Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler siyah bayrak ayna

Özcan Temel
Köşe Yazarı
Özcan Temel
 

GÜNİ / LER

Eski Anadolu Türkçesi döneminde, şiir dilinde kullanılan, kıskanma, kıskançlık anlamına gelen bir sözcük, güni.  Bu sözcük, “-le-”  eki alarak, eylemleşmiş: günilemek. Ne yazık ki zamanla “cennet, dua, beddua” anlamlarını karşılayan  “uçmak, alkış, kargış” sözcükleri gibi kullanımdan düşmüş.  On altıncı yüzyıl divan şairi Lâmi'î'nin “Gûy u Çevgan” adlı mesnevisinde geçer, bu sözcük. Gûy u Çevgan, iki takım arasında geçen eski bir atlı top oyunudur. At üstündeki biniciler,  elindeki çevgan denilen ucu eğri sopayla gûy adı verilen topu hedefe sürmek için çabalarlar. Düş dünyası geniş divan şairleri, bu oyundan esinlenerek seven sevilenle (âşık maşuk)ilişki kurmuşlar, beyitlerinde. Sevgilinin yüzündeki beni gûya, sevgilinin kaşlarını, saçını ve kâkülünü çevgana benzetmişler. Sevgili çevgandır, aşığı gûy! Sevgili çevgana benzeyen saçlarıyla aşığın topa benzeyen başına vurarak aşığı yerden yere çalmış. Şöyle der Lami'î:  “Tutmış gam-ı aşk içinde meydan / Etmiş ser ü payı gûy u çevgan”…  Bu mesnevisinde, “güni” sözcüğüne yer verir, Lâmi'î':     Şol yirde ki 'arz edem ruhum ben Oynar yüregün senin güniden Şöyle deniliyor beyitte: Şurada, ruhumu sana sunsam;  kıskançlıktan senin yüreğin oynar.  Burada geçen ruh sözcüğü soyut ve somut anlamlıdır. Hem ruh yani iç güzelliğini hem de yanak, yüz güzelliğini ifade eder. Sevgilinin yüz ya da ruh güzelliği aşığı heyecanlandırır. Aşığı kıskançlık duygusuna iter. Kitap olarak yayınladığım on beşinci yüzyıl şairi İznikli Hümâmî'nin “Sî-Nâme” mesnevisinde yer alan bir gazelde “günilemek” sözcüğü kullanılır. Divan gazelleri, adını uyak ya da rediflerinden alır. Bu anlayışla bu şiir de “güniler” redifli gazel olarak tanımlanabilir. Yedi beyitten oluşan gazel şöyledir: Can cemâlüni senün cümle nazardan güniler Görmesün deyü hayâlüni basardan güniler Sevr-i kaddüni görüp boyuna salındugı-çün 'Anberînün göreli 'anber-i terden güniler     Dilemez k'ola perîşân saçunun silsilesi Anun-içün bu gönül bâd-ı seherden güniler     Müşteridür dil ü cân zülfüne iy zühre seni Gündüzin günden vü hir gice kamerden güniler     Dilemez gölgeni kim yanuna düşüp yüriye Seni divâne  gönül gör ki nelerden güniler     Ne perisin 'aceb ey hûr ki yüzüni (görse) gözüm Gökde rıdvândan ü hem yirde beşerden güniler     Kendi olmadıgı-çün seni der-âgûş kılan Bu Hümâmî belüni bend ü kemerden güniler Kıskançlık temalı bu gazel lirik dili, coşkulu anlatımı ile öne çıkar. Gazelde geçen geniş zaman eki almış günilemek eylemi, kıskanmak anlamındadır. Tüm beyitlerinde aynı konu işlendiğinden “yek-âhenk” bir gazeldir, bu. Sırasıyla “ Bu can, sana bakan, senin güzelliğini gören her gözden seni kıskanır; hayalini kurarak seni düşünenlerden, seni kalp gözü ile görenlerden kıskanır.”…  “ Servi boyuna amberin kokusu salındığı için bu can seni taze amberden (güzel koku) kıskanır.” … “ Bu gönül, saçının tellerini, kıvrımlarını dağıtan, perişan eden sabah yelinden dahi seni kıskanır.”…  “ Ey Zühre yıldızı! Gönül ve can senin müşterindir (yıldızındır). Seni gündüz güneşten, gece aydan kıskanır.”…   “ Aşkından deli divane olan bu gönül, yanına düşüp seninle yürüyen gölgene tahammül edemez. Böyle bir görüntüyü dilemez. Seni daha nelerden kıskanır.”