“GARA GAZAN GİRASUN ŞEF" YEMEK YARIŞMASI !...
“GARA GAZAN GİRASUN ŞEF" YEMEK YARIŞMASI !...
Murat Akyol yazdı. (Hikayeci'den / Geceye Bırakılan Hikayeler)…
Murat Akyol yazdı. (Hikayeci'den / Geceye Bırakılan Hikayeler)…
Hepimizde uyku aralıklarımızda kimi rüyalar görürüz… Bu elimizde olmayan bir şeydir ama ister istemez gerçeğimizdir. Kelime anlamı olarak rüyayı “düş” olarak tanımlıyoruz kısacası. Mecazi manada da; “gerçekleşmesi imkansız olana” rüya diyor sözlükler.
Kimi bazen olmak istediklerimiz yansıyor rüyalara, bazen de istemediklerimiz. Fakat yine de ve sonuçta düşler hayatımızın bir parçası ve onlar biz istemeden gelir de kurulurlar gece uykularımızın satır aralarına. Gün içinde bazılarını unutur, bazılarını hatırlarız bizler. Bu konuyu, "herkese hayırlı rüyalar" dileyerek güzel dilek ve temennilerle ve güzelim düşler görmenizi umarak burada kapatalım… Ya da kapatmayalım mı?… Zira, dün gece öyle bir rüya gördüm ki Allah düşmanıma bile vermesin... Akıllara zarardı!
***
Rüyamda Giresun’daydım ve canlı yayınlanan bir televizyon programındaydım. Daha da doğrusu bir yemek yarışması programıydı bu. Yarışmanın juri başkanı Giresun'da herkeslerin çok sevdiği ağabeyimiz Giresun'un Sevgilisi Yavyum Ertuğrul’du ve programın adı da “Gara Gazan Girasun Şef" Yemek Yarışmasıydı. Giresun Damadı İtalyan Şef Danilo Zanna, Rahmetli Büyüğümüz Arnik Teyze, 50 Bin Enver ve Hollanda’lı Ahçı-Gezgin-Fotoğrafcı Wilco van Herpen yarışmanın diğer juri üyeleriydi.
Bu durumu ve doğabilecek bundan sonraki olayları da varın şimdi birazcık siz düşünün?
***
Giresun’da harbiden uçuk-kaçık çok kişilik var… Kimileri de dışardan İtalya'dan falan "damat" olarak gelip de katılıyorlar bu manyakça iklimin içerisine... E, tabi bizim ev de Giresun’da, bu kentin evladıyız, dolayısıyla bu sayılanlardan bizim evde de var.
Şimdi şu an hepinizin aklına “ben” gelmişimdir eminim?... Kendimi de bu sınıfa katacağımı sandınız ama durum ne yazık ki öyle değil, yanıldınız. Bu durumu aşağıdaki ilk örnek açıklayacaktır sanırım.
Kızım Rana henüz daha çok küçüktü... İlkokula yeni başlamıştı. Eskiden de evlerimizde mutfak tüpleri kullanılıyordu. Doğal gaz hayatımıza girenden sonra kolaylık oldu, artık kimse tüp falan değiştirmiyor o bitince.
Böylesi zamanlardan biriydi… Bizim evde de her ne hikmetse evlendiğimizden beri mutfak tüpü tutarda hep Pazar günleri biter, yine öyle olduydu. Gerçi bu okunmuş-üflenmiş bir durum mudur, bunu da tam bilemedim ama annemle babamın evliliklerinde de hep bu şekil olurdu bu olay. Neyse… Yeni bir tüp değişimi için ilgili firmayı aradım ben… Not aldılar telefonla, bir saate kadar getiririz falan dediler. Fakat bizim Rana o bir saati beklemedi… Yaptı çocukça ama o hiç yapmaması gereken o tuhaf yorumu;
-Ya, anne… Baba… Bu tüp hep Pazarları bitiyor da siz de hiç akıllı değilsiniz hani… Pazartesi günü söylesenize şu tüpü bi kere de???
