Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Mustafa YAYLA
Köşe Yazarı
Mustafa YAYLA
 

ÇOCUKLUĞUMDAN KALANLAR

Çocuklar uzakları, çok uzakları görür. Ama yaşı geçen insanlar uzakları göremez olur. Çocukların umutları körpedir. tazedir. Bin bir çiçekli meyveye benzerken, yaşını başını almışların umutları, budanmış ağaçlara benzer bodur ve sıska gittikçe, küçülen bir hal alır. Umut çiçekleri açsa da meyveye durmaz çiçekleri. İşte bu yüzden çocuk olup, umut penceresinden kılıktan kılığa giren umudu, umudu seyretmekten güzel bir seyir olamaz. Benim çocukluğumda Köyümüzün yolu yokuştu. Hala da yokuştur. Hele bir başlangıcı vardır, budaksız ağaçlara çıkmak kadar zordur. Ama o yokuş yoldan yıllarca yürüdük. Okula koştuk. Sinemalara gittik. Köyün ana yolu olsa da, daha düne kadar mahallemize hep iki karış çamurlu patikadan yürüdük. Annem sepet sırtında çarşıdan salı günleri aldığı kumanyayı İki üç dinlenmede evimize taşırdı. İneğin kepeğini, İnşaatı süren evimizin kumunu çakılını Hep sırtında taşırdı. Yetmezmiş gibi birde ineğe çobanlık eder taa derelerden ineğimize taze sürgün vermiş kızıl ağaç dallarını yüklenir kaya, kaya evin kapısına getirirdi. Yük taşımak ekmek yemek kadar gerekliydi. Yük taşımazsanız hayatı devam ettirmek mümkün değildi. Hamallık ekmekle eşti. hamallık yapmazsanız yaşama şansınız yoktu. Onca yükün altında kemikler eğilir,romatizmalar azardı. Annem sabahlara kadar ağrılardan şikayet eder inlerdi. Topuklu ayakkabı giymese de, güzel fistanlar giymese de, hiç kimsenin topuklu ayakkabısına, güzel fistanına imrenmeden kendi dünyasında ki güzelliklerle yaşardı. Keşanı, peştemalı ile ayağında derbey lastiği ile hükmetti yaşadığı yıllara. Kimseciklere muhtaç olmadan, sofrasından yemeğini eksiltmeden gururla yaşadı. Hele Babam. Hayatı çilelerle geçmişti. Fakirlik iliklerine kadar işlese de dürüstlükten ödün vermemişti. Demire ellerini çekiç etmiş, kimseye muhtaç olmamıştı. Tüm bunları anlatmak da nereden düştü sayfama derseniz hemen anlatayım. Bu köy yollarında çile çekerken bizler, Dedemin evinin hemen üst yanında kocaman bir kayık iskeleti vardı. Çatlamış boyaları, Kayığın kestane ağacından eğrileri sanki deniz kenarında felekler üzerinde durur gibi duruyordu. Sanki Nuh'un gemisi gibi. Kim taşımış, kimlerle çekmişler oraya getirmişlerdi. Hayal falan demeyin sakın. Çocukluğumu çok iyi anımsarım. Hatta mahalle büyükleri o kayığın boyası çatlamış kalafat pamukları sallanan tahtalarına oturup akşam çayı içmelerini hala yaşıyor gibiyim. Yaz akşamlarında cırcır böcekleri öterken, Harmanda fındıklar gemici fenerleri altında ayıklanırken, biz çocuklar bir ateş böceğinin peşinden koşarken düşer, geceye düşen çığlıklarımız karşı ki ormanlarda uluyan çakal seslerine karışırdı. Ay tepelerden salına, salına yükselirken, dedem acı tütünü çekerken, öksürüğe tutulur, boğmacalı çocuklar gibi saatlerce öksürürdü. O gecelerde ışık damla ileydi. Bir damla ışık gaz olup uçsa da, Uzun yastıklara koyulan başlar derin uykuya dalar, sabah etmeden gün doğmadan yine yollara düşerlerdi. Horozlar öter ,tavuklar gıdaklarken, sıcacık yumurtalar folluklara düşerdi. Yaşamak ne güzeldi. Ta ki köyde biri ölüp de cenaze olana kadar. O cenazeleri anlatmak yürek ister. Ölümün ağırlığını o cenazeler anlatır. Şimdi ki cenazeler mi. Kıymalı, peynirli. vur patlasın çal oynasın. Eskilerden ne kaldı ki. Hormonlu hayatlar. Hormonlu sefalar...!!!!! M.Yayla-Görele
Ekleme Tarihi: 20 Kasım 2023 - Pazartesi

