Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Serdar Kara
Köşe Yazarı
Serdar Kara
 

Değerlerimizi Unutuyor Muyuz?...

Bizi biz yapan değerlerimizden ve inançlarımızdan uzaklaşmaya başladık bu günlerde… Tıpkı merdivenleri ağır ağır çıkarcasına… Değerlerimizi kaybedince değerini anlıyoruz. Yaşarken onlar yanı başımız da olsalar bile kıymetini anladığımızı söyleyemeyiz. Bu haftaki yazıma, ömrü boyunca ahdine hep bağlılık göstermeye çalışmış,   bir faninin, ahde vefaya dair satırları düşüverdi âcizane satırlarıma... Bugünlerde Görele’de kemençe denilince ilk akla gelen isimlerden olan Kemençenin ordinaryüsü Picoğlu Osman’ın çırağı olan TRT sanatçımız M.Sırrı Öztürk’ün ve Sağlık hizmetlerinin kıt olduğu zamanlarda Görele’lilere önemli hizmetlerde bulunmuş olan ve gönüllerde taht kuran Dr.Erdem Dülger’in ölüm yıldönümlerinde hatırlamayan başta Görele Dernekleri Federasyonu yöneticilerini kınayarak başlamak istiyorum.  Konumuz ahde vefaydı ve ben vefayla ilgili bir kaç kitap okumuştum. Vefanın sözlük anlamı için sözlükleri yeniden gözden geçiriyordum. Sözlükteki ifadeleriyle Vefa şöyle tanımlanıyordu; Vefa, Arapça bir kelime '' sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme; sevgi dostluk ve bağlılıkla sebat etme, yetme, yetişme'' gibi en güzel manaları üzerinde toplayan en güzel ifadeleri içeriyordu…Ahde vefanın, vefasızlığın her türlüsünün yaşandığı toplumumuzda vefaya öylesine çok ihtiyacımız var ki… Vefa, dost, arkadaş ilişkilerinin, samimiyet yamaçlarında yetişen en nadide, en seçkin gülüdür. Vefayı özenle korumalı ve onu yaşatmalıydık biz insanlar.Vefa, duyguda, düşüncede, davada, hayatın her halinde aynı şeyleri paylaşanların çevresinde sevgi, saygı, hoşgörü yelleriyle esip duran, yanına kini nefreti, hırsı, kıskançlığı, sevgisizliği seviyesizliği mevki, makam hırsını yaklaştırmayan kâmil insanlarda var olan çok özel bir duygu, bir davranış şekli... Bu duyguyu Cenab-ı Hak her insana nasip etmez...Ne mutlu ki bu tür duygu ve düşünceler içinde olan talihli ruhlara...Ne kadar acı ki bizim gibi talihsizlere…Evet, vefa, sevginin, muhabbetin, kardeşliğin bağrında yaşar, yetişirde kinin, nefretin, hırsın, sevgisizliğin yaşamasına asla müsaade etmez.Aziz Milletimizin unuttuğu ya da unutturulmaya çalışıldığı en güzel hasletimiz ve en önemli özelliğimizdir vefa... Çok yakın bir zamana kadar vefa hisleriyle yaşayan bir millettik bizler…Hatırlarım küçüklüğümde komşularımızla olan ilişkilerimizde komşumuzla paylaşacak tadımlıkta olsa pişen yemeklerimiz vardı.Akrabalarımızla uzak yakın demeden tüm akrabalar bayramlarda, bayram boyunca gezilir, elleri öpülürdü. Tüm bunlar ve daha fazlası elbette vefa hisleriyle, vefa adına yapılıyordu. Komşuya vefa gösteriliyor, akrabaya vefa hisleriyle yaklaşılıyor, eş, dost, arkadaş ilişkilerinde vefaya özel, önem ve özen gösteriliyordu.Ve arkadaş ilişkilerinde ''ben yaptım, ben ettim'' sözlerine değil '' biz yaptık, biz ettik sözlerine daha çok rastlıyorduk. Hatayı, yanlışı sahipleniyor BEN yaptım diyor, doğruyu, başarıyı sahiplenmiyor BİZ yaptık diyorduk.  **** Ama artık öylemi! Günümüz insanında çok az rastladığımız bir özellik oluverdi vefa…Birçok iyilik yaptığımız, arkadaş, dost zannettiğimiz kimselerden sille üstüne silleler yiyoruz. Etrafımız kendini bir şey zanneden cahillerle doluvermiş. Ve bu tip insanların nankörlüğüne, vefasızlığına gün be gün şahit oluyoruz...  Neredesin vefa sizler çok uzaklarda kaldınız...  Neredesin samimiyet,  Neredesin içi dışı bir olan hesapsız insanlar...  Neredesiniz mevki makam, hırsının, sen, ben kavgasının tuzağına düşmeyen insanlar...  Neredesiniz diğerkâm ruhlu, başkası için memleketi için yaşayan hasbi ruhlu insanlar...    **** Evet, yıllar var ki bizler vefayı unutur olduk, mili, manevi tüm değerlerimizden uzaklaştıkça uzaklaştık.  