştılar. *8 Temmuz 1919’da af kararı çıkınca tekrar Giresun’a dönen Osman Ağa, bir süredir boş bıraktığı Belediye Başkanlığı koltuğuna tekrar oturdu. *Müdafai Hukuk Cemiyeti’ni kurdu ve başkanlık görevini de üstlenerek Atatürk’ten aldığı talimatlar doğrultusunda çalışmalarına hız verdi. *23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ne; Dr. Ali Naci (Duyduk) ve İbrahim Hamdi Bey gibi iki Giresunlu aydını gönderdi. Ancak Giresunlu delegelerin M.Kemal Paşa’ya karşı oy kullandıklarını duyunca, müthiş öfkelendi. Her ikisi de Osman Ağa’nın gazabından korkarak yurt dışına kaçtılar. *1920 Eylül’ünde Ermeni Harekatı’nı bastırmak üzere 15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa emrine bir tabur (850 kişi) gönüllü gönderdi. *Atatürk’ün daveti üzerine 15 seçkin adamını alarak 12 Kasım 1920’de Ankara’da Atatürk’ün huzuruna çıktı. Atatürk’ün isteği üzerine, 10 adamını yakın koruması için görevlendirdi. Osman Ağa, bu kutsal göreve başlarken onlara şöyle hitap etti: “Paşa Hazretleri’nin muhafazası yalnız ve yalnız size aittir.O’nu her yerde siz koruyacaksınız.Uçan kuşlardan dahi.Paşa Hazretleri’ne en ufacık bir şey olursa kendinizi yok bilin.Hatta ve hatta geride bıraktıklarınızı da…” Bazı kaynaklarda, “…O’nun eceli ile bile ölmesine müsaade etmeyeceksiniz!” şeklinde bir cümle daha söylediği ileri sürülmektedir. *“Giresun Gönüllü Maiyet Müfrezesi” adı verilen bu birliğin sayısı Mustafa Kemal Paşa’nın isteğiyle daha sonra 100’e ve son olarak ta 250’ye kadar çıkarılmıştır. Bu birlik Mustafa Kemal Paşa’nın yanı sıra Meclis’in de yakın korumasını üstlenmiş ve görevini sonuna kadar yüzlerinin akıyla başarmıştır. *Osman Ağa, Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı talimat üzerine Muhafız Birliği’nin idaresini yakın arkadaşı Mustafa Kaptan’a bırakarak Giresun’a döndü. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Tirebolulu Hüseyin Avni Alpaslan’la birlikte tamamen Giresunlular’dan oluşan ve mevcudu 5 bini bulan “42 ve 47.Giresun Gönüllü Alayları”nı kurdu. *47.Alay’ın başına geçerek Nisan-Mayıs 1921’de Koçgiriİsyanı’nı bastırdı. *Daha sonra, H.Avni Alpaslan komutasındaki 42.Alay’la Samsun’da birleşerek Pontus Rumları’nın merkez üssü olarak kullandıkları Merzifon Amerikan Koleji’ne baskın yaptı. Bir daha dirilmemek üzere, Yunanlılar’ın“Megelo-İdeası”nın bir parçası olan “Pontus Rum Devleti” hülyasını tarihin derinliklerine gömdü. *Bu başarılarından dolayı TBMM tarafından Milis Binbaşısı rütbesiyle taltif edildi. *Sakarya Meydan Savaşı’nın kritik bir safhaya girmesi üzerine, her iki alayımız da 1921 Ağustos’unda imdada yetişti. *42. Alayımız hemen savaşa girdi. Komutanları H.Avni Alpaslan Beydahil tamamına yakını şehit düşen bu alayımızdan sadece 84 kişi sağ kalabilmiştir. *On gün sonra da 47.Alayımız savaşa girdi. Bu Alayımız’dan da 285 kişi sağ kalabildi. Atatürk, Osman Ağa ve Giresun Uşakları’nın bu kahramanlıklarını şu övgü dolu sözlerle dile getiriyor: “Sakarya Muharebesi sıralarında ,cephemizin bir tarafında gedik açan düşmanın gediği genişletmekte ve ilerlemekte olduğunu bildirdiler. Derhal yedekte bulunan kuvvetlerimizden yeterli miktarda imdat gönderilmesini ve süngü hücumu ile düşmanı eski mevzilerine tard etmelerini emrettim. Fakat aldığım cevap: ‘İhtiyatta kuvvetimiz kalmadı, hepsi mevzilerde çarpışıyor, yalnız Giresunlu Topal Osman Ağa’nın askerleri vardır.’ oldu. Tekrar verdiğim emirde: ‘Kim olursa olsun, süngü hücumu yapacaklardır’ dedim. Cevap verdiler: ‘Bunların süngüsü yoktur.’ Osman Ağa’nın Karadenizli gönüllüleri milli kıyafetleri ile gelmişlerdi. (Aslında Büyük Millet Meclisi Muhafız Kıtası olan bu birlik, cephede kritik durum doğması üzerine acele cepheye sevk edilmişti) Süngüleri yoktu. Süngü yerine bellerinde eğri bıçaklar vardı. Hemen: ‘Osman Ağa’nın askerleri bellerindeki bıçaklarla düşmanın üzerine atılıp, eski mevzilerine tard edeceklerdir’ emrini verdim. Eğri bıçaklarıyla düşmana saldıran bu yiğit çocuklar, Yunanlılar’ı eski mevzilerine atmağa muvaffak oldular. Fakat yüzde altmış kayıp verdiler.” Osman Ağa’ya, Sakarya Meydan Savaşı’nda gösterdiği üstün başarı ve kahramanlıklardan dolayı TBMM tarafından Milis Yarbayı (Sicil No:342) rütbesi verildi. *Sakarya Zaferi’nden sonra tamamen eriyen 42.Alay lağvedilmiş, mevcudu Giresun’dan getirilen yeni gönüllülerle takviye edilen 47.Alay ise, 26 Ağustos 1922 tarihindeki Büyük Taarruz’a da katılarak Afyon ve Dumlupınar cephelerinde büyük kahramanlıklar göstermişlerdir. *Bu mıntıkada (Afyon- İncehisar- Doğanlar Köyü- Sivritepe) şehit düşen 14 Giresunlu için Milli Savunma Bakanlığı tarafından yaptırılan “47.Giresun Gönüllü Alayı Şehitliği”nin28 Ağustos 1992 tarihinde “Devlet Töreni” ile açılışı yapılmıştır. *Osman Ağa, düşmanın İzmir’de denize dökülmesinden sonra Atatürk’ten izin alarak Giresun’a döndü. Geçtiği her yerde “Yaşa, Varol, Sakarya Kahramanı” nidalarıyla karşılandı. Artık zafer kazanılmış, vatan düşmandan temizlenmiştir. Bundan sonraki düşüncesi, kutsal bir görevi yerine getirmiş insanların huzuru içersinde, bir başka mukaddes vazife olan Hac farizasını yerine getirmekti. Ancak nasip olmaz. 1923’ün Mart ayında tekrar Ankara’ya çağrılır. Kader artık ağlarını örmeye başlamıştır. Evet, zafer kazanılmıştır kazanılmasına da, yeni kurulacak olan devletin doğum sancıları da başlamıştı bu arada… Merhum Murat Sertoğlu’nun tabiriyle, “Silahlı mücadele devri kapanmış, politika devri” başlamıştı. *Meclis’te iki grup vardı. M.Kemal’in liderliğindeki I.Grup’un karşısında yer alan Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in önderliğindeki II.Grupşiddetli bir muhalefet hareketi başlatmıştı. Mecliste kavga hiç eksik olmuyordu. Hatta bir ara Mustafa Kemal Paşa ve Ali Şükrü Bey birbirlerinin üzerine dahi yürümüşlerdir. *Yine böyle hararetli bir meclis oturumundan sonra 27 Mart 1923 tarihinde akşamüstü Ali Şükrü Bey birdenbire ortadan kaybolur. Aramalar sonunda Ali Şükrü Bey’in cesedi yeni kazılmış bir çukurun içinde bulunur. Elde edilen bulgular, şüphelerin Osman Ağa üzerinde yoğunlaşmasına sebep olur. Durum çok naziktir. Çünkü Osman Ağa, Mustafa Kemal Paşa’nın Muhafız Birliği komutanıdır. Atatürk, Osman Ağa’yı çok sevmesine rağmen, “Adalet neyi emrediyorsa gereği yapılsın” diye adaletten yana tavır koyunca, Osman Ağa’nın tutuklanmasına karar verilirken, adamlarından kurulu Muhafız Birliği de lağvedilir. *Üstteğmen İsmail Hakkı Bey (Tekçe) -ki daha sonraları tümgeneralliğe kadar yükselmiştir- komutasındaki düzenli ordu erlerinden kurulu muhafız birliğiyle Osman Ağa’nın adamları arasında 1 Nisan’ı 2 Nisan’a bağlayan gece sabaha kadar süren bir çatışma çıktı. Osman Ağa ağır yaralı olarak ele geçirilmesine rağmen, sedyede iken beynine ateş edilmek suretiyle İsmail Hakkı Bey (Tekçe)tarafından öldürülmüş, başı da gövdesinden ayrılarak alelacele olduğu yere gömülmüştür. TBMM’deki muhalefetin oylarıyla, ertesi gün cesedi mezardan çıkarılarak, ayaklarından asılmak suretiyle meclis önünde teşhir edilmiştir. Daha sonra cenazesi Giresun’a gönderilmiş ve büyük bir cenaze merasimiyle tekbirler arasında Giresun Kalesi’nin kuzey yamacındaki Kurban Dede türbesinin yanına defnedilmiştir. *Atatürk’ün emriyle kalenin en yüksek yerine anıt mezar yaptırılarak (bugünkü anıt mezar) 1925 yılında na’şı buraya naklettirilmiştir. *Osman Ağa ve Ali Şükrü Bey, açık bir ifadeyle meçhul birileri tarafından, günümüzün moda tabiriyle kumpasa uğramış, olayın üzerindeki esrar perdesi bugüne kadar kaldırılamamış olup, günümüzde tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Şöyle ki… Düzenli ordu mensubu erlerden kurulu Muhafız Taburu Komutanı Üstteğmen İsmail Hakkı Bey, 4 Aralık 1977 tarihinde Günaydın Gazetesinde yayınlanan anılarında, Trabzon Kayıkçılar Kahyası Yahya’yı, Osman Ağa’nın iki adamıyla birlikte kendisinin öldürttüğünü, ancak Osman Ağa’nın bu olayla ilgisinin olmadığını itiraf etmiştir. Bu da gösteriyor ki, İsmail Hakkı Tekçe yıllarca Osman Ağa’yı haksız yere töhmet altında bırakmış, günahını almıştır. Kim bilir, belki de bu açıklaması, vicdanını rahatlatmak düşüncesinden kaynaklanmıştı. Ama ne hikmetse, yaralı olarak ele geçirdiği Osman Ağa’nın kafasına niçin kurşun