…  “Sen ne güzel bir huri ya da perisin! Yüzünü görünce değil yerdeki insanlardan gökteki (cennetin kapıcısı) melekten (Rıdvan) kıskanırım.”… “ Ey sevgili! Belini saran kemer ben değilsem, seni o kemerden kıskanırım.”… Böyle söylüyor Hümâmî; böyle içten, candan, yürekten…   Kim aşığın, sevdiğini, değer verdiğini kıskanmaz ki? Eğer ölçüyü kaçırmamışsa, aşırı değilse,  hastalık derecesine ulaşmamışsa kıskanmak hoş bir duygudur. Eski Anadolu Türkçesinde “güni”, “günilemek” sözcükleri ad olarak kıskanma, kıskançlık, haset; eylem olarak kıskanmak anlamlarında kullanılmış; metinlerde kalarak artık yaşamayan sözcüklerden. İlginç olan nokta şu:  Türkçe kökenli bu iki sözcük unutulmuş yine Türkçe olan kıskanma, kıskançlık ve kıskanmak sözcükleri kullanılmakta. Yani Türkçe sözcük atılıp yerine Arapça ya da Farsça karşılığı olan sözcük getirilmemiş. Kıskançlık ya da kıskanma üzerine onlarca şiir yazılmış; yıllarca… Daha nice şiirler yazılacak da. Bu iki sözcük üzerine kurgulanmış şiirlerden diğerlerine göre beni daha çok çeken, daha çok etkileyen Faruk Nafiz Çamlıbel'in kaleminden dökülen “Kıskaç” (İntizar) adlı şiir: Sakın bir söz söyleme... Yüzüme bakma sakın! Sesini duyan olur, sana göz koyan olur. Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur...     Dilerim Tanrı'dan ki sana açık kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun, Kan tükürsün adını candan anan dudaklar, Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun! Kıskanma, kıskançlık: kıskanmak! Ne Hümâmî, ne Lâmi'î ne de diğerleri. Hiç biri kıskançlık ya da kıskanmak temalı şiir yazmada Faruk Nafiz'in eline su dökemez! Faruk Nafiz'in kıskançlığı bencillik ötesine geçiyor. Sevdiğinin sesini duyan, sevdiğine göz koyan, sevdiğini cana yakın bulan herkesi kargışlıyor: Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur. Sevgiliye açılan kucaklar,  bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun! Adını candan anan dudaklar kan tükürsün! Sana benim gözümle bakanların gözü kör olsun! Kuşkusuz bu, hastalık derecesine ulaşmış aşırı kıskançlık durumu. Şairde aşk ve kıskançlık duyguları iç içedir. Bu ince, zarif sıradan bir duygu değildir. Sevgili ahuya benzetir, kendisini (aşkını) canavara: Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek. Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek. Bu söylem Âşık Veysel'in dilinde daha yumuşak, inceliklidir ve zariftir: “Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı / Avlasam çöllerde saz ile seni / Bulunmaz dermanı yoktur ilacı / Vursam yaralasam söz ile seni”… Dörtlükte, avcı “saz ile avlamak, söz ile yaralamak” söylemleriyle yumuşatılarak sevgiliyi sazla sözle kendine bağlamaya çalışan âşık anlamında kullanılarak toplumdaki olumsuz algısından sıyrılır. Ya Faruk Nafiz'deki “canavar” söylemi? O da Veysel'in söylemi gibi incelikli, yumuşak, sıcak mı? Ya da sert, katı ve hoyrat mı? Ölçülü, uyumlu, dengeli olmayı ne güzel dile getirmiş atalarımız: “Çoğu zarar, azı karar”! Sevgi gibi bir tutku, bir duygudur, kıskançlık.  Sevginin de kıskançlığın da bir ölçüsü, tartısı olmalı. Çoğu her zaman zarardır.
Ekleme Tarihi: 20 Ağustos 2021 - Cuma

GÜNİ / LER

Eski Anadolu Türkçesi döneminde, şiir dilinde kullanılan, kıskanma, kıskançlık anlamına gelen bir sözcük, güni.  Bu sözcük, “-le-”  eki alarak, eylemleşmiş: günilemek. Ne yazık ki zamanla “cennet, dua, beddua” anlamlarını karşılayan  “uçmak, alkış, kargış” sözcükleri gibi kullanımdan düşmüş. 

