Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Mustafa YAYLA
Köşe Yazarı
Mustafa YAYLA
 

BILDIRCIN

Ufuklar kararmış, bulutlar siyah arap atları gibi kum parkurda koşuyor sanki, Bu karanlıkta birbirine çarpan bulutlardan ateşten kıvılcımlar güneş ışınlarından daha kuvvetli sicim,sicim bulutlardan dökülüyordu. Denizin mavisi siyaha dönerken bulutların bittiği derinliklerden milyonlarca kuş, denizin üzerinden karaya doğru uçuyordu. Bu aylarda hep böyle fırtınalarda bıldırcınlar kuyruklarından yoksun kendilerini denizin boğan sularından denizin bittiği kıyılara atmak için birbirleri ile yarışıyorlardı. Milyonlarca kanat çırpınırken cehennem gibi gürleyen bulutlar, bıldırcın gagası tarafından milyonlarca delikle delinmiş gibi sağılmaya başlıyordu. Bıldırcınlar ağırlaşıyor, kanatlarını tartamaz olup pat pat ağaçtan meyve düşer gibi denize, sahilin denize yakın yamaçlarına yağıyordu.Hava kararıp gece olunca elimizde lüks lambası, başına file geçirdiğimiz kepçelerle bıldırcın avlaya çıkardık. Ne kadar güzün sarı, kuru yapraklarına benzeyip kendini kamufle etse de ışığın şiddetiyle boynunu uzatırdı. Bir iki adım atmaya kalkacakken fileyi geçirirdik başına. Bir iki çırpınırdı çaresizce, Fileyle tutar yanımızda bulunan torbaya atardık.Sıcaklığı, kaygan tüylerini hala avucumda hissederim. Bazen görmezdik. Paarr diye alçaktan uçar fazla gidemez üç beş ileriye düşü verirdi. Sabaha yakın dönerdik eve onlarca bıldırcınla. Kafeslere doldururduk. Bir kaç gün beslemeye kalkardık, Osman dayım kızardı. Zayıflar etini döker derdi. Ve hiç unutamadığım kıyım başlardı. Ben şimdi güz yağmurlarında hep bıldırcın fırtınalarının travmalarını yaşarım. Şimdi güz yağmurlarında bıldırcınlar yok.Eski o bıldırcınlar daha uğramıyor bu topraklara. Soyumu tükendi, Yoksa göç yollarının mı değiştirdiler bilmiyorum. Bahçelerde gezmeyi severim. Bu yıl bir tane kaçırdım. Paar diye uçarken korktum. Arkasından titreyerek eskiye özlem duyarak uçuşunu seyrettim. Eskiden olduğu gibi üç beş metre sonra düşmedi. Uçtu uçtu. Zamanın içinde yok olan her şeyin suçlusu kim. Durun kulağıma bıldırcın klavuzlarının vark vark eden sesleri geliyor. Yoksa yeni mi geliyor bıldırcınlar. Gelseler ne olacak ki, Klavuz ötüşleri boşuna ardında bıldırcınlar yok artık.Boşuna ötüşler, sahte klavuz sesleri bunlar. Çünkü bıldırcınlar