sıktığı ve daha sonra kafasını niçin gövdesinden ayrıldığı konusuna hiç değinmemiştir. Dilerseniz şöyle bir zihin jimnastiği yapalım. TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın biri Milis Piyade Yarbay Osman Ağa Komutasındaki Giresun Uşakları’ndan, diğeri ise Üstteğmen İsmail Hakkı Bey komutasındaki düzenli ordu erlerinden oluşan iki ayrı koruma birliği vardı. Hal böyleyken Paşa Hazretleri her zaman Giresun uşaklarına güvenmiş, her nereye giderse mutlaka onların korumasında gitmiştir. Bu olay, gölgede kaldığı düşüncesiyle İ.Hakkı Bey’de bir kompleks yaratmış olabilir mi? Şayet öyle ise, saltanatın devamından yana olan muhalefet, İ.Hakkı Bey’in bu zaafını kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak, Mustafa Kemal Paşa’yı zor durumda bırakmak amacıyla kendi adamları olan A.Şükrü Bey’i ona öldürtüp, tıpkı Kahya Olayı’nda olduğu gibi suçu Osman Ağa’nın üzerine yıkmış olamazlar mı? Benimkisi biraz absürd bir şüphe gibi ama kimler ne iddiada bulunmuyor ki? Öyle ya da böyle bu olaya karışmış olsa dahi, bu onun gönüllü olarak cepheden cepheye sürdürdüğü vatanın kurtuluşu mücadelesindeki kahramanlıklarının ve Atatürk’ün korunmasında üstlendiği şerefli görevin üzerinin bir kalemde silinmesine gerekçe olamaz. Kaldı ki, Fatih Sultan Mehmed’in “Nizam-ı Alem” (Devlet Düzeni) için evlat ve kardeş katlini vacip gören meşhur “Fatih Kanunnamesi”ne dayanarak nice Osmanlı padişahı kundaktaki bebeleri dahi gözlerini bile kırpmadan, en küçük bir vicdan azabı duymadan gırtlamaktan geri durmamış ama adları anılırken “cennetmekan padişahımız” ifadesi kullanılagelmiştir. Bu hususu da buraya not düştükten sonra konumuza son noktayı koyalım. Büyük Zafer’den sonra hac farizasını yerine getirme arzusuna ölümü mani olduğundan, kendisine bedel, silah arkadaşı Alay İmamı Bulancak Küçüklü Köyünden Kurtoğlu Hacı Hafız Mustafa Efendi hacca gittiğinden “Hacı Osman Ağa” sıfatını da almıştır. Ruhu şad, mekanı cennet olsun. *** ALDIĞI RÜTBELER: 1)KOÇGİRİ VE PONTUS İSYANLARININ BASTIRILMASINDA GÖSTERDİĞİ BAŞARILARDAN DOLAYI: Milis Binbaşısı (Temmuz 1921) 2)SAKARYA ZAFERİ’NDEN SONRA: Milis Piyade Yarbay (Sicil.no:Milis P.342) ve İstiklal Madalyası *** RESMİ ÜNVANLARI: 1) 47.GİRESUN GÖNÜLLÜ ALAYI FAHRİ KOMUTANI 2)ATATÜRK’ÜN MUHAFIZ BİRLİĞİ KOMUTANI 3)GİRESUN BELEDİYE BAŞKANI 4)MUHAFAZA-İ HUKUK DERNEĞİ GİRESUN ŞUBESİ KURUCU BAŞKANI *** NE DEDİLER, NE YAZDILAR, NE YAKIŞTIRDILAR: *”TOPAL OSMAN DEĞİL, CUMHURİYET ŞEHİDİ, CUMHURİYETİN BANİSİ OSMAN AĞA”(Atatürk) * “ATATÜRK’ÜN VE BU MİLLETİN MUHTEŞEM FEDAİSİ”(Murat Sertoğlu) * “BATUM FATİHİ”(Hasan İzzettin Dinamo) * “MANGAL YÜREKLİ ADAM”(Hasan İzzettin Dinamo) * “PONTUSLULAR’IN AZRAİLİ”(Hasan İzzettin Dinamo) * “SAKARYA KAHRAMANI”(Ömer Sami Coşar) * “RUM PONTUS DEVLETİ HAYALLERİNE DARBE VURAN ADAM”(Ömer Sami Coşar) * “MİLLİ KAHRAMAN”(Dr.Rıza Nur) * “HALK KAHRAMANI”(Dr.Rıza Nur) * “DESTAN KAHRAMANI”(Falih Rıfkı Atay) * “YENİ KÖROĞLU”(Falih Rıfkı Atay) * “GERÇEK BİR ANADOLU YİĞİDİ”(Prof.Dr.Faruk Sümer) * “NESİLLERDEN NESİLLERE GEÇECEK EFSANE KAHRAMAN”(Altemur Kılıç) * “TİMURLENK GİBİ BİR CENGAVER”(37.Fırka Kumandanı Miralay Hacı Hamdi Bey) * “BALKAN SAVAŞI GAZİSİ”(Gönüllü katılıp, sağ dizinden yaralandığından) * “İSTİKLAL SAVAŞI GAZİSİ”(İstiklal Madalyası ile taltif edildi) (*) “Kurtuluş Savaşı’nın Efsane Kahramanı TOPAL OSMAN (OSMAN AĞA)” (Arı Sanat Yayınevi, İstanbul, 2011) kitabımdan özetlenmiştir. (Seyfullah Çiçek)
Kurtuluş savaşımızın efsane kahramanı, Atatürk’ün fedaisi Milis Piyade Yarbay Osman Ağa’yı bir kez daha minnet, şükran ve rahmetle anıyoruz…
Yakın tarihimizin en çok gündeme gelen, en çok tartışılan şahsiyetlerinin başında
hiç şüphesiz Osman Ağa gelir.
Hakkında, lehte- aleyhte sayısız kitap, anı, makale, araştırma, inceleme kaleme alınmış; opera bestelenmiş; romanı yazılıp çizilmiş; filmi yapılmış olmasına rağmen, üstat merhum Murat Sertoğlu’nun tabiriyle “Hayatı hep sisler arasında kalmıştır”
Peki, kimdir, “Hayatı sisler arasında kalan” bu Osman Ağa?
Onu iyi tanıyabilmek için, yaşadığı devrin şartlarını çok iyi bilmek gerekir.
