Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Mustafa YAYLA
Köşe Yazarı
Mustafa YAYLA
 

MAVİ UÇURTMAM

Çocukluğumun baharlarında evimizin olduğu mahalleyi tılsımlı bir toprak kokusu kaplardı. Nasıl anlatsam bilmiyorum. Hani yeni açmış erik çiçeği, dal uçlarında tüten yeşil minicik yapraklar birbirlerinin kokusuyla harmanlanır, canlanan toprakla tüte tüte kokardı. Arı uğultuları erik ağacının dallarından dalga dalga her yere yayılırdı. O baharın tılsımlı havalarında içimde yüreğimde bir güneş açardı. İçimde uçurtma yapma hevesi harlanırdı. Güzel bir uçurtma yapıp Çiçeklere, yapraklara, arılara,kuşlara inat uçurmak isterdim. İsterdim de uçurtma, öyle kolay da yapılmazdı ki. Olanaksızlıklar girdabına düşerdim. Çıta lazımdı, yağlı kağıt, ip, yapışkan tüm bunları birleştirip uçmaya hazır etmek, uçurtma tamamlandı mı birde, rüzgar lazımdı. Heyecanla koşmaya başlardım bayır yollardan, taylarla yarışır gibi koşardım, kasabaya giden yolu. Adımlarım enseme değerdi sanki. nefes nefese kalırdım. Tanıdığım baba dostu marangoz Bünyamin amcanın dükkanına giderdim ilk önce. Utanarak, sıkılarak ince çıta isterdim. Şerit ağaçları tahta yaparken ki ses sağanağında kulağını dudağıma eğer -Ne istiyorsun derdi. Hızarda ağaç beklerken o çıta arama telaşına düşerdi. Biraz sonra bir kucak dolusu incecik çıtayı koltuğumun altına sıkıştırır, Hızar tozu dumanı içine kendini atardı. Çam kokardı atölye buram, buram. Sonra kırtasiyeye giderdim. Kitap gazete mürekkep kokardı kırtasiye dükkanı. Mavisinden iki tabak kaplama kağıdı alır rolo yapardım. Yapışkan almazdım .Buğday ununa su katıp çiriş yapardım. İp almazdım. Eski kazakları söker uçurtmama ip yapardım. Kasabaya indiğim gibi yollara düşerdim yine. Fakat bu kez inişteki gibi çabuk koşamazdım. Köyümüzün yolu inişi ne kadar kolay değildi yokuştu. Eğri büğrü dik büyümeyen kambur ağaçlara benziyordu. Kan ter içinde eve geldiğimde ekmek bıçağını alır çıtaları yontar Sanki yıllardır uçurtma yapan ustalar gibi uçutmayı yapardım. Ona rengarenk iki metreye yakın kuruk yapardım hurda kağıtlardan. Sonra eski bir kazak isterdim annemden. Kızsa da verirdi bir kaç saat sökerdim. söktüğüm ip sanki yay gibi kıvır kıvır olurdu. Kocaman bir yumak yapardım. Bağlardım uçurtmanın terazi diye adlandırdığınız kısmına bağlar masmavi uçurtmayı gelin gibi elime alır tepeye koşardım. Tepe dediğim yer mahallemizin oyun alanıydı. Oradan kasaba kuş başı görünürdü. Rüzgar hiç eksilmezdi. sanki her tarafı deniz olan bir adadan farksızdı. Orta yerinde çimenlerin içinden fışkıran mini minnacık üçgen biçiminde orta büyüklükte, Mısır piramitleri görünümünde bir sepet kadar kara taştan kamburu vardı. sanki karşı yamacında çok uzaklarda karlı tepeleri görünen dağlara bakıyordu. Birden deli bir poyraz esiverdi. Uçurtmam yerden bir kalktı. İp yumağım sağlanmaya başladı. Kuyruğunda ki kağıtlar binlerce çırçır böceği ötüşünü andıran bir sesle ötüyordu sanki. Yükseldikçe uçurtmam içim sevinç doluyor, ben uçuyor gibiydim bulutlarda. Rüzgar estikçe yükseldi, yükseldi. Ufaldı ufaldı. İpi ağırlaştı. Kumanda edemez oldum. Usul usul çekmeye başladım. gelmiyordu. Bırak beni bulutlarda kalmak istiyorum der gibi benimle inatlaşıyordu. Ben çektikçe ipim geriliyor, kopacak oluyordu. Ben çekiyor o direnirken ip koptu. Yönünü kaybetti bir aşağı bir yukarı savruldu. Karşı gecede ki kestane ormanının ağaçlarının birini dalına takıldı. Bir kuş kadar ufacık mavi bir kuş gibi tünedi, kestanenin kuru dalına. İpim,uçurtmam bir günlük emeğim kursağımda kaldı. Elim bomboş gözlerim karşı ki ormanda tüneyen mavi uçurtmam da eve doğru yürüdüm. Her şeyi çok güzel tasarlamıştım ama, Uçurtmaya istediği kadar yükselme hakkı vermemem gerektiğini düşünememiştim. Çok yüksekleri ip tartmaz dedim o çocuk yaşımda defterime de yazmıştım... Velhasıl; Her şey kıvamında olmalı. Demiri fazla yakarsan su , suyu çok kaynatırsan bulut olur...!!! M.Yayla-Görele      
Ekleme Tarihi: 17 Mart 2023 - Cuma

