İkinci turu yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi beklenildiği gibi sonuçlandı. Beklenildiği gibi derken; bizim ülkemizde hiçbir yönetimin seçim kaybettiği görülmemiştir. Mevcut başkanın aday olduğu her seçimde muhalif aday seçimi kaybeder. Bu derneklerde, muhtarlık seçimlerinde, sendikalarda, meslek odalarında, siyasi partilerde ve seçim yapılan her ortamda böyledir. Başkanları devirmek kolay değildir. Mevcut yönetim devlet imkânlarını kullanarak girdiği her seçimi kazanır. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tur sonuçlarıyla ilgili yapılan her yorum ve analiz sonucu etkilemeyecek laf kalabalığıdır. Eskiler buna laf-ü güzaf derlerdi. Türkçesi boş laf! Bu anlamda en özet lafı biten futbol maçından sonra yenilen takımın hocası söyler her zaman: Gelecek maçlara bakacağız! Anlaşılan o ki parlamenter sisteme bir beş yıl daha dönüş söz konusu olmayacaktır. Türk usulü başkanlık sistemiyle yönetilecek ülkemiz bir süre daha. Sonuçlar ve rakamlar üzerine kafa yormak siyasilerin işi olmalı. Herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli. Bizi ilgilendiren konu önümüzdeki beş yıl nasıl yönetileceğimizdir. Seçim kazanmak uyguladığınız politikaların hepsinin doğru olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki muhalefetle iktidar arasındaki oy oranı öyle atla deve de değil. Yüzde 60 la yüzde 40 falan değil. Yani seçmenin neredeyse yarısı size ve politikalarınıza onay vermemiştir. Bu ayrıntı oldukça önemlidir. Uyguladığınız politikaların muhalefetin uyarmalarına rağmen zaman zaman yanlış olduğunu; kandırıldığınızı ve aldatıldığınızı açık açık kabul edecek kadar net olarak gördünüz. Bunların hangi konular ve hangi uygulamalar olduğunu siz de biliyorsunuz. Bunun nedeni size oy vermeyen yüzde 50 yi dikkate almayışınızdır. O yüzde 50 bunlar yanlış derken siz yanlışta ısrar ederek ülkeyi bir maceraya sürüklediniz. En azından bundan sonrası için bu kadar katı olmayınız. Seçimi kazanmak bu ülkede bir ekonomik kriz yaşanmasına neden olduğunuz gerçeğini ortadan kaldırmaz. Seçimi kazansanız da Tansu Çiller ve Bülent Ecevit' den sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletinde en büyük devalüasyonu yapan isim olarak tarihe geçmenizi önleyemez. Bu ekonomik krizin altındaki imzanızı kaldırmaz. Ülkelerde halklar yöneticileri başarısız oldukları konularla hatırlar. Terörist başı Öcalan'ı kimin yakalayıp yarıladığını kimse hatırlamaz da 2001 ekonomik krizini o dönemi yaşayan herkes hatırlar. Oysa ikisinin oluş tarihi birbirine çok yakındır. Biz yaptığınız tüm hizmetlerin sizin göreviniz ve bizim de hakkımız olduğunu düşünürüz. Ama iç ve dış politikanızda yaptığınız yanlışları hep aklımızda tutarız. Seçimi kazanmak toplum hafızasını sıfırlamak anlamına gelmez. Çor yorgun ve gergin bir seçim süreci yaşadık. Akla hayale gelmedik suçlamalar gördük. Bize sorarsanız bir seçim kazanmak için değmeyecek şeylerdi. Siz siyasetçiler için çok önemli olmalı. Bu gerginlik bitsin artık. Bu da o size oy vermeyen yüzde 50 ile ilişkilerinizi yeniden gözden geçirmekle olur. Söylemlerde dile getirilen o “herkesi kucaklıyoruz” sözünü gerçek uygulamalarda da göstermekle olur. Bu ülkenin yarısı sizin gibi düşünmüyor. Onların düşüncesine de saygı duymakla olur. Muhalefetin yanlış yapıyorsunuz dediği yerde “acaba gerçekten yanlış mı yapıyorum” demekle olur. Geçmişten bugüne buna benzer çok şey gördük bu ülkede. Siz de yeri geldiğinde EYT' de olduğu geri adım atabiliyorsunuz. Suriye politikasında olduğu gibi yıllar sonra yanlış yaptık diyebiliyorsunuz. Öyleyse bunları vaktin de yapın da insanlar tümüyle mutlu olsun. Bazen yüzde 50 yüzde 50 den büyüktür. Birin beşten büyük olduğu gibi! Hayırlı olsun deyip devam edelim şimdi.