Osmanlı İmparatorluğu 1900’lü yılların başında büyük sarsıntılar geçirmektedir. İmparatorluk içersindeki çeşitli etnik kökenlere mensup milletler birer birer bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamışlardı. Bunlardan biri de, 1828 yılında bağımsızlığını ilan eden Yunanistan’dı.
Yunanistan sadece bağımsızlığını ilan etmekle kalmamış, “Megalo-İdea (Büyük Yunanistan İdeali)”yı gerçekleştirebilmek için gizli- açık faaliyetlere başlamıştı.
Karadeniz Bölgesi de amaçları içindeydi. Bu amaçları doğrultusunda, M.S.68 yılında tarihe gömülmüş olan Pontus Devleti’ni yeniden diriltmek amacıylaMerzifon’da açılan Amerikan Koleji’nde ilk adımı attılar. Bundan sonra Karadeniz Bölgesi’nde hummalı bir faaliyete başladılar. Yarıya yakını Rum nüfusundan (çok az da Ermeni vardı) oluşan Giresun da en önemli faaliyet üssü halindeydi.
Bu girizgahtan sonra Osman Ağa’nın tarih sahnesine çıkışını ve icraatlarını şöyle özetleyebiliriz.
***
1883 yılında Giresun’un Hacıhüseyin mahallesinde doğan Osman Ağa, varlıklı bir
aileye mensuptu. Babası Feridunzade Hacı Mehmet Efendi’dir.
Osman Ağa, henüz çocuk yaşlarda bazı kötü niyetli Rumlar’ın (vatansever Rum vatandaşlarımızı tenzih ederim) sinsi faaliyetlerini sezmeye başlamıştı. Bu durum, esasen doğuştan mayasında bulunan vatanperverlik duygularının iyice kamçıladı. Askerliğe karşı içinde büyük bir istek olmasına rağmen, askeri okula gitme şansı bulamadı. İçinde kalan bu ukdeyi vatan savunmasının tüm safhalarına gönüllü olarak katılmak suretiyle dindirmeye çalıştı. Böylece 40 yıla sığan kısacık ömrünün son 10 yılının barut, ateş, kan kokuları arasında müthiş bir mücadele içersinde geçtiğini görüyoruz.
Osman Ağa’nın bu akıllara durgunluk veren müthiş mücadele içinde gerçekleştirdiği eylemlerin en önemlilerini fazla ayrıntıya girmeden şöyle sıralayabiliriz:
*1912 Ekim’inde 65 gönüllü arkadaşıyla birlikte Balkan Harbi’ne katıldı. Sağ dizinden yaralandı. Bu olaydan sonra “Ağa” lakabının yanına “Topal” lakabı da eklendi.
*1914’de I.Dünya Savaşı çıkınca, Osmanlı İmparatorluğu müttefiki Almanya’nın yanında kendini bir anda savaşın ortasında buluverdi.
*Osman Ağa, henüz yaraları iyileşmemiş olmasına rağmen, bu defa da gönüllü olarak arkadaşlarıyla birlikte Teşkilat-ı Mahsusa Alayı’na yazılarak, Ruslar’a karşı savaştı. Ruslar’ınHarşıt Cephesi’nde durdurulmasında büyük hizmetleri geçti.
*7 Kasım 1917’de Bolşevik İhtilali çıkıp, Rus Ordusu’nun bozulması üzerine (ki, 13 Şubat 1918’de Görele de kurtarılmıştır.) Ruslar’ı önüne katıp, Batum’a kadar kovaladı. Batum’a ilk girenler ve hükümet konağına ay yıldızlı al bayrağımızı çekenler, Osman Ağa komutasındaki Giresun Uşakları olmuştur.
*1918 Şubat’ında Beyazıtzade Hacı Bey’in rahatsızlığını öne sürerek çekilmesi üzerine Giresun Belediye Başkanlığı makamına oturdu.
*“Ermeni Tehciri”ne adı karışınca, İstanbul Hükümeti tarafından idama mahkum edildi. Bunun üzerine dağa çıktı. Eylemlerine çete savaşları şeklinde devam etti. Pontus çetelerine aman vermedi.
*Samsun’a çıkışından 10 gün sonra 29 Mayıs 1919’da aldığı davet üzerine Havza’da 9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa ile gizlice buluştu. Vatanın düşmandan temizlenmesi konusunda el sıkışarak anlaştılar.
*8 Temmuz 1919’da af kararı çıkınca tekrar Giresun’a dönen Osman Ağa, bir süredir boş bıraktığı Belediye Başkanlığı koltuğuna tekrar oturdu.
*Müdafai Hukuk Cemiyeti’ni kurdu ve başkanlık görevini de üstlenerek Atatürk’ten aldığı talimatlar doğrultusunda çalışmalarına hız verdi.
*23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ne; Dr. Ali Naci (Duyduk) ve İbrahim Hamdi Bey gibi iki Giresunlu aydını gönderdi. Ancak Giresunlu delegelerin M.Kemal Paşa’ya karşı oy kullandıklarını duyunca, müthiş öfkelendi. Her ikisi de Osman Ağa’nın gazabından korkarak yurt dışına kaçtılar.
*1920 Eylül’ünde Ermeni Harekatı’nı bastırmak üzere 15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa emrine bir tabur (850 kişi) gönüllü gönderdi.
*Atatürk’ün daveti üzerine 15 seçkin adamını alarak 12 Kasım 1920’de Ankara’da Atatürk’ün huzuruna çıktı. Atatürk’ün isteği üzerine, 10 adamını yakın koruması için görevlendirdi.