çoktan göçtüler....! M.Yayla-GöreleUfuklar kararmış, bulutlar siyah arap atları gibi kum parkurda koşuyor sanki, Bu karanlıkta birbirine çarpan bulutlardan ateşten kıvılcımlar güneş ışınlarından daha kuvvetli sicim,sicim bulutlardan dökülüyordu. Denizin mavisi siyaha dönerken bulutların bittiği derinliklerden milyonlarca kuş, denizin üzerinden karaya doğru uçuyordu. Bu aylarda hep böyle fırtınalarda bıldırcınlar kuyruklarından yoksun kendilerini denizin boğan sularından denizin bittiği kıyılara atmak için birbirleri ile yarışıyorlardı. Milyonlarca kanat çırpınırken cehennem gibi gürleyen bulutlar, bıldırcın gagası tarafından milyonlarca delikle delinmiş gibi sağılmaya başlıyordu. Bıldırcınlar ağırlaşıyor, kanatlarını tartamaz olup pat pat ağaçtan meyve düşer gibi denize, sahilin denize yakın yamaçlarına yağıyordu.Hava kararıp gece olunca elimizde lüks lambası, başına file geçirdiğimiz kepçelerle bıldırcın avlaya çıkardık. Ne kadar güzün sarı, kuru yapraklarına benzeyip kendini kamufle etse de ışığın şiddetiyle boynunu uzatırdı. Bir iki adım atmaya kalkacakken fileyi geçirirdik başına. Bir iki çırpınırdı çaresizce, Fileyle tutar yanımızda bulunan torbaya atardık.Sıcaklığı, kaygan tüylerini hala avucumda hissederim. Bazen görmezdik. Paarr diye alçaktan uçar fazla gidemez üç beş ileriye düşü verirdi. Sabaha yakın dönerdik eve onlarca bıldırcınla. Kafeslere doldururduk. Bir kaç gün beslemeye kalkardık, Osman dayım kızardı. Zayıflar etini döker derdi. Ve hiç unutamadığım kıyım başlardı. Ben şimdi güz yağmurlarında hep bıldırcın fırtınalarının travmalarını yaşarım. Şimdi güz yağmurlarında bıldırcınlar yok.Eski o bıldırcınlar daha uğramıyor bu topraklara. Soyumu tükendi, Yoksa göç yollarının mı değiştirdiler bilmiyorum. Bahçelerde gezmeyi severim. Bu yıl bir tane kaçırdım. Paar diye uçarken korktum. Arkasından titreyerek eskiye özlem duyarak uçuşunu seyrettim. Eskiden olduğu gibi üç beş metre sonra düşmedi. Uçtu uçtu. Zamanın içinde yok olan her şeyin suçlusu kim. Durun kulağıma bıldırcın klavuzlarının vark vark eden sesleri geliyor. Yoksa yeni mi geliyor bıldırcınlar. Gelseler ne olacak ki, Klavuz ötüşleri boşuna ardında bıldırcınlar yok artık.Boşuna ötüşler, sahte klavuz sesleri bunlar. Çünkü bıldırcınlar çoktan göçtüler....! M.Yayla-Görele
Ekleme Tarihi: 16 Ekim 2022 - Pazar