MAVİ UÇURTMAM

Çocukluğumun baharlarında evimizin olduğu mahalleyi tılsımlı bir toprak kokusu kaplardı. Nasıl anlatsam bilmiyorum. Hani yeni açmış erik çiçeği, dal uçlarında tüten yeşil minicik yapraklar birbirlerinin kokusuyla harmanlanır, canlanan toprakla tüte tüte kokardı. Arı uğultuları erik ağacının dallarından dalga dalga her yere yayılırdı. O baharın tılsımlı havalarında içimde yüreğimde bir güneş açardı. İçimde uçurtma yapma hevesi harlanırdı. Güzel bir uçurtma yapıp Çiçeklere, yapraklara, arılara,kuşlara inat uçurmak isterdim. İsterdim de uçurtma, öyle kolay da yapılmazdı ki. Olanaksızlıklar girdabına düşerdim. Çıta lazımdı, yağlı kağıt, ip, yapışkan tüm bunları birleştirip uçmaya hazır etmek, uçurtma tamamlandı mı birde, rüzgar lazımdı. Heyecanla koşmaya başlardım bayır yollardan, taylarla yarışır gibi koşardım, kasabaya giden yolu. Adımlarım enseme değerdi sanki. nefes nefese kalırdım. Tanıdığım baba dostu marangoz Bünyamin amcanın dükkanına giderdim ilk önce. Utanarak, sıkılarak ince çıta isterdim. Şerit ağaçları tahta yaparken ki ses sağanağında kulağını dudağıma eğer
-Ne istiyorsun derdi. Hızarda ağaç beklerken o çıta arama telaşına düşerdi. Biraz sonra bir kucak dolusu incecik çıtayı koltuğumun altına sıkıştırır, Hızar tozu dumanı içine kendini atardı. Çam kokardı atölye buram, buram. Sonra kırtasiyeye giderdim. Kitap gazete mürekkep kokardı kırtasiye dükkanı. Mavisinden iki tabak kaplama kağıdı alır rolo yapardım. Yapışkan almazdım .Buğday ununa su katıp çiriş yapardım. İp almazdım. Eski kazakları söker uçurtmama ip yapardım. Kasabaya indiğim gibi yollara düşerdim yine. Fakat bu kez inişteki gibi çabuk koşamazdım. Köyümüzün yolu inişi ne kadar kolay değildi yokuştu. Eğri büğrü dik büyümeyen kambur ağaçlara benziyordu. Kan ter içinde eve geldiğimde ekmek bıçağını alır çıtaları yontar Sanki yıllardır uçurtma yapan ustalar gibi uçutmayı yapardım. Ona rengarenk iki metreye yakın kuruk yapardım hurda kağıtlardan. Sonra eski bir kazak isterdim annemden. Kızsa da verirdi bir kaç saat sökerdim. söktüğüm ip sanki yay gibi kıvır kıvır olurdu. Kocaman bir yumak yapardım. Bağlardım uçurtmanın terazi diye adlandırdığınız kısmına bağlar masmavi uçurtmayı gelin gibi elime alır tepeye koşardım. Tepe dediğim yer mahallemizin oyun alanıydı. Oradan kasaba kuş başı görünürdü. Rüzgar hiç eksilmezdi. sanki her tarafı deniz olan bir adadan farksızdı. Orta yerinde çimenlerin içinden fışkıran mini minnacık üçgen biçiminde orta büyüklükte, Mısır piramitleri görünümünde bir sepet kadar kara taştan kamburu vardı. sanki karşı yamacında çok uzaklarda karlı tepeleri görünen dağlara bakıyordu. Birden deli bir poyraz esiverdi. Uçurtmam yerden bir kalktı. İp yumağım sağlanmaya başladı. Kuyruğunda ki kağıtlar binlerce çırçır böceği ötüşünü andıran bir sesle ötüyordu sanki. Yükseldikçe uçurtmam içim sevinç doluyor, ben uçuyor gibiydim bulutlarda. Rüzgar estikçe yükseldi, yükseldi. Ufaldı ufaldı. İpi ağırlaştı. Kumanda edemez oldum. Usul usul çekmeye başladım. gelmiyordu. Bırak beni bulutlarda kalmak istiyorum der gibi benimle inatlaşıyordu. Ben çektikçe ipim geriliyor, kopacak oluyordu. Ben çekiyor o direnirken ip koptu. Yönünü kaybetti bir aşağı bir yukarı savruldu. Karşı gecede ki kestane ormanının ağaçlarının birini dalına takıldı. Bir kuş kadar ufacık mavi bir kuş gibi tünedi, kestanenin kuru dalına. İpim,uçurtmam bir günlük emeğim kursağımda kaldı. Elim bomboş gözlerim karşı ki ormanda tüneyen mavi uçurtmam da eve doğru yürüdüm. Her şeyi çok güzel tasarlamıştım ama, Uçurtmaya istediği kadar yükselme hakkı vermemem gerektiğini düşünememiştim. Çok yüksekleri ip tartmaz dedim o çocuk yaşımda defterime de yazmıştım... Velhasıl; Her şey kıvamında olmalı. Demiri fazla yakarsan su , suyu çok kaynatırsan bulut olur...!!! M.Yayla-Görele
 
 
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

03
Mayıs
01
Mayıs
29
Nisan
27
Nisan
25
Nisan
21
Nisan
17
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.