Osman Ağa, bu kutsal göreve başlarken onlara şöyle hitap etti:
“Paşa Hazretleri’nin muhafazası yalnız ve yalnız size aittir.O’nu her yerde siz koruyacaksınız.Uçan kuşlardan dahi.Paşa Hazretleri’ne en ufacık bir şey olursa kendinizi yok bilin.Hatta ve hatta geride bıraktıklarınızı da…” Bazı kaynaklarda, “…O’nun eceli ile bile ölmesine müsaade etmeyeceksiniz!” şeklinde bir cümle daha söylediği ileri sürülmektedir.
*“Giresun Gönüllü Maiyet Müfrezesi” adı verilen bu birliğin sayısı Mustafa Kemal Paşa’nın isteğiyle daha sonra 100’e ve son olarak ta 250’ye kadar çıkarılmıştır. Bu birlik Mustafa Kemal Paşa’nın yanı sıra Meclis’in de yakın korumasını üstlenmiş ve görevini sonuna kadar yüzlerinin akıyla başarmıştır.
*Osman Ağa, Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı talimat üzerine Muhafız Birliği’nin idaresini yakın arkadaşı Mustafa Kaptan’a bırakarak Giresun’a döndü. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Tirebolulu Hüseyin Avni Alpaslan’la birlikte tamamen Giresunlular’dan oluşan ve mevcudu 5 bini bulan “42 ve 47.Giresun Gönüllü Alayları”nı kurdu.
*47.Alay’ın başına geçerek Nisan-Mayıs 1921’de Koçgiriİsyanı’nı bastırdı.
*Daha sonra, H.Avni Alpaslan komutasındaki 42.Alay’la Samsun’da birleşerek Pontus Rumları’nın merkez üssü olarak kullandıkları Merzifon Amerikan Koleji’ne baskın yaptı. Bir daha dirilmemek üzere, Yunanlılar’ın“Megelo-İdeası”nın bir parçası olan “Pontus Rum Devleti” hülyasını tarihin derinliklerine gömdü.
*Bu başarılarından dolayı TBMM tarafından Milis Binbaşısı rütbesiyle taltif edildi.
*Sakarya Meydan Savaşı’nın kritik bir safhaya girmesi üzerine, her iki alayımız da 1921 Ağustos’unda imdada yetişti.
*42. Alayımız hemen savaşa girdi. Komutanları H.Avni Alpaslan Beydahil tamamına yakını şehit düşen bu alayımızdan sadece 84 kişi sağ kalabilmiştir.
*On gün sonra da 47.Alayımız savaşa girdi. Bu Alayımız’dan da 285 kişi sağ
kalabildi.
Atatürk, Osman Ağa ve Giresun Uşakları’nın bu kahramanlıklarını şu övgü dolu sözlerle dile getiriyor:
“Sakarya Muharebesi sıralarında ,cephemizin bir tarafında gedik açan düşmanın gediği genişletmekte ve ilerlemekte olduğunu bildirdiler. Derhal yedekte bulunan kuvvetlerimizden yeterli miktarda imdat gönderilmesini ve süngü hücumu ile düşmanı eski mevzilerine tard etmelerini emrettim. Fakat aldığım cevap: ‘İhtiyatta kuvvetimiz kalmadı, hepsi mevzilerde çarpışıyor, yalnız Giresunlu Topal Osman Ağa’nın askerleri vardır.’ oldu.
Tekrar verdiğim emirde: ‘Kim olursa olsun, süngü hücumu yapacaklardır’ dedim.
Cevap verdiler: ‘Bunların süngüsü yoktur.’ Osman Ağa’nın Karadenizli gönüllüleri milli kıyafetleri ile gelmişlerdi. (Aslında Büyük Millet Meclisi Muhafız Kıtası olan bu birlik, cephede kritik durum doğması üzerine acele cepheye sevk edilmişti) Süngüleri yoktu. Süngü yerine bellerinde eğri bıçaklar vardı.
Hemen: ‘Osman Ağa’nın askerleri bellerindeki bıçaklarla düşmanın üzerine atılıp, eski mevzilerine tard edeceklerdir’ emrini verdim.
Eğri bıçaklarıyla düşmana saldıran bu yiğit çocuklar, Yunanlılar’ı eski mevzilerine atmağa muvaffak oldular. Fakat yüzde altmış kayıp verdiler.”
Osman Ağa’ya, Sakarya Meydan Savaşı’nda gösterdiği üstün başarı ve kahramanlıklardan dolayı TBMM tarafından Milis Yarbayı (Sicil No:342) rütbesi verildi.
*Sakarya Zaferi’nden sonra tamamen eriyen 42.Alay lağvedilmiş, mevcudu Giresun’dan getirilen yeni gönüllülerle takviye edilen 47.Alay ise, 26 Ağustos 1922 tarihindeki Büyük Taarruz’a da katılarak Afyon ve Dumlupınar cephelerinde büyük kahramanlıklar göstermişlerdir.
*Bu mıntıkada (Afyon- İncehisar- Doğanlar Köyü- Sivritepe) şehit düşen 14 Giresunlu için Milli Savunma Bakanlığı tarafından yaptırılan “47.Giresun Gönüllü Alayı Şehitliği”nin28 Ağustos 1992 tarihinde “Devlet Töreni” ile açılışı yapılmıştır.
*Osman Ağa, düşmanın İzmir’de denize dökülmesinden sonra Atatürk’ten izin alarak Giresun’a döndü. Geçtiği her yerde “Yaşa, Varol, Sakarya Kahramanı” nidalarıyla karşılandı.
Artık zafer kazanılmış, vatan düşmandan temizlenmiştir. Bundan sonraki düşüncesi, kutsal bir görevi yerine getirmiş insanların huzuru içersinde, bir başka mukaddes vazife olan Hac farizasını yerine getirmekti. Ancak nasip olmaz. 1923’ün Mart ayında tekrar Ankara’ya çağrılır.