ÇOCUKLUĞUMDAN KALANLAR

Çocuklar uzakları, çok uzakları görür. Ama yaşı geçen insanlar uzakları göremez olur. Çocukların umutları körpedir. tazedir. Bin bir çiçekli meyveye benzerken, yaşını başını almışların umutları, budanmış ağaçlara benzer bodur ve sıska gittikçe, küçülen bir hal alır. Umut çiçekleri açsa da meyveye durmaz çiçekleri. İşte bu yüzden çocuk olup, umut penceresinden kılıktan kılığa giren umudu, umudu seyretmekten güzel bir seyir olamaz. Benim çocukluğumda Köyümüzün yolu yokuştu. Hala da yokuştur. Hele bir başlangıcı vardır, budaksız ağaçlara çıkmak kadar zordur. Ama o yokuş yoldan yıllarca yürüdük. Okula koştuk. Sinemalara gittik. Köyün ana yolu olsa da, daha düne kadar mahallemize hep iki karış çamurlu patikadan yürüdük. Annem sepet sırtında çarşıdan salı günleri aldığı kumanyayı İki üç dinlenmede evimize taşırdı. İneğin kepeğini, İnşaatı süren evimizin kumunu çakılını Hep sırtında taşırdı. Yetmezmiş gibi birde ineğe çobanlık eder taa derelerden ineğimize taze sürgün vermiş kızıl ağaç dallarını yüklenir kaya, kaya evin kapısına getirirdi. Yük taşımak ekmek yemek kadar gerekliydi. Yük taşımazsanız hayatı devam ettirmek mümkün değildi. Hamallık ekmekle eşti. hamallık yapmazsanız yaşama şansınız yoktu. Onca yükün altında kemikler eğilir,romatizmalar azardı. Annem sabahlara
kadar ağrılardan şikayet eder inlerdi. Topuklu ayakkabı giymese de, güzel fistanlar giymese de, hiç kimsenin topuklu ayakkabısına, güzel fistanına imrenmeden kendi dünyasında ki güzelliklerle yaşardı. Keşanı, peştemalı ile ayağında derbey lastiği ile hükmetti yaşadığı yıllara. Kimseciklere muhtaç olmadan, sofrasından yemeğini eksiltmeden gururla yaşadı. Hele Babam. Hayatı çilelerle geçmişti. Fakirlik iliklerine kadar işlese de dürüstlükten ödün vermemişti. Demire ellerini çekiç etmiş, kimseye muhtaç olmamıştı. Tüm bunları anlatmak da nereden düştü sayfama derseniz hemen anlatayım. Bu köy yollarında çile çekerken bizler, Dedemin evinin hemen üst yanında kocaman bir kayık iskeleti vardı. Çatlamış boyaları, Kayığın kestane ağacından eğrileri sanki deniz kenarında felekler üzerinde durur gibi duruyordu. Sanki Nuh'un gemisi gibi. Kim taşımış, kimlerle çekmişler oraya getirmişlerdi. Hayal falan demeyin sakın. Çocukluğumu çok iyi anımsarım. Hatta mahalle büyükleri o kayığın boyası çatlamış kalafat pamukları sallanan tahtalarına oturup akşam çayı içmelerini hala yaşıyor gibiyim. Yaz akşamlarında cırcır böcekleri öterken, Harmanda fındıklar gemici fenerleri altında ayıklanırken, biz çocuklar bir ateş böceğinin peşinden koşarken düşer, geceye düşen çığlıklarımız karşı ki ormanlarda uluyan çakal seslerine karışırdı. Ay tepelerden salına, salına yükselirken, dedem acı tütünü çekerken, öksürüğe tutulur, boğmacalı çocuklar gibi saatlerce öksürürdü. O gecelerde ışık damla ileydi. Bir damla ışık gaz olup uçsa da, Uzun yastıklara koyulan başlar derin uykuya dalar, sabah etmeden gün doğmadan yine yollara düşerlerdi. Horozlar öter ,tavuklar gıdaklarken, sıcacık yumurtalar folluklara düşerdi. Yaşamak ne güzeldi. Ta ki köyde biri ölüp de cenaze olana kadar. O cenazeleri anlatmak yürek ister. Ölümün ağırlığını o cenazeler anlatır. Şimdi ki cenazeler mi. Kıymalı, peynirli. vur patlasın çal oynasın. Eskilerden ne kaldı ki. Hormonlu hayatlar. Hormonlu sefalar...!!!!!
M.Yayla-Görele
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

03
Mayıs
01
Mayıs
29
Nisan
27
Nisan
25
Nisan
21
Nisan
17
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.