Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Hayrettin Günay
Köşe Yazarı
Hayrettin Günay
 

HAYAT'TAN AKTARMA (l)

Resimli Hayat, Şevket Rado'nun dergisi. Şevket Rado söyleşi yazınımızın önemli adlarından. Derginin yazı işleri sorumlusu Rakım Çalapala. Şevket Rado ara sıra AYT'de sorulduğu için günümüzde de bilinmekte lise öğrencilerince. Rakım Çalapala'ysa çoktan unutulanların arasına karıştı. Yazdıklarını, romanlar mı anımsayan var mıdır, bilemem... Resimli Hayat'ın Kasım 1954 tarihli 31. sayısını karıştırıyorum. Bu sayıda Nihal Yeğinobalı, H.B., Kapsız, Nezihe Araz, Vedat Nedim Tor, Şevket Rado, Müşerref Hekimoğlu, Hikmet Feridun Es, Afif Yesari... yazılarıyla katkı vermişler o yılların "Fotoğraflarla Aktüalite, Kadın, Moda, Tiyatro, Sinema, Spor, Sanat" dergisine. Vedat Nedim Tör'ün yazısını aktaracağım. Tiyatro üstüne bir yazı değil. Yolculuk, gezi yazısı. Yazının başlığını verince konuyu, aktarma nedenini anlayacaksınız: HORANLAR DİYARINA BİR YOLCULUK: "Vapurla bir Karadeniz yolculuğuna çıkmayı öteden beri hayal eder dururdum. Eşref saat çalmış olacak ki, geçen ay içinde bu arzumu yerine getirebildim. Bir akşam karanlığında Ordu vapuruna bindik. Rıhtımın hali Allahlık... Pislikten geçilmiyor. Hamal mı, çakal mı olduğu belli olmayan birtakım saçı başı darmadağın, pılım pırtı insanlar... Elinizdeki bavullara saldırıyorlar ve sizi beklemeden bir hayli cambazlık mahareti isteyen merdivenleri bir maymun çevikliğiyle tırmanıp gözünüzden kayboluyorlar. Vapurun koridorlarında, hamalınızı araya araya bir hal oluyorsunuz. Bulunca da sevinmenize vakit kalmadan, verdiğiniz parayı beğendiremediğiniz için bir temiz azar işitiyorsunuz. Bereket versin kamarotunuz ve kamaranız hamallar ve rıhtımla tezat halindeler: Kamarotunuz nazik, güler yüzlü, kamaranız da temiz ve ferahtır. Güverteye çıkıp şöyle bir etrafı kolaçan ettiğiniz zaman, yalnız insan yolcularla seyahat etmediğinizi, geminin kıç tarafında, kemik sırtları ay ışığında siyah kadife gi­bi parlayan kıvrak boynuzlu mandaların geviş getirdiklerini, kulaklarını sinirli sinirli oynatan eşeklerin uyuklamaya çalıştıklarını ve bunların arasında da birtakım vatandaşların yorganlarının içine kıvrılıp yattıklarını, bir takımların da bağdaş kurup ka­vun ekmek yediklerini görürsünüz. Ertesi sabah gözlerinizi Zonguldak'ta açarsınız. Denize paralel olarak birbiri üstüne ve boy boy yığılan yer yer ağaçlı ve çokluk keleş dağlar... Ön plandakilerin yamaçlarında gelişmekte olan genç bir madenci şehri... İşte, büyük küçük, renk renk memur ve işçi evleri, idare binaları, hastaneler, okullar ve bir alay bacalar... Türkiye'nin trenlerini, vapurlarını işleten, evlerini, hanlarını, atelyelerini ısıtan kömürü toprak ananın bağrından çıkaran insanların memleketi. Vapurumuz limanda ama, daha limanın yanaşacak rıhtımları tamam değil. Bu yüzden yol­cuların inme ve binme işleri, mallarla hayvanların yüklenmesi ve boşaltılması bir hayli eziyetli oluyor. Hele o koca cüsseli mandaların bellerinden geçirilmiş geniş kemerler­le vinçlere asılarak havaya kaldırılmaları ve boşlukta sessiz sessiz deprenmeleri, eşeklerinse en fıraklı anırmalarla feryat etmeleri yufka yürekli hanımların gözlerini yaşarttı ama, bir çoklarını da kahkahalarla güldürdü. Gece uğradığımız iskelelerde sırf bu yükleme ve boşaltma yüzünden, Samsun'a ertesi sabah varmamız gerekirken, ancak öğleden sonra varabildik. Samsun kıyıları sığ olduğu için gemi çok uzaklarda demirliyor. Samsun'u görünce, insanın hayali birden kanatlanı­yor da,19 Mayıs 1919 yılının 19 Mayısında, bir köhne vapurdan dalgaların kaldırıp in­dirdiği bir takaya atlayan Mustafa Kemal Paşa'yı görür gibi oluyor. Biz de bu mübarek beldeyi ziyaret için, dalgaların kaldırıp indirdiği mavnalardan birine kadınların çığlıkları ve Karadeniz uşaklarının sert ve boğuk bağrışmaları ara­sında atlayarak sahile çıktık. İlk işimiz, Atatürk'ün Türkiye'deki belki de en güzel heykelini ziyaret etmek oldu. Heykelin etrafına derme çatma bir iskele kurulmuş. Sebep, üstünde zamanla biriken o yeşimtırak patinayı silip temizlemekmiş. Halbuki, benim bildi­ğim, bu gibi heykellerin güzelliğini yapan, asıl bu bakır yeşili renktir. Oy Giresun kayıkları... Galiba yeşil Karadeniz Giresun'da başlıyor. Belki Ordu'da öyledir ama, oradan gidiş­te de, dönüşte de gece geçtiğimiz için dağların ağaçlı mı yoksa keleş mi olduğunu göre­medik. Giresun, doğrusu pek güzel... Otomobille kalesine kadar çıktım. Oradan görünenler bir....
Ekleme Tarihi: 29 Nisan 2023 - Cumartesi