Kader artık ağlarını örmeye başlamıştır. Evet, zafer kazanılmıştır kazanılmasına da, yeni kurulacak olan devletin doğum sancıları da başlamıştı bu arada… Merhum Murat Sertoğlu’nun tabiriyle, “Silahlı mücadele devri kapanmış, politika devri” başlamıştı.
*Meclis’te iki grup vardı. M.Kemal’in liderliğindeki I.Grup’un karşısında yer alan Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in önderliğindeki II.Grupşiddetli bir muhalefet hareketi başlatmıştı. Mecliste kavga hiç eksik olmuyordu. Hatta bir ara Mustafa Kemal Paşa ve Ali Şükrü Bey birbirlerinin üzerine dahi yürümüşlerdir.
*Yine böyle hararetli bir meclis oturumundan sonra 27 Mart 1923 tarihinde akşamüstü Ali Şükrü Bey birdenbire ortadan kaybolur. Aramalar sonunda Ali Şükrü Bey’in cesedi yeni kazılmış bir çukurun içinde bulunur. Elde edilen bulgular, şüphelerin Osman Ağa üzerinde yoğunlaşmasına sebep olur. Durum çok naziktir. Çünkü Osman Ağa, Mustafa Kemal Paşa’nın Muhafız Birliği komutanıdır. Atatürk, Osman Ağa’yı çok sevmesine rağmen, “Adalet neyi emrediyorsa gereği yapılsın” diye adaletten yana tavır koyunca, Osman Ağa’nın tutuklanmasına karar verilirken, adamlarından kurulu Muhafız Birliği de lağvedilir.
*Üstteğmen İsmail Hakkı Bey (Tekçe) -ki daha sonraları tümgeneralliğe kadar yükselmiştir- komutasındaki düzenli ordu erlerinden kurulu muhafız birliğiyle Osman Ağa’nın adamları arasında 1 Nisan’ı 2 Nisan’a bağlayan gece sabaha kadar süren bir çatışma çıktı. Osman Ağa ağır yaralı olarak ele geçirilmesine rağmen, sedyede iken beynine ateş edilmek suretiyle İsmail Hakkı Bey (Tekçe)tarafından öldürülmüş, başı da gövdesinden ayrılarak alelacele olduğu yere gömülmüştür. TBMM’deki muhalefetin oylarıyla, ertesi gün cesedi mezardan çıkarılarak, ayaklarından asılmak suretiyle meclis önünde teşhir edilmiştir.
Daha sonra cenazesi Giresun’a gönderilmiş ve büyük bir cenaze merasimiyle tekbirler arasında Giresun Kalesi’nin kuzey yamacındaki Kurban Dede türbesinin yanına defnedilmiştir.
*Atatürk’ün emriyle kalenin en yüksek yerine anıt mezar yaptırılarak (bugünkü anıt mezar) 1925 yılında na’şı buraya naklettirilmiştir.
*Osman Ağa ve Ali Şükrü Bey, açık bir ifadeyle meçhul birileri tarafından, günümüzün moda tabiriyle kumpasa uğramış, olayın üzerindeki esrar perdesi bugüne kadar kaldırılamamış olup, günümüzde tartışma konusu olmaya devam etmektedir.
Şöyle ki…
Düzenli ordu mensubu erlerden kurulu Muhafız Taburu Komutanı Üstteğmen İsmail Hakkı Bey, 4 Aralık 1977 tarihinde Günaydın Gazetesinde yayınlanan anılarında, Trabzon Kayıkçılar Kahyası Yahya’yı, Osman Ağa’nın iki adamıyla birlikte kendisinin öldürttüğünü, ancak Osman Ağa’nın bu olayla ilgisinin olmadığını itiraf etmiştir. Bu da gösteriyor ki, İsmail Hakkı Tekçe yıllarca Osman Ağa’yı haksız yere töhmet altında bırakmış, günahını almıştır. Kim bilir, belki de bu açıklaması, vicdanını rahatlatmak düşüncesinden kaynaklanmıştı. Ama ne hikmetse, yaralı olarak ele geçirdiği Osman Ağa’nın kafasına niçin kurşun sıktığı ve daha sonra kafasını niçin gövdesinden ayrıldığı konusuna hiç değinmemiştir.
Dilerseniz şöyle bir zihin jimnastiği yapalım.
TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın biri Milis Piyade Yarbay Osman Ağa Komutasındaki Giresun Uşakları’ndan, diğeri ise Üstteğmen İsmail Hakkı Bey komutasındaki düzenli ordu erlerinden oluşan iki ayrı koruma birliği vardı.
Hal böyleyken Paşa Hazretleri her zaman Giresun uşaklarına güvenmiş, her nereye giderse mutlaka onların korumasında gitmiştir.
Bu olay, gölgede kaldığı düşüncesiyle İ.Hakkı Bey’de bir kompleks yaratmış olabilir mi?
Şayet öyle ise, saltanatın devamından yana olan muhalefet, İ.Hakkı Bey’in bu zaafını kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak, Mustafa Kemal Paşa’yı zor durumda bırakmak amacıyla kendi adamları olan A.Şükrü Bey’i ona öldürtüp, tıpkı Kahya Olayı’nda olduğu gibi suçu Osman Ağa’nın üzerine yıkmış olamazlar mı? Benimkisi biraz absürd bir şüphe gibi ama kimler ne iddiada bulunmuyor ki?
Öyle ya da böyle bu olaya karışmış olsa dahi, bu onun gönüllü olarak cepheden cepheye sürdürdüğü vatanın kurtuluşu mücadelesindeki kahramanlıklarının ve Atatürk’ün korunmasında üstlendiği şerefli görevin üzerinin bir kalemde silinmesine gerekçe olamaz.
Kaldı ki, Fatih Sultan Mehmed’in “Nizam-ı Alem” (Devlet Düzeni) için evlat ve kardeş katlini vacip gören meşhur “Fatih Kanunnamesi”ne dayanarak nice Osmanlı padişahı kundaktaki bebeleri dahi gözlerini bile kırpmadan, en küçük bir vicdan azabı duymadan gırtlamaktan geri durmamış ama adları anılırken “cennetmekan padişahımız” ifadesi kullanılagelmiştir.