Hâlbuki milleti millet yapan, toplumu, toplum yapan, cemaati cemaat yapan dahası insanı insan yapan bir güzellikti ve en önemli özellikti vefa… Dost ve arkadaşlar arasında, kardeşler arasında olmazsa olmaz bir hasletti vefa...  Vefasız, samimiyetsiz insanlar sarmış etrafımızı farkında bile değiliz...  Kalbi hayatı ve yaşadığı hayat zıd olan insanlarla hemhal eylemişiz...  Ne kadar da yanlış yapmışız!  Evet, kalbi ve ruhi hayatı yani manevi dinamikleri olmayan insanlardan vefa beklemek zordur.  Öyleyse vefasızlarla işimiz neydi? İnsan hayatında, konuşurken doğruyu söyleme, verdiğin sözlerde, ettiğin yeminlerde vefalı olabilme, vefalı kalabilme tamamen vicdani bir meseledir. Öyleyse vefasızlara vicdansızlarda diyebiliriz. Kendini yalan ve aldatmalardan, hırslardan, egolardan kurtaramayan insanlar, insan müsveddesinden başka bir şey de değildir.  Her an verdiği söze, ettiği yemine muhalif hareket eden ikiyüzlü, samimiyetsiz, içi dışı bir olmayan hasta ruhlular gönül hayatlarının, manevi değerlerinin olabileceğine ihtimal vermek, onlardan vefa beklemek kendi kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildir.  Evet, vefasız insanlara güvenen insan er geç bu gerçeklerle yüz yüze kalacak ve hüsrana uğrayarak hayal kırıklığı yaşayacak güvendiği dağlara karlar yağacaktır. İstiklal Marşımızın Şairi M.Akif ERSOY dizelerinde vefanın iniltileriyle inim, inim inliyor ve sesleniyordu; Vefa yok, ahde hürmet hiç… Emanet lafzı bi medlul Yalan rayiç, hıyanet, mültezim her yerde, hak meçhul!  Ne tüyler ürperir ya RAB! Ne korkunç inkılâp olmuş: Ne din kalmış, ne iman, din harap, iman serab olmuş Çevremiz mevkiin, makamın esiri bir sürü insancıklarla doluydu.  Her gün birkaç defa yemin edip yeminini bozan, vefa duygusundan mahrum bir sürü hasta ruhlu insanlardan geçilmiyordu.   … Ve biz yine inim inleyerek, Ah vefa nerede kaldın diyoruz.  Bıktık artık her gün yemini bozan, verdiği sözü tutmayan, bir dediği, diğer dediğiyle çelişen insanlardan bıktık, usandık. Vefa neredesin? Türlü, türlü iyilik görüp de, elinden, kolundan tutup, bir yerlere gelmesini sağlanan kimselerin vefasızlığını gördükçe, bildikçe, konuştukça deliler gibi oluyorum… Neredesiniz sözü, özü bir insanlar neredesiniz… Neredesiniz bir vefa uğruna harap olup, türap olup gidenler neredesiniz… Neredesiniz...  Mertliği, yiğitliği, vefayı, diğerkâmlığı, bütün, bütün unutmuş gönüllerimize, duygularımıza anlatacak insanlar neredesiniz... Neredesiniz... İçtiği bir fincan kahvenin, kırk yıl hatırını sayan vefalı insanlar neredesiniz… Vefanın imandan olduğunu bilen dost gönüllü insanlar neredesiniz… Sinelerimizi vicdanlarımız vefa hisleriyle doldurun taşırın bizleri… Yazımı Alkışı sevmeyen, Milli Şairimiz Akif’in ahde vefayla ilgili bir hatırasıyla nihayetleyeyim; ’’ M. Akif bir gün arkadaşlarından Eşref EDİP’LE öğle yemeğinde buluşmak için sözleşmişlerdi. Eşref EDİP Vaniköy’de oturuyordu; kendisi Beylerbeyinde. Öğleden bir saat evvel oraya gidecekti. O gün öyle bir yağmur vardı ki, her taraf sel oldu. Eşref EDİP, Mehmet AKİF’İN böyle bir yağmurda gelmeyeceğini düşünmüştü. Bu sebeple hizmetçiye döneceğini söyleyerek, evden çıkıp yakın bir komşuya gitti. Yağmur devam ediyordu evden çıktıktan bir süre sonra Mehmet Akif, o yağmura rağmen Eşref EDİP’İN evine gelmişti. Eşref EDİP, evine döndüğünde onun geldiğini hizmetçiden öğrenmişti. Akif sırılsıklam bir halde olmasına rağmen içeriye girmemiş, ‘’selam söyle’’ diyerek yağmura aldırmadan gerisin geriye gitmişti.  Eşref EDİP ertesi gün kendisini bulmuş durumu anlatarak özür dilemek istemişti. Ama Mehmet Akif bu olaydan dolayı kırılmıştı. Ve Eşref EDİP’e şu unutulmayacak cevabı veriyordu;  Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir...’’ Yıllar var ki, her kul gibi bizde vefaya hasretiz...
Ekleme Tarihi: 04 Ocak 2022 - Salı