Daha da ne diyim ben?... Olay ortada… Pazartesi günü söylenen tüpün, yine o gün biteceğini sanan bir yurdum insanıyla karşı karşıyayız evlat bizim bile olsa… Ya arkadaş? İşin ilginç tarafı, bu çocuk o zamanlar anaokulundan hemen sonra ilkokul 1. Sınıf civarlarıydı ve o, üstün zekalı çocukların zor bir sınavla alındığı “Bilim Sanat Merkezi” sınavlarını Giresun’da 1. olarak gazandıydı???
Gerçi bizim Rana ve Giresun için olan bu durum bence çok da anormal değil… Daha tuhaflarını da gördüğüm için?…
Bizlerin bakış açılarını, düşünce ve anlayış yetilerini değiştirip azdıran bence başka bir şey var bu topraklarda, suda ya da havada?... Başımızda, kimi anlarda açıklanıp adlandırılamayan metafizik ışıkların yandığı? Zekamızın ara ara kısa devre yaptığı... Belki de ne bileyim, asıl tehlike denizde?
Ben bu konuda (çok eskilerde de bir basılı kitapta da belirtmiştim), kılçığıyla yenen hamsinin bu konuda çok etkili olduğu kanısındayım… Çünkü bu küçük balığın kılçığında bulunan kalsiyum, fosfor, çinko, magnezyum galiba delirtiii bizi..
***
Biz yine asıl konumuza ve yemek yarışmamıza dönelim isterseniz?
Gördüğüm rüyaya göre, bir köy yerinde ve yer ocağında pişen yemeklerle yapılıyordu bu yarışma. Eski bir köy evinde geçen diyaloglar ve yaşanan saçma sapan olaylarsa tam olarak şöyleydi; (Susun! Yarışma başladı.)
50 Bin Enver;
-Haaurdan bi 50 bin liiire atın taaa, ha bu para topladığım boş su gabıma?... Allah çoluuuğuza-çocuuuğuza gaza bela görsetmesin… Ula Danilo Enişte? Haydiseee? Yavyum Ertuğrul haydi sen de baa para at! Şiiiişştt! Wilko, sen de?
Wilko;
-Dur Enver Paşa'm… Sanıyor bende bir 50 kuruş olacaktı, var cepte, onu size bulup hemen veriyor..
Yavyum Ertuğrul:
-Ula, sı*durtma şimdi senin 50 guruşaaan Envey… Buyda ciddi biy yayıyşma yapıyoyuz ve bendeniz de bu yayışmanın cüyi başkanlayıyım… Giyasun’da heykesley canlı olayak izliyoy şu anda bizi... Ne payası? Yezil etme bizi gaç uydann!
50 Bin Enver:
-Noo’liiyu saa Ertuğrul abi yaaa?... Gaç başımdan!... Ben cenazede düğünde bile bahşiş topliiima? Ne oliiyudu ha burda sende versen?
(Enver burada elleriyle gözlerini de silerek yalancıktan ağlamaya başlıyor.)
Danilo Şef:
-Enver Bey, bravi size braaavi yaani?… Gerçekten bravi!... Siz bir yardım istedi ama burası bunun yeri diğilidi sanirim…Biz yemekleri yiyip tadına bakıyor, size yardım sonra topluyor… Bizim İtaliyada boylesi durumlar boyle oluyooru çünkuu caaniim!..
50 Bin Enver;
-Hıııı, sen de gız baa Danilo aabi, sen de gız!... Şimdi Tello Talat ölmeseydi beni korur, baa saap çıkardı. Hepiizin de Allah yüzünü yusun, hau gara gazanlarda bişen yemekler de başıııza geçsin!
Tam burada ise araya giren Yavyum Ertuğrul tarafından herkese atılan okkalı bir fırça neticesinde yarışmaya geçiliyor... Çeşitli abuk subuk diyaloglarla gerçekleşemeyip geciken olaysa nihayet şimdi başlıyor.
