Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Mustafa YAYLA
Köşe Yazarı
Mustafa YAYLA
 

KASABA DOKTORU NABİ AMCA

Benim yaşadığım kasaba ufacık avuç içi kadar olsa da, Yüreği çok büyüktür. Geçmişi tarihe damga vurmuştur. Memleketine nice insan yetiştirmiştir. Bunları saysam sizleri sıkmayan kısa yazım uzar da uzar. Hatta hata yapar, hatırlayamadıklarımın gönlünü kırararım. Benim ufacık kasabamın gönlü kırılacak insanları yoktur. Memleketin bir kopyasıdır benim kasabam. Bakmayın şimdilere, eskiden benim kasabamın kaldırımlarında, Çarşı içinde kökü yüreklerde merhamet ağaçları vardı. Yapraklarını dökmeyen çiçekleri solmazdı o ağaçların yıl on iki ay. Şimdiler de bakıyorum da o kaldırımlara çarşı içinde ki ağaçlara hep küskün, ümitsiz ve korkak. Parayla mesleğini satmayan kasabamın doktorları vardı. Bugün musallada o doktorlarımızdan Doktor Nabi Kandazoğlu'nun eşi vardı. Nabi Amcayı kırk yıl önce uğurlamıştık ufacık kasabadan Mahşeri bir kalabalıkla. Eşi ise bugün koşuyordu Nabi beyine. Nabi amca kasabada doktorluk yapardı. Kasabanın hastalarına bedava bakardı. Gece gündüz demeden. İncecik uzun boyu ince uzun yüzü, Kıvırcık ak saçlarıyla beyefendiliğin doruğunda bir bayrak gibi dalgalanırdı. Hem doktor hem siyasetçiydi. Seçim meydanlarında ilk kürsüde onu tanıdım. Hastalanınca kapısını çalar onun yazdığı ilaçlarla şifa bulurduk. Lise yıllarında dayımın yanında Okula gitmediğim günlerde dayımın camlarını takardım. Bir cumartesi günü dayım beni Nabi Amcanın evine göndermişti. Macunu çıkan demir çerçevelerinin macunun yapmak için. Heyecanlanmıştım. Nabi amcanın evine gidecektim. Takımlarım ile macunu aldım. Ziraat bankasının arkasındaki evine gittim. Evin önünde kocaman bir iğne yapraklı çam ağacı vardı kocaman. Merdivenlerden evin kapısına varınca beni gören bugün musallada olan Nabi amcanın eşi karşıladı beni. Hanım efendi, kibar, gözlerinin içi gülerken yuvarlak yanakları gözlerine eşlik edercesine, -Buyur hoş geldin evladım. Ses tonunda ki kibarlık mükemmeldi. Sanki bir makam vardı konuşmasında. Vurgu ve ahenk. Utanarak, birazda heyecanla işime başladım. Cam macununu elimde simit gibi yuvarlayıp macunu dökülen demire yapıştırırken epey zaman geçti. Vakit öğlen olmuştu. Birden kapı çaldı. Hemen kapıyı açtı. -Hoş geldin Nabi bey Nabi amca ne ince ne kalın bıyıklarının altından hafif bir edayla gülümsedi. Gülümseyişi gülümserken kuru yanakları bir akordiyon gibi açılıp kapanmıştı. -İşi bırak yemek yiyeceğiz dedi bana Utandım -Yok ben yemek yemem şimdi olmaz desem de beni zorla masaya oturttular. Yediklerimiz orada kırk üç yıl öncede mazide kalsın. Kalsında Nabi amcanın masasında yediğim o yemeğin tadı. Eşinin bana candan davranışı hala hatıramda dipdiri durur. İşim bitti takımlarımı topladım tam çıkacağım. Nabi Amca'nın eşi seslendi -Az bekle Olduğum yerde durdum. Elinde bir kese kağıdı vardı. -Bunu kardeşlerine götür. Ret etmek olmazdı aldım teşekkür ettim merdivenlerden inip kocaman iğne yapraklı çam ağanın altından dayımın dükkanına gittim. Dayım -Bitti mi dedi -Bitti dedim. Dayım bana ad takmayı severdi. matrak bir adamdı -Aferin çiçek dedi. Cebinden para çıkarıp bana uzattı. Kabul etmedim. -O bizden almıyor ki dayı dedim. -Aferin dedi dayım. Bana verdiği kese kağıdını köye gidince açtım. Kardeşlerine götür dediği kese kağıdında Kendi elleriyle yaptığı un,yağ,süt kokan kurabiyeler vardı. Allah rahmet eylesin, Nurlar içinde uyusun. Nabi'sine kavuştu tam kırk yıllık gurbetten, hasretten sonra. Allah birlikteliklerini artırsın. Biz yaşayanlara da hafızalarımızda, hala canlı gölgeleri kaldı. Ne mutlu Hafızalarda yaşayıp, Bu fani dünyada bir hoş seda bırakanlara...! M.Yayla-Görele
Ekleme Tarihi: 25 Kasım 2022 - Cuma