On altıncı yüzyıl divan şairi Lâmi'î'nin “Gûy u Çevgan” adlı mesnevisinde geçer, bu sözcük. Gûy u Çevgan, iki takım arasında geçen eski bir atlı top oyunudur. At üstündeki biniciler,  elindeki çevgan denilen ucu eğri sopayla gûy adı verilen topu hedefe sürmek için çabalarlar.

Düş dünyası geniş divan şairleri, bu oyundan esinlenerek seven sevilenle (âşık maşuk)ilişki kurmuşlar, beyitlerinde. Sevgilinin yüzündeki beni gûya, sevgilinin kaşlarını, saçını ve kâkülünü çevgana benzetmişler. Sevgili çevgandır, aşığı gûy! Sevgili çevgana benzeyen saçlarıyla aşığın topa benzeyen başına vurarak aşığı yerden yere çalmış. Şöyle der Lami'î:  “Tutmış gam-ı aşk içinde meydan / Etmiş ser ü payı gûy u çevgan”…  Bu mesnevisinde, “güni” sözcüğüne yer verir, Lâmi'î':    

Şol yirde ki 'arz edem ruhum ben

Oynar yüregün senin güniden

Şöyle deniliyor beyitte: Şurada, ruhumu sana sunsam;  kıskançlıktan senin yüreğin oynar.  Burada geçen ruh sözcüğü soyut ve somut anlamlıdır. Hem ruh yani iç güzelliğini hem de yanak, yüz güzelliğini ifade eder. Sevgilinin yüz ya da ruh güzelliği aşığı heyecanlandırır. Aşığı kıskançlık duygusuna iter.

Kitap olarak yayınladığım on beşinci yüzyıl şairi İznikli Hümâmî'nin “Sî-Nâme” mesnevisinde yer alan bir gazelde “günilemek” sözcüğü kullanılır. Divan gazelleri, adını uyak ya da rediflerinden alır. Bu anlayışla bu şiir de “güniler” redifli gazel olarak tanımlanabilir. Yedi beyitten oluşan gazel şöyledir:

Can cemâlüni senün cümle nazardan güniler

Görmesün deyü hayâlüni basardan güniler

Sevr-i kaddüni görüp boyuna salındugı-çün

'Anberînün göreli 'anber-i terden güniler

 

 

Dilemez k'ola perîşân saçunun silsilesi

Anun-içün bu gönül bâd-ı seherden güniler

 

 

Müşteridür dil ü cân zülfüne iy zühre seni

Gündüzin günden vü hir gice kamerden güniler

 

 

Dilemez gölgeni kim yanuna düşüp yüriye

Seni divâne  gönül gör ki nelerden güniler

 

 

Ne perisin 'aceb ey hûr ki yüzüni (görse) gözüm

Gökde rıdvândan ü hem yirde beşerden güniler

 

 

Kendi olmadıgı-çün seni der-âgûş kılan

Bu Hümâmî belüni bend ü kemerden güniler

Kıskançlık temalı bu gazel lirik dili, coşkulu anlatımı ile öne çıkar. Gazelde geçen geniş zaman eki almış günilemek eylemi, kıskanmak anlamındadır. Tüm beyitlerinde aynı konu işlendiğinden “yek-âhenk” bir gazeldir, bu. Sırasıyla “ Bu can, sana bakan, senin güzelliğini gören her gözden seni kıskanır; hayalini kurarak seni düşünenlerden, seni kalp gözü ile görenlerden kıskanır.”…  “ Servi boyuna amberin kokusu salındığı için bu can seni taze amberden (güzel koku) kıskanır.” … “ Bu gönül, saçının tellerini, kıvrımlarını dağıtan, perişan eden sabah yelinden dahi seni kıskanır.”…  “ Ey Zühre yıldızı! Gönül ve can senin müşterindir (yıldızındır). Seni gündüz güneşten, gece aydan kıskanır.”…   “ Aşkından deli divane olan bu gönül, yanına düşüp seninle yürüyen gölgene tahammül edemez. Böyle bir görüntüyü dilemez. Seni daha nelerden kıskanır.”…  “Sen ne güzel bir huri ya da perisin! Yüzünü görünce değil yerdeki insanlardan gökteki (cennetin kapıcısı) melekten (Rıdvan) kıskanırım.”… “ Ey sevgili! Belini saran kemer ben değilsem, seni o kemerden kıskanırım.”…