HAYAT'TAN AKTARMA (l)

Resimli Hayat, Şevket Rado'nun dergisi. Şevket Rado söyleşi yazınımızın önemli adlarından. Derginin yazı işleri sorumlusu Rakım Çalapala. Şevket Rado ara sıra AYT'de sorulduğu için günümüzde de bilinmekte lise öğrencilerince. Rakım Çalapala'ysa çoktan unutulanların arasına karıştı. Yazdıklarını, romanlar mı anımsayan var mıdır, bilemem...

Resimli Hayat'ın Kasım 1954 tarihli 31. sayısını karıştırıyorum. Bu sayıda Nihal Yeğinobalı, H.B., Kapsız, Nezihe Araz, Vedat Nedim Tor, Şevket Rado, Müşerref Hekimoğlu, Hikmet Feridun Es, Afif Yesari... yazılarıyla katkı vermişler o yılların "Fotoğraflarla Aktüalite, Kadın, Moda, Tiyatro, Sinema, Spor, Sanat" dergisine.

Vedat Nedim Tör'ün yazısını aktaracağım. Tiyatro üstüne bir yazı değil. Yolculuk, gezi yazısı. Yazının başlığını verince konuyu, aktarma nedenini anlayacaksınız: HORANLAR DİYARINA BİR YOLCULUK:

"Vapurla bir Karadeniz yolculuğuna çıkmayı öteden beri hayal eder dururdum. Eşref saat çalmış olacak ki, geçen ay içinde bu arzumu yerine getirebildim.