Yavyum Ertuğrul:
-Ulan ben sizin hepsinizin de babalayının ta accına çıçaydım ula yaa!... Yayışma mı bu, tımayhane de teneffüse mi çıkdı bütün deliley, bu belli değil anasını kesiiim??? Heyneyse!... Şimdi sıyasıyla finale galan yayışmacılayımızı öne alalım… İsmini okuduğum yayışmacılay yemekleyiynen öne çıksınlay lütfen çabuk bakiiim!... Sıyaynan okuyoyum: Galdiyik (galdirik)* ve gabalak** tuyşu gavuymalayıynan; İpbangilin Zeliha, gücükdene*** ve sıygan (sırgan)**** çoybalayıynan; Özüllük Ayşe, sakayca (sakarca)***** kızaytmasıyla; Gadeli Hatça, samaksa****** datlısıylan: Bıyılcuk Eminesi.
…………
* Galdirik (Trachystemon orientalis)
** Kabalak (Petasites hbyridus)
*** Gücükdene (Rumex patientia)
**** Sırgan/Isırgan otu (Urtica dioica)
***** Sakarca (Crocus)
****** Samaksa (Giresun’a has İsabella Üzümü şırasıyla yapılan sütlü tatlı)
(Bu otlar Giresun’a has “ot yemekleri kültürünün” bir parçası olup, bunların onlarca çeşidiyle yapılıp yenen ve vejetaryen-vegan tabir edilen mutfağın çok sayıdaki Giresun'a has ot yemeklerinin kaynağı ve temsilcileridir.)
***
Fakat tam bu esnada Juri üyelerinden olup da masada uyuklayan Arnik Teyzemizden bu yemekler için ilk ve çok garip bir yorum gelir;
-Horrrrrr… fiyuuuvv... fısssss!
Duruma yine anında müdahale eden Yavyum Ertuğrul:
-Aynik Teyze yaaa??? A'benim canım ablam? Buydada mı uyuklayıp, hokuyuyoysun sen yaa? Ciddi biy yayışmaya geldin! Yetey uyuduuun, bayi galk da gendi yataaanda yat gendi yeyinde uyu!
(Gülüşmeler, kahkahalar... Yarışmacılar ve jüri üyelerinden başka bu hengameyi; Köle Gızının Aaamet, Ayancuğun Anşa, Vazillik İsmail, Dereli'den Zırapbak Hasan, Görele'li Dalmanın Şaziye, Kindil Fadime, Gakgilinin Maamut, Yağcı Mızaver, Goboston Hasan, Gacırdak Sülüman, Zurnik Gadir, Keskes Mısdafa, Cazuroo Temel, Hımhım Aamet ve Keçevürün Meemet gibi Giresun'un eski namlı isimleri de konuk olarak izlemektedirler… Hep birlikte kahkahayı basıp gülüşürler bu komik sahnelere. Ortam, "dalganın biri bin para" durumu olmuştur çünkü artık.)
Masada uyuklar halinden o an ayılan Arnik Teyze'yse az önceki sataşmaya Ermeni aksanı ama o çok datlı lehçesiyle cevap verir;
-Ula Ertuğrul!… Ula güzel gönüllü ulu şair Dayımoğlu’nun uslanmaz feşel hızanı seni! Ula sana ben her zaman fal bakoor, sana hep iyi şeyler söylooor… Ula sense benim şekerleme uykuma bile neden müdahale edip durooorsun şuracıkta nankör seni!... Sanıoorsun ki, ben bu şekerlemeleri yapmaz isem, bu güzellikle bu yaşlarda bile zarif kalabilioorum??? Bunlar benim güzellik uykularım. Garışma sen bana! Öte var bakiim!..
Ertuğrul abi jurinin başkanı ya?... Olayın düzgün ve düzenli gitmesi, iyi bir yarışma olmasına uğraşıyor fakat cevabı biraz sert oluyor ekrana da yansıyan bu utanç verici uyuklama vakasına;
-He he, gaç uydan gıçımın kenayııı… Doksan yaşında bile manyalığın üstünde bunak kayıı! Bu gaday uyusaydı Aysel Güyel’de (Gürel) dünyalay güzeli olacekti aslında! Taclay bilem takicekdi belkim?… Sen de kim oluyoysun bee? Hıh!...