Değerlerimizi Unutuyor Muyuz?...

Bizi biz yapan değerlerimizden ve inançlarımızdan uzaklaşmaya başladık bu günlerde… Tıpkı merdivenleri ağır ağır çıkarcasına… Değerlerimizi kaybedince değerini anlıyoruz. Yaşarken onlar yanı başımız da olsalar bile kıymetini anladığımızı söyleyemeyiz.

Bu haftaki yazıma, ömrü boyunca ahdine hep bağlılık göstermeye çalışmış,   bir faninin, ahde vefaya dair satırları düşüverdi âcizane satırlarıma...

Bugünlerde Görele’de kemençe denilince ilk akla gelen isimlerden olan Kemençenin ordinaryüsü Picoğlu Osman’ın çırağı olan TRT sanatçımız M.Sırrı Öztürk’ün ve Sağlık hizmetlerinin kıt olduğu zamanlarda Görele’lilere önemli hizmetlerde bulunmuş olan ve gönüllerde taht kuran Dr.Erdem Dülger’in ölüm yıldönümlerinde hatırlamayan başta Görele Dernekleri Federasyonu yöneticilerini kınayarak başlamak istiyorum.

 Konumuz ahde vefaydı ve ben vefayla ilgili bir kaç kitap okumuştum. Vefanın sözlük anlamı için sözlükleri yeniden gözden geçiriyordum.

