Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler siyah bayrak ayna deneme bonusu veren siteler

Serdar Kara
Köşe Yazarı
Serdar Kara
 

Hazan Mevsimine Veda Ederken!...

Mevsimler gelip geçiyor, tıpkı ömrümüz gibi… İlkbahar, yaz derken işte sonbahar da geldi. “Fani ömür biter bir uzun sonbahar olur./Yaprak, çiçek ve kuş dağılır tarumar olur.”der Yahya Kemal Beyatlı. Hazan, güz ya da sonbahar… Adına ne derseniz deyin, tıpkı bayramlar gibi ömrümüz içinde sayılıdır bu mevsimin bahçesine yolumuzun düştüğü vakitler. Bayram sabahlarının tazeliği sonbahar boyunca arada bir içimizden geçiyorsa belki biraz da bu yüzdendir. Evimizin, yuvamızın sıcaklığı, annemizin, babamızın, eşimizin, çocuklarımızın hatta minderde uyuyan kedinin, akvaryumda yüzen balığın, bir sohbet meclisindeki yarenliğin sıcaklığını duymak, yalnız olmadığımızı hissetmek isteriz hep. Tutacak bir el, başımızı koyacak bir diz, sığınacak bir çift göz ararız yakınımızda. Başımız sıkıştığında, dara düştüğümüzde çekinmeden arayabileceğimiz, acaba gelir mi, yetişir mi diye endişe etmediğimiz, geleceğinden, yetişeceğinden emin olduğumuz gerçek dostlar, yarenler ararız hep.   Zaman, rüzgârdan atlarıyla savrularak geçer üzerimizden. Gecemiz gündüzümüze bitişir, elimiz varmaz bir türlü takvimlerin biriken sayfalarını koparmaya. Kopardığımız her yaprağın ömür sermayemizden harcadığımız olarak hanemize yazıldığını biliriz. Ziya Osman Saba’nın “Çiçeğin rengi soldu, bitti şarkısı kuşun. / Yol tenha, dal mecalsiz, su durgun.”mısraları çınlar kulaklarımızda. Ve kaçmak, kurtulmak ihtimali olmayan acı gerçekle yüzleşiriz bir kez daha.   Yağmurlar yağıyor, yollar kaldırımlar halen yapraklarla dolu ve ağaçlar kışın kendileri için hazırladığı libasın heyecanında. Rüzgârdan, yağmurdan, yapraktan kelimelerle önümüzde uzuyor bağrında kışı ısıtan bir hazan mevsimi daha. Bir kızım olsaydı bu mevsimde dünyaya gelen, ya Hazan.   Dikkat ederseniz kimimiz baharı, kimimiz yazı severiz. Kimimiz sonbaharı, kimimiz de kışı özleriz. Aslında her mevsim güzeldir. Çünkü sonbahar, aşkın ve romantizmin mevsimidir. Birçok şair, şiirlerinin büyük bir kısmında sonbahardan bahseder. Birçok doğa fotoğrafçısı bu güzel mevsimi daha iyi fotoğraflamak için çileli yollara düşer… Sonbahar,bir başka değişle hazandır aynı zamanda. Yani hüzün mevsimidir.Bütün canlıların yakın ya da uzak başka diyarlara göçüdür. Sararan yaprakların esen rüzgârda dalından kopması, kurumuş nice çiçeğin dağ, bayır demeden yuvarlanıp, gözden kaybolmasıdır. Ya da sayısız göçmen kuşların sıcak ülkelere doğru kanat çırpmasıdır…   Gittikçe günlerin kısalması, güneşin daha az gündüzle buluşması, yem yeşil yaprakların sararması, yağmurların sağanak sağanak yağması, rüzgârın daha serin esmesinin hepimize hüzün verdiği kaçınılmaz bir gerçektir. Evet, mevsim hazan. Aylardan Ekim. Eylül sararmış, esen deli rüzgârın peşinden gideli epey günler olmuş. Büyük emeklerle hazırlanan kışlıklar kilerdeki yerlerini çoktan almış. Doğa, tam bir şölene dönüşmüş. Kendi has kokusuyla hem rahatlatıyor hem de sakinleştiriyor bizi. Doğa, tek kelimeyle harika bir görsellik sunuyor.  Daha bir iki ay öncesine kadar kavurucu sıcaklardan kaçıp, gölgesinde soluklandığımız dere kenarındaki asırlık çınar ağaçlarının yaprakları, sarının bin bir tonuna bürünmüş. Sıra halinde dikili vermiş uzun kavak ağaçlarının dökülen irili ufaklı yaprakları esen rüzgârda adeta dans ediyor. Derken hazan mevsimi bitti .Sobamız, kaloriferimiz yanıyor, evimiz sımsıcak. Rabbim evimizin sıcaklığı bozmasın. Penceremizden veya sigara içmek için çıktığımız balkonumuzdan beyaz örtüyü keyifle seyrediyoruz. Bacalarımız tütüyor çok şükür. Bir de tütmeyen bacalar var mı acaba mahallemizde, bakıyor muyuz etrafımıza?  Tüten bacalardaki evlerde kaynayan tencerelerde “ et mi kaynıyor, dert mi kaynıyor”  hiç merak ettik mi? Hazan mevsimine veda ediyoruz. Tıpkı aramızdan ayrılan dostlara yaptığımız veda gibi. Temiz, güzel ve bozulmamış bir doğada yaşamak dileğiyle… Evlerinizin sıcak, gönlünüzün sıcak, yüzünüzün sımsıcak, tencerelerinizde dert keder kaynamasın. Yakınındakini, konu komşusunu merak eden, soran, görüp gözeten bahtiyarlardan olmamız temennisiyle…….
Ekleme Tarihi: 19 Ekim 2021 - Salı

Hazan Mevsimine Veda Ederken!...

