Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Mustafa YAYLA
Köşe Yazarı
Mustafa YAYLA
 

KİMSESİZLER SOKAĞI

Kasabanın sokaklarında,''İn ile cin''Oynarken, ocak ayının son gününde soğuk, ustura gibi jiletsiz sakal traşı yapıyordu. Üşümemek elde değil. Nasıl üşümez ki insan. Etten kemikten, iki ayaklı, yumruk kadar yürekli bir yaratık. Bir araba vursa kırılan, bir yumruk atsalar yerlere serilen, bir lafla perişan edilen bir fani işte. Kimi deli, kiminin beyni yanmış, kiminin zekası, aklı taşmış kafasından, İşte kimseciklerin olmadığı kasabanın ara sokaklarından birinde,adını kimsesizler sokağı koyduğum sokakta bir mekanda bir adamla tanıştım. Ufacık bir çay ocağında. Üşümüştü adam. Kütür kütür yanan sobaya sokulmuş, sobanın sıcağında kendinden geçmiş, Kalın şişe dibi gibi gözlük camlarından etrafı süzüyordu. Ne kadar görebiliyorsa. Karşısına oturdum. Gözlük camları o kadar kalındı ki gözlerini camlardan görmek imkansızdı. Sanki camın odak yerinde kurşun deliği gibi bir delik vardı. İkide bir gözlüğünü gözünden çıkarıyor, gözlerini cımbıldatıp, oğuşturuyor, tekrar gözüne ,takıyordu. Bu hareketi her üç beş dakikada bir tekrarlıyordu. gözlüğü kocaman kulaklarının ardına tutturunca kulak kepçeleri aşağı doğru camların ağırlığından sarkıyordu adeta. Çok zayıftı. Tahta gibi bir bedeni vardı. Arada bir sırtına yapışmış karnını kaşıyordu incecik mintanının düğme aralıklarından. Belinde kemeri son delikte olsa da belinden düşüyordu pantolonu. Üzülerek bir müddet izledim adamı. Yanına bir tanıdığı olacak ki, bir adam geldi. Söyleştiler. Hala tik etmişcesine gözlüğünü çıkarıyor, gözlerini oğuşturup tekrar gözüne takıyordu. Sonradan anladım ki, gözlüğü olsa da gözleri görmüyordu. Soba ısıttıkca rahatsız oldu. Oturduğu yerden kalktı, sanki çay ocağının döşeme tahtalarından bir tahta çivilerinden kurtulmuş ayağa dikilmişti. Tahta gibi adam yalpalayarak kendini tekrar kasabanın bomboş sokaklarına bıraktı. Sabah soğuğu traş ediyor, Adam soğuk bir denizin sularında bir kargalak gibi bata çıka, yok oluşun arefesinde gözlerimden ırayıp gidiyordu. Belki o adamı bir daha göremeyecektim. Benim için yok olmuştu. yitip gitmişti. Gözlerimde o kalın gözlük camları, tahta gibi vücudu kalacaktı. Soba hala sesli sesli kütür, kütür yanıyordu. Bende soba gibiydim. soba odunları yiyip bitirirken ateşinde, Bende bir insanın ırayıp gidişinin ızdırabını yaşıyordum ufacık dünyamda. Dışarı çıktım bir uçtan bir uca sokağa baktım boş gözlerle o tahta gibi adamı göremedim. Kasaba sokakları aç köpekler gibi yutmuştu adamı sanki. Yaşamak ne kadar acımasızdı. Görmeyen gözlere bile gözlük takıp görüyorsun bak diye dalga geçiyorlardı. Belki de adam gözlerinin o gözlüklerle gördüğüne inanıyordu. Yaparlar. Kandırırlar. Akıllılar deli muamelesi gördükçe bu böyle devam eder. At gözlüklerini çıkarsak. peki nasıl olacak akıllılar söyler misiniz...! M. Yayla-Görele
Ekleme Tarihi: 31 Ocak 2024 - Çarşamba