Böyle söylüyor Hümâmî; böyle içten, candan, yürekten…   Kim aşığın, sevdiğini, değer verdiğini kıskanmaz ki? Eğer ölçüyü kaçırmamışsa, aşırı değilse,  hastalık derecesine ulaşmamışsa kıskanmak hoş bir duygudur. Eski Anadolu Türkçesinde “güni”, “günilemek” sözcükleri ad olarak kıskanma, kıskançlık, haset; eylem olarak kıskanmak anlamlarında kullanılmış; metinlerde kalarak artık yaşamayan sözcüklerden. İlginç olan nokta şu:  Türkçe kökenli bu iki sözcük unutulmuş yine Türkçe olan kıskanma, kıskançlık ve kıskanmak sözcükleri kullanılmakta. Yani Türkçe sözcük atılıp yerine Arapça ya da Farsça karşılığı olan sözcük getirilmemiş.

Kıskançlık ya da kıskanma üzerine onlarca şiir yazılmış; yıllarca… Daha nice şiirler yazılacak da. Bu iki sözcük üzerine kurgulanmış şiirlerden diğerlerine göre beni daha çok çeken, daha çok etkileyen Faruk Nafiz Çamlıbel'in kaleminden dökülen “Kıskaç” (İntizar) adlı şiir:

Sakın bir söz söyleme... Yüzüme bakma sakın!

Sesini duyan olur, sana göz koyan olur.

Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın,

Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur...

 

 

Dilerim Tanrı'dan ki sana açık kucaklar

Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun,

Kan tükürsün adını candan anan dudaklar,

Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!

Kıskanma, kıskançlık: kıskanmak! Ne Hümâmî, ne Lâmi'î ne de diğerleri. Hiç biri kıskançlık ya da kıskanmak temalı şiir yazmada Faruk Nafiz'in eline su dökemez! Faruk Nafiz'in kıskançlığı bencillik ötesine geçiyor. Sevdiğinin sesini duyan, sevdiğine göz koyan, sevdiğini cana yakın bulan herkesi kargışlıyor: Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur. Sevgiliye açılan kucaklar,  bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun! Adını candan anan dudaklar kan tükürsün! Sana benim gözümle bakanların gözü kör olsun! Kuşkusuz bu, hastalık derecesine ulaşmış aşırı kıskançlık durumu. Şairde aşk ve kıskançlık duyguları iç içedir. Bu ince, zarif sıradan bir duygu değildir. Sevgili ahuya benzetir, kendisini (aşkını) canavara:

Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine

Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek.

Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine

Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.

Bu söylem Âşık Veysel'in dilinde daha yumuşak, inceliklidir ve zariftir: “Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı / Avlasam çöllerde saz ile seni / Bulunmaz dermanı yoktur ilacı / Vursam yaralasam söz ile seni”… Dörtlükte, avcı “saz ile avlamak, söz ile yaralamak” söylemleriyle yumuşatılarak sevgiliyi sazla sözle kendine bağlamaya çalışan âşık anlamında kullanılarak toplumdaki olumsuz algısından sıyrılır. Ya Faruk Nafiz'deki “canavar” söylemi? O da Veysel'in söylemi gibi incelikli, yumuşak, sıcak mı? Ya da sert, katı ve hoyrat mı?

Ölçülü, uyumlu, dengeli olmayı ne güzel dile getirmiş atalarımız: “Çoğu zarar, azı karar”! Sevgi gibi bir tutku, bir duygudur, kıskançlık.  Sevginin de kıskançlığın da bir ölçüsü, tartısı olmalı. Çoğu her zaman zarardır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.