Mevsimler gelip geçiyor, tıpkı ömrümüz gibi… İlkbahar, yaz derken işte sonbahar da geldi. “Fani ömür biter bir uzun sonbahar olur./Yaprak, çiçek ve kuş dağılır tarumar olur.”der Yahya Kemal Beyatlı. Hazan, güz ya da sonbahar… Adına ne derseniz deyin, tıpkı bayramlar gibi ömrümüz içinde sayılıdır bu mevsimin bahçesine yolumuzun düştüğü vakitler. Bayram sabahlarının tazeliği sonbahar boyunca arada bir içimizden geçiyorsa belki biraz da bu yüzdendir.

Evimizin, yuvamızın sıcaklığı, annemizin, babamızın, eşimizin, çocuklarımızın hatta minderde uyuyan kedinin, akvaryumda yüzen balığın, bir sohbet meclisindeki yarenliğin sıcaklığını duymak, yalnız olmadığımızı hissetmek isteriz hep. Tutacak bir el, başımızı koyacak bir diz, sığınacak bir çift göz ararız yakınımızda. Başımız sıkıştığında, dara düştüğümüzde çekinmeden arayabileceğimiz, acaba gelir mi, yetişir mi diye endişe etmediğimiz, geleceğinden, yetişeceğinden emin olduğumuz gerçek dostlar, yarenler ararız hep.

 

Zaman, rüzgârdan atlarıyla savrularak geçer üzerimizden. Gecemiz gündüzümüze bitişir, elimiz varmaz bir türlü takvimlerin biriken sayfalarını koparmaya. Kopardığımız her yaprağın ömür sermayemizden harcadığımız olarak hanemize yazıldığını biliriz. Ziya Osman Saba’nın “Çiçeğin rengi soldu, bitti şarkısı kuşun. / Yol tenha, dal mecalsiz, su durgun.”mısraları çınlar kulaklarımızda. Ve kaçmak, kurtulmak ihtimali olmayan acı gerçekle yüzleşiriz bir kez daha.

 

Yağmurlar yağıyor, yollar kaldırımlar halen yapraklarla dolu ve ağaçlar kışın kendileri için hazırladığı libasın heyecanında. Rüzgârdan, yağmurdan, yapraktan kelimelerle önümüzde uzuyor bağrında kışı ısıtan bir hazan mevsimi daha. Bir kızım olsaydı bu mevsimde dünyaya gelen, ya Hazan.

 

Dikkat ederseniz kimimiz baharı, kimimiz yazı severiz. Kimimiz sonbaharı, kimimiz de kışı özleriz. Aslında her mevsim güzeldir. Çünkü sonbahar, aşkın ve romantizmin mevsimidir. Birçok şair, şiirlerinin büyük bir kısmında sonbahardan bahseder. Birçok doğa fotoğrafçısı bu güzel mevsimi daha iyi fotoğraflamak için çileli yollara düşer…

Sonbahar,bir başka değişle hazandır aynı zamanda. Yani hüzün mevsimidir.Bütün canlıların yakın ya da uzak başka diyarlara göçüdür. Sararan yaprakların esen rüzgârda dalından kopması, kurumuş nice çiçeğin dağ, bayır demeden yuvarlanıp, gözden kaybolmasıdır. Ya da sayısız göçmen kuşların sıcak ülkelere doğru kanat çırpmasıdır…

 

Gittikçe günlerin kısalması, güneşin daha az gündüzle buluşması, yem yeşil yaprakların sararması, yağmurların sağanak sağanak yağması, rüzgârın daha serin esmesinin hepimize hüzün verdiği kaçınılmaz bir gerçektir.

Evet, mevsim hazan. Aylardan Ekim. Eylül sararmış, esen deli rüzgârın peşinden gideli epey günler olmuş. Büyük emeklerle hazırlanan kışlıklar kilerdeki yerlerini çoktan almış. Doğa, tam bir şölene dönüşmüş. Kendi has kokusuyla hem rahatlatıyor hem de sakinleştiriyor bizi. Doğa, tek kelimeyle harika bir görsellik sunuyor.  Daha bir iki ay öncesine kadar kavurucu sıcaklardan kaçıp, gölgesinde soluklandığımız dere kenarındaki asırlık çınar ağaçlarının yaprakları, sarının bin bir tonuna bürünmüş. Sıra halinde dikili vermiş uzun kavak ağaçlarının dökülen irili ufaklı yaprakları esen rüzgârda adeta dans ediyor.

Derken hazan mevsimi bitti .Sobamız, kaloriferimiz yanıyor, evimiz sımsıcak. Rabbim evimizin sıcaklığı bozmasın. Penceremizden veya sigara içmek için çıktığımız balkonumuzdan beyaz örtüyü keyifle seyrediyoruz. Bacalarımız tütüyor çok şükür. Bir de tütmeyen bacalar var mı acaba mahallemizde, bakıyor muyuz etrafımıza?  Tüten bacalardaki evlerde kaynayan tencerelerde “ et mi kaynıyor, dert mi kaynıyor”  hiç merak ettik mi? Hazan mevsimine veda ediyoruz. Tıpkı aramızdan ayrılan dostlara yaptığımız veda gibi. Temiz, güzel ve bozulmamış bir doğada yaşamak dileğiyle… Evlerinizin sıcak, gönlünüzün sıcak, yüzünüzün sımsıcak, tencerelerinizde dert keder kaynamasın. Yakınındakini, konu komşusunu merak eden, soran, görüp gözeten bahtiyarlardan olmamız temennisiyle…….

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.