KİMSESİZLER SOKAĞI

Kasabanın sokaklarında,''İn ile cin''Oynarken, ocak ayının son gününde soğuk, ustura gibi jiletsiz sakal traşı yapıyordu. Üşümemek elde değil. Nasıl üşümez ki insan. Etten kemikten, iki ayaklı, yumruk kadar yürekli bir yaratık. Bir araba vursa kırılan, bir yumruk atsalar yerlere serilen, bir lafla perişan edilen bir fani işte. Kimi deli, kiminin beyni yanmış, kiminin zekası, aklı taşmış kafasından, İşte kimseciklerin olmadığı kasabanın ara sokaklarından birinde,adını kimsesizler sokağı koyduğum sokakta bir mekanda bir adamla tanıştım. Ufacık bir çay ocağında. Üşümüştü adam. Kütür kütür yanan sobaya sokulmuş, sobanın sıcağında kendinden geçmiş, Kalın şişe dibi gibi gözlük camlarından etrafı süzüyordu. Ne kadar görebiliyorsa. Karşısına oturdum. Gözlük camları o kadar kalındı ki gözlerini camlardan görmek imkansızdı. Sanki camın odak yerinde kurşun deliği gibi bir delik vardı. İkide bir gözlüğünü gözünden çıkarıyor, gözlerini cımbıldatıp, oğuşturuyor, tekrar gözüne ,takıyordu. Bu hareketi her üç beş dakikada bir tekrarlıyordu. gözlüğü kocaman kulaklarının ardına tutturunca kulak kepçeleri aşağı doğru camların ağırlığından sarkıyordu adeta. Çok zayıftı. Tahta gibi bir bedeni vardı. Arada bir sırtına yapışmış karnını kaşıyordu incecik mintanının düğme aralıklarından. Belinde kemeri son delikte olsa da belinden düşüyordu pantolonu. Üzülerek bir müddet izledim adamı. Yanına bir tanıdığı olacak ki, bir adam geldi. Söyleştiler. Hala tik etmişcesine gözlüğünü çıkarıyor, gözlerini oğuşturup tekrar gözüne takıyordu. Sonradan anladım ki, gözlüğü olsa da gözleri görmüyordu. Soba ısıttıkca rahatsız oldu. Oturduğu yerden kalktı, sanki çay ocağının döşeme tahtalarından bir tahta çivilerinden kurtulmuş ayağa dikilmişti. Tahta gibi adam yalpalayarak kendini tekrar kasabanın bomboş sokaklarına bıraktı. Sabah soğuğu traş ediyor, Adam soğuk bir denizin sularında bir kargalak gibi bata çıka, yok oluşun arefesinde gözlerimden ırayıp gidiyordu. Belki o adamı bir daha göremeyecektim. Benim için yok olmuştu. yitip gitmişti. Gözlerimde o kalın gözlük camları, tahta gibi vücudu kalacaktı. Soba hala sesli sesli kütür, kütür yanıyordu. Bende soba gibiydim. soba odunları yiyip bitirirken ateşinde, Bende bir insanın ırayıp gidişinin ızdırabını yaşıyordum ufacık dünyamda. Dışarı çıktım bir uçtan bir uca sokağa baktım boş gözlerle o tahta gibi adamı göremedim. Kasaba sokakları aç köpekler gibi yutmuştu adamı sanki. Yaşamak ne kadar acımasızdı. Görmeyen gözlere bile gözlük takıp görüyorsun bak diye dalga geçiyorlardı. Belki de adam gözlerinin o gözlüklerle gördüğüne inanıyordu. Yaparlar. Kandırırlar. Akıllılar deli muamelesi gördükçe bu böyle devam eder. At gözlüklerini çıkarsak. peki nasıl olacak akıllılar söyler misiniz...!
M. Yayla-Görele
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

03
Mayıs
01
Mayıs
29
Nisan
27
Nisan
25
Nisan
21
Nisan
17
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.