Sözlükteki ifadeleriyle Vefa şöyle tanımlanıyordu; Vefa, Arapça bir kelime '' sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme; sevgi dostluk ve bağlılıkla sebat etme, yetme, yetişme'' gibi en güzel manaları üzerinde toplayan en güzel ifadeleri içeriyordu…Ahde vefanın, vefasızlığın her türlüsünün yaşandığı toplumumuzda vefaya öylesine çok ihtiyacımız var ki… Vefa, dost, arkadaş ilişkilerinin, samimiyet yamaçlarında yetişen en nadide, en seçkin gülüdür. Vefayı özenle korumalı ve onu yaşatmalıydık biz insanlar.Vefa, duyguda, düşüncede, davada, hayatın her halinde aynı şeyleri paylaşanların çevresinde sevgi, saygı, hoşgörü yelleriyle esip duran, yanına kini nefreti, hırsı, kıskançlığı, sevgisizliği seviyesizliği mevki, makam hırsını yaklaştırmayan kâmil insanlarda var olan çok özel bir duygu, bir davranış şekli... Bu duyguyu Cenab-ı Hak her insana nasip etmez...Ne mutlu ki bu tür duygu ve düşünceler içinde olan talihli ruhlara...Ne kadar acı ki bizim gibi talihsizlere…Evet, vefa, sevginin, muhabbetin, kardeşliğin bağrında yaşar, yetişirde kinin, nefretin, hırsın, sevgisizliğin yaşamasına asla müsaade etmez.Aziz Milletimizin unuttuğu ya da unutturulmaya çalışıldığı en güzel hasletimiz ve en önemli özelliğimizdir vefa... Çok yakın bir zamana kadar vefa hisleriyle yaşayan bir millettik bizler…Hatırlarım küçüklüğümde komşularımızla olan ilişkilerimizde komşumuzla paylaşacak tadımlıkta olsa pişen yemeklerimiz vardı.Akrabalarımızla uzak yakın demeden tüm akrabalar bayramlarda, bayram boyunca gezilir, elleri öpülürdü. Tüm bunlar ve daha fazlası elbette vefa hisleriyle, vefa adına yapılıyordu. Komşuya vefa gösteriliyor, akrabaya vefa hisleriyle yaklaşılıyor, eş, dost, arkadaş ilişkilerinde vefaya özel, önem ve özen gösteriliyordu.Ve arkadaş ilişkilerinde ''ben yaptım, ben ettim'' sözlerine değil '' biz yaptık, biz ettik sözlerine daha çok rastlıyorduk. Hatayı, yanlışı sahipleniyor BEN yaptım diyor, doğruyu, başarıyı sahiplenmiyor BİZ yaptık diyorduk.

 ****

Ama artık öylemi!

Günümüz insanında çok az rastladığımız bir özellik oluverdi vefa…Birçok iyilik yaptığımız, arkadaş, dost zannettiğimiz kimselerden sille üstüne silleler yiyoruz. Etrafımız kendini bir şey zanneden cahillerle doluvermiş. Ve bu tip insanların nankörlüğüne, vefasızlığına gün be gün şahit oluyoruz...

 Neredesin vefa sizler çok uzaklarda kaldınız...

 Neredesin samimiyet,

 Neredesin içi dışı bir olan hesapsız insanlar...

 Neredesiniz mevki makam, hırsının, sen, ben kavgasının tuzağına düşmeyen insanlar...

 Neredesiniz diğerkâm ruhlu, başkası için memleketi için yaşayan hasbi ruhlu insanlar...

 

 ****

Evet, yıllar var ki bizler vefayı unutur olduk, mili, manevi tüm değerlerimizden uzaklaştıkça uzaklaştık.

 Hâlbuki milleti millet yapan, toplumu, toplum yapan, cemaati cemaat yapan dahası insanı insan yapan bir güzellikti ve en önemli özellikti vefa…

Dost ve arkadaşlar arasında, kardeşler arasında olmazsa olmaz bir hasletti vefa...

 Vefasız, samimiyetsiz insanlar sarmış etrafımızı farkında bile değiliz...

 Kalbi hayatı ve yaşadığı hayat zıd olan insanlarla hemhal eylemişiz...

 Ne kadar da yanlış yapmışız!

 Evet, kalbi ve ruhi hayatı yani manevi dinamikleri olmayan insanlardan vefa beklemek zordur.

 Öyleyse vefasızlarla işimiz neydi?

İnsan hayatında, konuşurken doğruyu söyleme, verdiğin sözlerde, ettiğin yeminlerde vefalı olabilme, vefalı kalabilme tamamen vicdani bir meseledir. Öyleyse vefasızlara vicdansızlarda diyebiliriz.