Bu hususu da buraya not düştükten sonra konumuza son noktayı koyalım.
Büyük Zafer’den sonra hac farizasını yerine getirme arzusuna ölümü mani olduğundan, kendisine bedel, silah arkadaşı Alay İmamı Bulancak Küçüklü Köyünden Kurtoğlu Hacı Hafız Mustafa Efendi hacca gittiğinden “Hacı Osman Ağa” sıfatını da almıştır.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
***
ALDIĞI RÜTBELER:
1)KOÇGİRİ VE PONTUS İSYANLARININ BASTIRILMASINDA GÖSTERDİĞİ
BAŞARILARDAN DOLAYI: Milis Binbaşısı (Temmuz 1921)
2)SAKARYA ZAFERİ’NDEN SONRA: Milis Piyade Yarbay (Sicil.no:Milis P.342) ve İstiklal Madalyası
***
RESMİ ÜNVANLARI:
1) 47.GİRESUN GÖNÜLLÜ ALAYI FAHRİ KOMUTANI
2)ATATÜRK’ÜN MUHAFIZ BİRLİĞİ KOMUTANI
3)GİRESUN BELEDİYE BAŞKANI
4)MUHAFAZA-İ HUKUK DERNEĞİ GİRESUN ŞUBESİ KURUCU BAŞKANI
***
NE DEDİLER, NE YAZDILAR, NE YAKIŞTIRDILAR:
*”TOPAL OSMAN DEĞİL, CUMHURİYET ŞEHİDİ, CUMHURİYETİN BANİSİ OSMAN AĞA”(Atatürk)
* “ATATÜRK’ÜN VE BU MİLLETİN MUHTEŞEM FEDAİSİ”(Murat Sertoğlu)
* “BATUM FATİHİ”(Hasan İzzettin Dinamo)
* “MANGAL YÜREKLİ ADAM”(Hasan İzzettin Dinamo)
* “PONTUSLULAR’IN AZRAİLİ”(Hasan İzzettin Dinamo)
* “SAKARYA KAHRAMANI”(Ömer Sami Coşar)
* “RUM PONTUS DEVLETİ HAYALLERİNE DARBE VURAN ADAM”(Ömer Sami Coşar)
* “MİLLİ KAHRAMAN”(Dr.Rıza Nur)
* “HALK KAHRAMANI”(Dr.Rıza Nur)
* “DESTAN KAHRAMANI”(Falih Rıfkı Atay)
* “YENİ KÖROĞLU”(Falih Rıfkı Atay)
* “GERÇEK BİR ANADOLU YİĞİDİ”(Prof.Dr.Faruk Sümer)
* “NESİLLERDEN NESİLLERE GEÇECEK EFSANE KAHRAMAN”(Altemur Kılıç)
* “TİMURLENK GİBİ BİR CENGAVER”(37.Fırka Kumandanı Miralay Hacı Hamdi Bey)
* “BALKAN SAVAŞI GAZİSİ”(Gönüllü katılıp, sağ dizinden yaralandığından)
* “İSTİKLAL SAVAŞI GAZİSİ”(İstiklal Madalyası ile taltif edildi)
(*) “Kurtuluş Savaşı’nın Efsane Kahramanı TOPAL OSMAN (OSMAN AĞA)” (Arı Sanat Yayınevi, İstanbul, 2011) kitabımdan özetlenmiştir. (Seyfullah Çiçek)
Adana kapalı escort Çukurova kapalı escort Seyhan kapalı escort Ankara kapalı escort Mamak kapalı escort Etimesgut kapalı escort Polatlı kapalı escort Pursaklar kapalı escort Haymana kapalı escort Çankaya kapalı escort Keçiören kapalı escort Sincan kapalı escort Antalya kapalı escort Kumluca kapalı escort Konyaaltı kapalı escort Manavgat kapalı escort Muratpaşa kapalı escort Kaş kapalı escort Alanya kapalı escort Kemer kapalı escort Bursa kapalı escort Eskişehir kapalı escort Gaziantep kapalı escort Şahinbey kapalı escort Nizip kapalı escort Şehitkamil kapalı escort İstanbul kapalı escort Merter kapalı escort Nişantaşı kapalı escort Şerifali kapalı escort Maltepe kapalı escort Sancaktepe kapalı escort Eyüpsultan kapalı escort Şişli kapalı escort Kayaşehir kapalı escort Büyükçekmece kapalı escort Beşiktaş kapalı escort Mecidiyeköy kapalı escort Zeytinburnu kapalı escort Sarıyer kapalı escort Bayrampaşa kapalı escort Fulya kapalı escort Beyoğlu kapalı escort Başakşehir kapalı escort Tuzla kapalı escort Beylikdüzü kapalı escort Pendik kapalı escort Bağcılar kapalı escort Ümraniye kapalı escort Üsküdar kapalı escort Esenyurt kapalı escort Küçükçekmece kapalı escort Esenler kapalı escort Güngören kapalı escort Kurtköy kapalı escort Bahçelievler kapalı escort Sultanbeyli kapalı escort Ataşehir kapalı escort Kağıthane kapalı escort Fatih kapalı escort Çekmeköy kapalı escort Çatalca kapalı escort Bakırköy kapalı escort Kadıköy kapalı escort Avcılar kapalı escort Beykoz kapalı escort Kartal kapalı escort İzmir kapalı escort Balçova kapalı escort Konak kapalı escort Bayraklı kapalı escort Buca kapalı escort Çiğli kapalı escort Gaziemir kapalı escort Bergama kapalı escort Karşıyaka kapalı escort Urla kapalı escort Bornova kapalı escort Çeşme kapalı escort Kayseri kapalı escort Kocaeli kapalı escort Gebze kapalı escort İzmit kapalı escort Malatya kapalı escort Manisa kapalı escort Mersin kapalı escort Yenişehir kapalı escort Mezitli kapalı escort Erdemli kapalı escort Silifke kapalı escort Akdeniz kapalı escort Anamur kapalı escort Muğla kapalı escort Bodrum kapalı escort Milas kapalı escort Dalaman kapalı escort Marmaris kapalı escort Fethiye kapalı escort Datça kapalı escort Samsun kapalı