Sonrasında yarışmanın gidişatı gereği sunulan yemekler jüri üyeleri tarafında tek tek tadılarak değerlendirilmeye geçildi... Yapılan oylama sonucunda 1. olan yemek ve yarışmacı ise belirlenemedi çünkü rüyanın tam da burasında stüdyoda esaslı bir gavga çıktı… Zaten Ertuğrul abiyle Arnik Teyze arasındaki söz düellosu da uzadıkça uzadıydı… Araya, Ertuğrul abimin çok küçükken yaptığı yaramazlıklar, özellikle de Arnik teyzemizin o çok sevip koruduğu kediciklerine kesik elektrik borularıyla üflenen ucu iğneli gogillerle saldırması olayı falan karıştı… İyice elektiriklenen hava bir türlü ne olduysa düzelemedi. Sonrasında araya Danilo girdi, Wilko programdan tırsıp hepden çıktı, Enver’se o gün yeterli parayı toplayamadığı için zaten küstü darıldı.
Yemekler havada uçuşuyordu rüyada en son hatırladığım… Ertuğrul abimin üzerine bi gazan sırgan yağlaşı döküldü o anlarda… 50 Bin Enver'in yüzüne bi sahan sütlü samaksa fırlattılar! Enver'de samaksayı kedi gibi bi güzel yaladı. Arnik teyzenin atlas-ibrişim karışımı(?) o güzelim bembeyaz saçlarına; garalahana-pancar ve mendek ile, guzugulağı yaprakları boca oldu yapıştı hep… Yüce Tanrı’nın ona verdiği o güzellik, o anlardı, bozuldu birazcık.(!) Yarışmacılar ve sayın jüri, tencere-tava birbirlerine girdi! Giresun’da ilk bölümü çekilen “Gara Gazan Girasun Şef" Yemek Yarışması böylelikle maalesef sonuçlanamadı.
***
Bu olmaz olası gecenin derinlerinde... Bir titreme anı, bir diriliş heyecanı geldi sonrasındaki anlarda yatakta bana... Allah’ım Allah’ım?... Neyse ki uykumun fırsatını bulduğum bir aralığında ve kan-ter içinde uyandım ben bu korkunç rüyadan!… Normal hayatımda ara sıra ama kimi bazen istemeden de olsa göz ucuyla baktığım kimi yemek programlarına, master şeflere, yemekteyiz Zuhal Tostopal’lara, Gara Gazan Yemek Yarışmaları falan neyim bir daha da hiçbirine bulaşmamak üzere sonlandırdım ve kapattım bu bahsi kendi iç dünyamda... Kalktım mutfağa gittim, bi diklemeye bir bardak su içtim.
Fakat yine de kapak oldu “Gara Gazan Girasun Şef "Yemek Yarışması”nın olduğu bu rüya bir manada bana… Esin kaynağı oldu.
Yarınki gün ilk iş olarak, beşamel soslu-al dente/bain marie “hoşran gavurması” yaptım nedense kendime? Şu anda onu yiyorum. Yanına da bir sahan ayran çarptım.
.............
Hoşkıran (Hoşran): Amaranthus retroflexus
***
-O zaman bana afiyet olsun Danilo ve Wilko Şef’lerim?…
Yavyum Ertuğrul'u ve Enver'i bugün caddede göremedim, Enver'i bu soğuklarda caddelerde dilenmesin, boş boş gezip hasta olmasın diye devlet bakımevine almışlar, epeydir orada kalıyormuş... Dün geceki rüyamdaki hallerimize, Arnik Teyze'm cennetten bakıp bakıp gülümsüyor gibi hissettim, gökyüzüne bakarken, bulutların arasından bütün gün nedense? Bu da hayrolsun...
Sonu fırtınalı bitmeseydi iyiydi ama?... “Böylesi bi rüya da, bi’daha da; son olsun.”
Giresun'da kar var bugünlerde. Buz gibi soğuk bir havada ama hayata "biz gibi" sıcacık bir sevda tadında ve sevgiyle, tutkuyla bakan umutlu gönüllerin önünde ise yemyeşil bir bahar... Meraklanmayın Siz; güneşli günler kapıda, güzel gelecek "yarın gibi" yakın... Cennete; Tello Telat ve Arnik Teyze'mize kalpten dualar yollamayı da sakın unutmayın.
Hepiniz hoşça kalın.
"Güneş teninizi yakmasın... Yağmur canınızı acıtmasın."
- S O N -
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.