Kendini yalan ve aldatmalardan, hırslardan, egolardan kurtaramayan insanlar, insan müsveddesinden başka bir şey de değildir.

 Her an verdiği söze, ettiği yemine muhalif hareket eden ikiyüzlü, samimiyetsiz, içi dışı bir olmayan hasta ruhlular gönül hayatlarının, manevi değerlerinin olabileceğine ihtimal vermek, onlardan vefa beklemek kendi kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildir.

 Evet, vefasız insanlara güvenen insan er geç bu gerçeklerle yüz yüze kalacak ve hüsrana uğrayarak hayal kırıklığı yaşayacak güvendiği dağlara karlar yağacaktır.

İstiklal Marşımızın Şairi M.Akif ERSOY dizelerinde vefanın iniltileriyle inim, inim inliyor ve sesleniyordu;

Vefa yok, ahde hürmet hiç…

Emanet lafzı bi medlul

Yalan rayiç, hıyanet, mültezim her yerde, hak meçhul!

 Ne tüyler ürperir ya RAB! Ne korkunç inkılâp olmuş:

Ne din kalmış, ne iman, din harap, iman serab olmuş

Çevremiz mevkiin, makamın esiri bir sürü insancıklarla doluydu.

 Her gün birkaç defa yemin edip yeminini bozan, vefa duygusundan mahrum bir sürü hasta ruhlu insanlardan geçilmiyordu.

 

Ve biz yine inim inleyerek,

Ah vefa nerede kaldın diyoruz.

 Bıktık artık her gün yemini bozan, verdiği sözü tutmayan, bir dediği, diğer dediğiyle çelişen insanlardan bıktık, usandık.

Vefa neredesin?

Türlü, türlü iyilik görüp de, elinden, kolundan tutup, bir yerlere gelmesini sağlanan kimselerin vefasızlığını gördükçe, bildikçe, konuştukça deliler gibi oluyorum…

Neredesiniz sözü, özü bir insanlar neredesiniz…

Neredesiniz bir vefa uğruna harap olup, türap olup gidenler neredesiniz…

Neredesiniz...

 Mertliği, yiğitliği, vefayı, diğerkâmlığı, bütün, bütün unutmuş gönüllerimize, duygularımıza anlatacak insanlar neredesiniz...

Neredesiniz...

İçtiği bir fincan kahvenin, kırk yıl hatırını sayan vefalı insanlar neredesiniz…

Vefanın imandan olduğunu bilen dost gönüllü insanlar neredesiniz… Sinelerimizi vicdanlarımız vefa hisleriyle doldurun taşırın bizleri…

Yazımı Alkışı sevmeyen, Milli Şairimiz Akif’in ahde vefayla ilgili bir hatırasıyla nihayetleyeyim;

’’ M. Akif bir gün arkadaşlarından Eşref EDİP’LE öğle yemeğinde buluşmak için sözleşmişlerdi.

Eşref EDİP Vaniköy’de oturuyordu; kendisi Beylerbeyinde. Öğleden bir saat evvel oraya gidecekti.

O gün öyle bir yağmur vardı ki, her taraf sel oldu. Eşref EDİP, Mehmet AKİF’İN böyle bir yağmurda gelmeyeceğini düşünmüştü. Bu sebeple hizmetçiye döneceğini söyleyerek, evden çıkıp yakın bir komşuya gitti. Yağmur devam ediyordu evden çıktıktan bir süre sonra Mehmet Akif, o yağmura rağmen Eşref EDİP’İN evine gelmişti.

Eşref EDİP, evine döndüğünde onun geldiğini hizmetçiden öğrenmişti. Akif sırılsıklam bir halde olmasına rağmen içeriye girmemiş, ‘’selam söyle’’ diyerek yağmura aldırmadan gerisin geriye gitmişti.

 Eşref EDİP ertesi gün kendisini bulmuş durumu anlatarak özür dilemek istemişti. Ama Mehmet Akif bu olaydan dolayı kırılmıştı.

Ve Eşref EDİP’e şu unutulmayacak cevabı veriyordu;

 Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir...’’

Yıllar var ki, her kul gibi bizde vefaya hasretiz...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.