BILDIRCIN

Ufuklar kararmış, bulutlar siyah arap atları gibi kum parkurda koşuyor sanki, Bu karanlıkta birbirine çarpan bulutlardan ateşten kıvılcımlar güneş ışınlarından daha kuvvetli sicim,sicim bulutlardan dökülüyordu. Denizin mavisi siyaha dönerken bulutların bittiği derinliklerden milyonlarca kuş, denizin üzerinden karaya doğru uçuyordu. Bu aylarda hep böyle fırtınalarda bıldırcınlar kuyruklarından yoksun kendilerini denizin boğan sularından denizin bittiği kıyılara atmak için birbirleri ile yarışıyorlardı. Milyonlarca kanat çırpınırken cehennem gibi gürleyen bulutlar, bıldırcın gagası tarafından milyonlarca delikle delinmiş gibi sağılmaya başlıyordu. Bıldırcınlar ağırlaşıyor, kanatlarını tartamaz olup pat pat ağaçtan meyve düşer gibi denize, sahilin denize yakın yamaçlarına yağıyordu.Hava kararıp gece olunca elimizde lüks lambası, başına file geçirdiğimiz kepçelerle bıldırcın avlaya çıkardık. Ne kadar güzün sarı, kuru yapraklarına benzeyip kendini kamufle etse de ışığın şiddetiyle boynunu uzatırdı. Bir iki adım atmaya kalkacakken fileyi geçirirdik başına. Bir iki çırpınırdı çaresizce, Fileyle tutar yanımızda bulunan torbaya atardık.Sıcaklığı, kaygan tüylerini hala avucumda hissederim. Bazen görmezdik. Paarr diye alçaktan uçar fazla gidemez üç beş ileriye düşü verirdi. Sabaha yakın dönerdik eve onlarca bıldırcınla. Kafeslere doldururduk. Bir kaç gün beslemeye kalkardık, Osman dayım kızardı. Zayıflar etini döker derdi. Ve hiç unutamadığım kıyım başlardı. Ben şimdi güz yağmurlarında hep bıldırcın fırtınalarının travmalarını yaşarım. Şimdi güz yağmurlarında bıldırcınlar yok.Eski o bıldırcınlar daha uğramıyor bu topraklara. Soyumu tükendi, Yoksa göç yollarının mı değiştirdiler bilmiyorum. Bahçelerde gezmeyi severim. Bu yıl bir tane kaçırdım. Paar diye uçarken korktum. Arkasından titreyerek eskiye özlem duyarak uçuşunu seyrettim. Eskiden olduğu gibi üç beş metre sonra düşmedi. Uçtu uçtu. Zamanın içinde yok olan her şeyin suçlusu kim. Durun kulağıma bıldırcın klavuzlarının vark vark eden sesleri geliyor. Yoksa yeni mi geliyor bıldırcınlar. Gelseler ne olacak ki, Klavuz ötüşleri boşuna ardında bıldırcınlar yok artık.Boşuna ötüşler, sahte klavuz sesleri bunlar. Çünkü bıldırcınlar çoktan göçtüler....! M.Yayla-GöreleUfuklar kararmış, bulutlar siyah arap atları gibi kum parkurda koşuyor sanki, Bu karanlıkta birbirine çarpan bulutlardan ateşten kıvılcımlar güneş ışınlarından daha kuvvetli sicim,sicim bulutlardan dökülüyordu. Denizin mavisi siyaha dönerken bulutların bittiği derinliklerden milyonlarca kuş, denizin üzerinden karaya doğru uçuyordu. Bu aylarda hep böyle fırtınalarda bıldırcınlar kuyruklarından yoksun kendilerini denizin boğan sularından denizin bittiği kıyılara atmak için birbirleri ile yarışıyorlardı. Milyonlarca kanat çırpınırken cehennem gibi gürleyen bulutlar, bıldırcın gagası tarafından milyonlarca delikle delinmiş gibi sağılmaya başlıyordu. Bıldırcınlar ağırlaşıyor, kanatlarını tartamaz olup pat pat ağaçtan meyve düşer gibi denize, sahilin denize yakın yamaçlarına yağıyordu.Hava kararıp gece olunca elimizde lüks lambası, başına file geçirdiğimiz kepçelerle bıldırcın avlaya çıkardık. Ne kadar güzün sarı, kuru yapraklarına benzeyip kendini kamufle etse de ışığın şiddetiyle boynunu uzatırdı. Bir iki adım atmaya kalkacakken fileyi geçirirdik başına. Bir iki çırpınırdı çaresizce, Fileyle tutar yanımızda bulunan torbaya atardık.Sıcaklığı, kaygan tüylerini hala avucumda hissederim. Bazen görmezdik. Paarr diye alçaktan uçar fazla gidemez üç beş ileriye düşü verirdi. Sabaha yakın dönerdik eve onlarca bıldırcınla. Kafeslere doldururduk. Bir kaç gün beslemeye kalkardık, Osman dayım kızardı. Zayıflar etini döker derdi. Ve hiç unutamadığım kıyım başlardı. Ben şimdi güz yağmurlarında hep bıldırcın fırtınalarının travmalarını yaşarım. Şimdi güz yağmurlarında bıldırcınlar yok.Eski o bıldırcınlar daha uğramıyor bu topraklara. Soyumu tükendi, Yoksa göç yollarının mı değiştirdiler bilmiyorum. Bahçelerde gezmeyi severim. Bu yıl bir tane kaçırdım. Paar diye uçarken korktum. Arkasından titreyerek eskiye özlem duyarak uçuşunu seyrettim. Eskiden olduğu gibi üç beş metre sonra düşmedi. Uçtu uçtu. Zamanın içinde yok olan her şeyin suçlusu kim. Durun kulağıma bıldırcın klavuzlarının vark vark eden sesleri geliyor. Yoksa yeni mi geliyor bıldırcınlar. Gelseler ne olacak ki, Klavuz ötüşleri boşuna ardında bıldırcınlar yok artık.Boşuna ötüşler, sahte klavuz sesleri bunlar. Çünkü bıldırcınlar çoktan göçtüler....! M.Yayla-Görele

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

03
Mayıs
01
Mayıs
29
Nisan
27
Nisan
25
Nisan
21
Nisan
17
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.