escort Atakum kapalı escort İlkadım kapalı escort Adıyaman kapalı escort Afyonkarahisar kapalı escort Ağrı kapalı escort Aksaray kapalı escort Amasya kapalı escort Ardahan kapalı escort Artvin kapalı escort Aydın kapalı escort Balıkesir kapalı escort Bartın kapalı escort Batman kapalı escort Bayburt kapalı escort Bilecik kapalı escort Bingöl kapalı escort Bitlis kapalı escort Bolu kapalı escort Burdur kapalı escort Çanakkale kapalı escort Çankırı kapalı escort Çorum kapalı escort Denizli kapalı escort Diyarbakır kapalı escort Düzce kapalı escort Edirne kapalı escort Elazığ kapalı escort Erzincan kapalı escort Erzurum kapalı escort Giresun kapalı escort Gümüşhane kapalı escort Hakkari kapalı escort Hatay kapalı escort Iğdır kapalı escort Isparta kapalı escort Kahramanmaraş kapalı escort Karabük kapalı escort Karaman kapalı escort Kars kapalı escort Kastamonu kapalı escort Kırıkkale kapalı escort Kırklareli kapalı escort Kırşehir kapalı escort Kilis kapalı escort Konya kapalı escort Kütahya kapalı escort Mardin kapalı escort Muş kapalı escort Nevşehir kapalı escort Niğde kapalı escort Ordu kapalı escort Osmaniye kapalı escort Rize kapalı escort Sakarya kapalı escort Siirt kapalı escort Sinop kapalı escort Sivas kapalı escort Şanlıurfa kapalı escort Şırnak kapalı escort Tekirdağ kapalı escort Tokat kapalı escort Trabzon kapalı escort Tunceli kapalı escort Uşak kapalı escort Van kapalı escort Yalova kapalı escort Yozgat kapalı escort Zonguldak kapalı escort
Adana eskort Çukurova eskort Seyhan eskort Ankara eskort Mamak eskort Etimesgut eskort Polatlı eskort Pursaklar eskort Haymana eskort Çankaya eskort Keçiören eskort Sincan eskort Antalya eskort Kumluca eskort Konyaaltı eskort Manavgat eskort Muratpaşa eskort Kaş eskort Alanya eskort Kemer eskort Bursa eskort Eskişehir eskort Gaziantep eskort Şahinbey eskort Nizip eskort Şehitkamil eskort İstanbul eskort Merter eskort Nişantaşı eskort Şerifali eskort Maltepe eskort Sancaktepe eskort Eyüpsultan eskort Şişli eskort Kayaşehir eskort Büyükçekmece eskort Beşiktaş eskort Mecidiyeköy eskort Zeytinburnu eskort Sarıyer eskort Bayrampaşa eskort Fulya eskort Beyoğlu eskort Başakşehir eskort Tuzla eskort Beylikdüzü eskort Pendik eskort Bağcılar eskort Ümraniye eskort Üsküdar eskort Esenyurt eskort Küçükçekmece eskort Esenler eskort Güngören eskort Kurtköy eskort Bahçelievler eskort Sultanbeyli eskort Ataşehir eskort Kağıthane eskort Fatih eskort Çekmeköy eskort Çatalca eskort Bakırköy eskort Kadıköy eskort Avcılar eskort Beykoz eskort Kartal eskort İzmir eskort Balçova eskort Konak eskort Bayraklı eskort Buca eskort Çiğli eskort Gaziemir eskort Bergama eskort Karşıyaka eskort Urla eskort Bornova eskort Çeşme eskort Kayseri eskort Kocaeli eskort Gebze eskort İzmit eskort Malatya eskort Manisa eskort Mersin eskort Yenişehir eskort Mezitli eskort Erdemli eskort Silifke eskort Akdeniz eskort Anamur eskort Muğla eskort Bodrum eskort Milas eskort Dalaman eskort Marmaris eskort Fethiye eskort Datça eskort Samsun eskort Atakum eskort İlkadım eskort Adıyaman eskort Afyonkarahisar eskort Ağrı eskort Aksaray eskort Amasya eskort Ardahan eskort Artvin eskort Aydın eskort Balıkesir eskort Bartın eskort Batman eskort Bayburt eskort Bilecik eskort Bingöl eskort Bitlis eskort Bolu eskort Burdur eskort Çanakkale eskort Çankırı eskort Çorum eskort Denizli eskort Diyarbakır eskort Düzce eskort Edirne eskort Elazığ eskort Erzincan eskort Erzurum eskort Giresun eskort Gümüşhane eskort Hakkari eskort Hatay eskort Iğdır eskort Isparta eskort Kahramanmaraş eskort Karabük eskort Karaman eskort Kars eskort Kastamonu eskort Kırıkkale eskort Kırklareli eskort Kırşehir eskort Kilis eskort Konya eskort Kütahya eskort Mardin eskort Muş eskort Nevşehir eskort Niğde eskort Ordu eskort Osmaniye eskort Rize eskort Sakarya eskort Siirt eskort Sinop eskort Sivas eskort Şanlıurfa eskort Şırnak eskort Tekirdağ eskort Tokat eskort Trabzon eskort Tunceli eskort Uşak eskort Van eskort Yalova eskort Yozgat eskort Zonguldak eskort
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.