Bir akşam karanlığında Ordu vapuruna bindik. Rıhtımın hali Allahlık... Pislikten geçilmiyor. Hamal mı, çakal mı olduğu belli olmayan birtakım saçı başı darmadağın, pılım pırtı insanlar... Elinizdeki bavullara saldırıyorlar ve sizi beklemeden bir hayli cambazlık mahareti isteyen merdivenleri bir maymun çevikliğiyle tırmanıp gözünüzden kayboluyorlar. Vapurun koridorlarında, hamalınızı araya araya bir hal oluyorsunuz. Bulunca da sevinmenize vakit kalmadan, verdiğiniz parayı beğendiremediğiniz için bir temiz azar işitiyorsunuz. Bereket versin kamarotunuz ve kamaranız hamallar ve rıhtımla tezat halindeler: Kamarotunuz nazik, güler yüzlü, kamaranız da temiz ve ferahtır.

Güverteye çıkıp şöyle bir etrafı kolaçan ettiğiniz zaman, yalnız insan yolcularla seyahat etmediğinizi, geminin kıç tarafında, kemik sırtları ay ışığında siyah kadife gi­bi parlayan kıvrak boynuzlu mandaların geviş getirdiklerini, kulaklarını sinirli sinirli oynatan eşeklerin uyuklamaya çalıştıklarını ve bunların arasında da birtakım vatandaşların yorganlarının içine kıvrılıp yattıklarını, bir takımların da bağdaş kurup ka­vun ekmek yediklerini görürsünüz.

Ertesi sabah gözlerinizi Zonguldak'ta açarsınız.

Denize paralel olarak birbiri üstüne ve boy boy yığılan yer yer ağaçlı ve çokluk keleş dağlar... Ön plandakilerin yamaçlarında gelişmekte olan genç bir madenci şehri... İşte, büyük küçük, renk renk memur ve işçi evleri, idare binaları, hastaneler, okullar ve bir alay bacalar... Türkiye'nin trenlerini, vapurlarını işleten, evlerini, hanlarını, atelyelerini ısıtan kömürü toprak ananın bağrından çıkaran insanların memleketi.

Vapurumuz limanda ama, daha limanın yanaşacak rıhtımları tamam değil. Bu yüzden yol­cuların inme ve binme işleri, mallarla hayvanların yüklenmesi ve boşaltılması bir hayli eziyetli oluyor. Hele o koca cüsseli mandaların bellerinden geçirilmiş geniş kemerler­le vinçlere asılarak havaya kaldırılmaları ve boşlukta sessiz sessiz deprenmeleri, eşeklerinse en fıraklı anırmalarla feryat etmeleri yufka yürekli hanımların gözlerini yaşarttı ama, bir çoklarını da kahkahalarla güldürdü.

Gece uğradığımız iskelelerde sırf bu yükleme ve boşaltma yüzünden, Samsun'a ertesi sabah varmamız gerekirken, ancak öğleden sonra varabildik. Samsun kıyıları sığ olduğu için gemi çok uzaklarda demirliyor. Samsun'u görünce, insanın hayali birden kanatlanı­yor da,19 Mayıs 1919 yılının 19 Mayısında, bir köhne vapurdan dalgaların kaldırıp in­dirdiği bir takaya atlayan Mustafa Kemal Paşa'yı görür gibi oluyor.

Biz de bu mübarek beldeyi ziyaret için, dalgaların kaldırıp indirdiği mavnalardan birine kadınların çığlıkları ve Karadeniz uşaklarının sert ve boğuk bağrışmaları ara­sında atlayarak sahile çıktık. İlk işimiz, Atatürk'ün Türkiye'deki belki de en güzel heykelini ziyaret etmek oldu. Heykelin etrafına derme çatma bir iskele kurulmuş. Sebep, üstünde zamanla biriken o yeşimtırak patinayı silip temizlemekmiş. Halbuki, benim bildi­ğim, bu gibi heykellerin güzelliğini yapan, asıl bu bakır yeşili renktir.

Oy Giresun kayıkları...

Galiba yeşil Karadeniz Giresun'da başlıyor. Belki Ordu'da öyledir ama, oradan gidiş­te de, dönüşte de gece geçtiğimiz için dağların ağaçlı mı yoksa keleş mi olduğunu göre­medik.

Giresun, doğrusu pek güzel... Otomobille kalesine kadar çıktım. Oradan görünenler bir....

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.