KASABA DOKTORU NABİ AMCA

Benim yaşadığım kasaba ufacık avuç içi kadar olsa da, Yüreği çok büyüktür. Geçmişi tarihe damga vurmuştur. Memleketine nice insan yetiştirmiştir. Bunları saysam sizleri sıkmayan kısa yazım uzar da uzar. Hatta hata yapar, hatırlayamadıklarımın gönlünü kırararım. Benim ufacık kasabamın gönlü kırılacak insanları yoktur. Memleketin bir kopyasıdır benim kasabam. Bakmayın şimdilere, eskiden benim kasabamın kaldırımlarında, Çarşı içinde kökü yüreklerde merhamet ağaçları vardı. Yapraklarını dökmeyen çiçekleri solmazdı o ağaçların yıl on iki ay. Şimdiler de bakıyorum da o kaldırımlara çarşı içinde ki ağaçlara hep küskün, ümitsiz ve korkak. Parayla mesleğini satmayan kasabamın doktorları vardı. Bugün musallada o doktorlarımızdan Doktor Nabi Kandazoğlu'nun eşi vardı. Nabi Amcayı kırk yıl önce uğurlamıştık ufacık kasabadan Mahşeri bir kalabalıkla. Eşi ise bugün koşuyordu Nabi beyine. Nabi amca kasabada doktorluk yapardı. Kasabanın hastalarına bedava bakardı. Gece gündüz demeden. İncecik uzun boyu ince uzun yüzü, Kıvırcık ak saçlarıyla beyefendiliğin doruğunda bir bayrak gibi dalgalanırdı. Hem doktor hem siyasetçiydi. Seçim meydanlarında ilk kürsüde onu tanıdım. Hastalanınca kapısını çalar onun yazdığı ilaçlarla şifa bulurduk. Lise yıllarında dayımın yanında Okula gitmediğim günlerde dayımın camlarını takardım. Bir cumartesi günü dayım beni Nabi Amcanın evine göndermişti. Macunu çıkan demir çerçevelerinin macunun yapmak için. Heyecanlanmıştım. Nabi amcanın evine gidecektim. Takımlarım ile macunu aldım. Ziraat bankasının arkasındaki evine gittim. Evin önünde kocaman bir iğne yapraklı çam ağacı vardı kocaman. Merdivenlerden evin kapısına varınca beni gören bugün musallada olan Nabi amcanın eşi karşıladı beni. Hanım efendi, kibar, gözlerinin içi gülerken yuvarlak yanakları gözlerine eşlik edercesine,

-Buyur hoş geldin evladım. Ses tonunda ki kibarlık mükemmeldi. Sanki bir makam vardı konuşmasında. Vurgu ve ahenk. Utanarak, birazda heyecanla işime başladım. Cam macununu elimde simit gibi yuvarlayıp macunu dökülen demire yapıştırırken epey zaman geçti. Vakit öğlen olmuştu. Birden kapı çaldı. Hemen kapıyı açtı.

-Hoş geldin Nabi bey

Nabi amca ne ince ne kalın bıyıklarının altından hafif bir edayla gülümsedi. Gülümseyişi gülümserken kuru yanakları bir akordiyon gibi açılıp kapanmıştı.

-İşi bırak yemek yiyeceğiz dedi bana

Utandım

-Yok ben yemek yemem şimdi olmaz desem de beni zorla masaya oturttular. Yediklerimiz orada kırk üç yıl öncede mazide kalsın. Kalsında Nabi amcanın masasında yediğim o yemeğin tadı. Eşinin bana candan davranışı hala hatıramda dipdiri durur. İşim bitti takımlarımı topladım tam çıkacağım. Nabi Amca'nın eşi seslendi

-Az bekle

Olduğum yerde durdum. Elinde bir kese kağıdı vardı.

-Bunu kardeşlerine götür.

Ret etmek olmazdı aldım teşekkür ettim merdivenlerden inip kocaman iğne yapraklı çam ağanın altından dayımın dükkanına gittim.

Dayım

-Bitti mi dedi

-Bitti dedim.

Dayım bana ad takmayı severdi. matrak bir adamdı

-Aferin çiçek dedi.

Cebinden para çıkarıp bana uzattı. Kabul etmedim.

-O bizden almıyor ki dayı dedim.

-Aferin dedi dayım.

Bana verdiği kese kağıdını köye gidince açtım. Kardeşlerine götür dediği kese kağıdında Kendi elleriyle yaptığı un,yağ,süt kokan kurabiyeler vardı.

Allah rahmet eylesin, Nurlar içinde uyusun. Nabi'sine kavuştu tam kırk yıllık gurbetten, hasretten sonra. Allah birlikteliklerini artırsın. Biz yaşayanlara da hafızalarımızda, hala canlı gölgeleri kaldı. Ne mutlu Hafızalarda yaşayıp, Bu fani dünyada bir hoş seda bırakanlara...! M.Yayla-Görele

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

03
Mayıs
01
Mayıs
29
Nisan
27
Nisan
25
Nisan
21
Nisan
17
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.