Sadece biz Giresunlularin değil Karadeniz'in bir çok bölgesinde kanayan bir yaradir HES projeleri.
Akarsularimiza kelepçe vurulup derelerimizde yaşayan canlilarin dereden beslenen yabani hayvanlarin , derenin suyundan faydalanan tabiatın, börtünün, böceğin yaşam hakkını yok sayarak derenin suyunu ,borulara habsederek elektirik uretilmek için santrallere bağlayip, dere yataklarini susuz birakip o bölgenin can damarlarini kurutmaktadir HES ler .Oysa bölgemiz zaten rüzgar gülü ve güneş enersi için paneller kurularak enerji üretimine çok uygun tepelere sahip.
Israrla derelerimizin suyunu borulara habsedip derelerimizi kurutmalarini anlamiyorum.Başka bir çok altarnatif varken bir bölgenin yaşam kaynağı olan derelerinin kurutulması, yöre insanlarimizin karşı gelmesine rağmen HES için dayatilmasi, bizleri çok üzmektedir.
O dereler bizim hepimizin geçmişinden izler tasiyor .Her köşesinde bir anı , bir hatıra yatıyor.Atalarimiz, dedelerimiz, babalarımız, bizler ve bizden sonraki nesiller , o derenin sahipleriyiz ,bu vatanın sahipleri olduğumuz gibi. Ama insan oğlu işte herkes geçmişine, dağına, deresine gereken önemi vermiyor .Menfati ve çıkarları söz konusu olunca ne daği ne dereyi ne doğayi hiç birseyi gözü görmüyor malesef.
Deremizde kırmızı benekli alabaliklar, nesli tükenmekte olan Avrasya su samurlari ve bir çok balık çeşitleri yaşamaktadır.Sadece suda yaşayan hayvanlar değil ,yabani hayvanlarda o dereden su ihtiyacını karşılamaktadır.
Doğa sadece insanoğlu için değil bütün canlıların yaşam alanıdır.Bizde haliyle tüm canlıların yaşam haklarını korumak istiyoruz.Derenin suyu çekilirse bolgemiz bütün özelliğini kaybedecek. Sis Dağı`ndan doğup Karadeniz'e kavuştuğu vadinin can damarı kuruyacak, susuz kalan toprakta tuz oranı artacak ve tarıma elverişsiz hale gelecek.Bölgemizdeki insanlarımız bağında bahçesinde yetişen ürünlerinden verim alamayacak, ağaçlar kuruyucak ,ekolojik denge bozulucaktır. Birde duygusal boyutu var tabi. Ben köyüme gidince önce Çanakci Köprüsünden başlarım doyasıya seyretmeye. İlkokulumuzun alt tarafindaki bölgeyi çok merak ederim küçüklüğümden beri.Masal kitaplarında okuduğumuz esrarengiz mağaralar gibi küçük mağaralar vardı sıra sıra. Okulumuzda tam derenin üstündeydi. O derenin kenarindaki okulda geçti cocuklugumuz.Gözümüzü açtık o dereyi gördük biz, tepelerden baksak da dereyi gördük.Vadiye insekte dereyi gördük.Dere bizim hayatımızın bir parçası. Şimdi o dereyi ordan söküp almak, benim çocukluğumu elimden almak gibi.Anılarımı, yasanmisliklarimi , bütün geçmişimi elimden almak kadar acı benim için .Biz duyarlı insanların geçmişine, köklerine aşırı bir bağlılığı olur.Derindir bizim memleket sevgimiz. Yaşam biçimi olmuştur bizde memleket sevdası, memleket hasreti . O Çanakçı Köprüsünden az odun tasimadik kışın. Okulumuzun sobasinda yakıp ısınmak için ya da annelerimizin ellerini tutup az gecmedik o köprüden.
Bizim hayatimizin bütün yaşanmışlıklarında deremiz var. Çocukken öyle gür akardiki dere ,sel olduğu zaman suyun sesini dinlerdik sabaha kadar.Tam derenin üstünde olduğu için Çanakci`daki evimiz , sanki su eve kadar yükselecek diye korkardim. Şimdi bırakın eve çıkmayı köprünün altındaki su bile azalmış, kenardaki saylar suyun üstünde kalmış.O eski coşkusu ,o eski gümbür gümbür akışından eser bile yok.
Derelerde sular azaldikca su değirmenleri de tarihe karıştı.Dedeminde vardı değirmeni . Köyümüz sakinlerinden Rahmetli Niyazi Amcam değirmenle ilgilenirdi. Bakımını yapar gelenlerin misirlarini öğütür , çuvallar hazırladı.Derenin tam kenarındaydi degirmen .Derenin suyu bend denilen kanallarla değirmenin taşını döndüren düzeneğe akar , suyun gücüyle o kocaman taş dönerdi durmadan . Kimler gelir geçerdi o değirmenden ; yaşlısı, genci ,civar köylerde yasayan herkes mutlaka darısını dedemin değirmenine getirirdi.Bazen Niyazi Amcamın hanımı Esma Ana dokuma siyah çulunu değirmenin üstündeki betona yayar, kepekli olan mısırları rüzgarda savurur, kepeğini temizlerdi.Güzel insanlardi.Değirmenci Amcamla Eşi ,onlarda çocukluğumuzun anilarinda hep güzel anılan hatirarimiz icindeler.
Şimdi ne o değirmen, ne değirmenin kapısında sıra bekleyip muhabbet eden insanlarımız nede deremizde degirmenleri çevirecek su kaldı.
Çanakci Deresi sadece bir dere değildir bizim için. Ya değirmeninde un öğütmütür analarımız , ya sularında yüzmeyi ogrenmistir dedelerimiz, yada balık yakalarken islanmis kıyafetlerini kenarındaki taşlarda kurutmustur çocuklarimiz, o bizim hayatımızın bir parcasidir
Şimdi siz o derenin sularını borularla santrallere akıtıp sadece üc beş kişinin kullanımına vermek istiyorsunuz.Oysa geride o kadar çok insanın hayatından neleri aldığınızı hiç düşünüyormusunuz.
Dokunmayin insanların düzenine. Yaşanmışlıklarını, geçmişini, insanların hayatlarından çocukluklarını almayın.siz hiç çocukken sevdiklerinizi kaybetmediniz mi? Ya da bir şehirden bir şehire taşınırken gözünüz yaşlı ardınıza bakıp , için için tukenmediniz mi?
Bir kedinizi bir köpeğinizi de mi kaybetmediniz? Ya da şöyle düşünün; ailenizden kalan son hatiralarinizi çocukluğunuz hoyratça çekip elinizden alınsa ne yapardınız?
Siz şimdi bize kötülüklerin en büyüğünü yapıyorsunuz.bizim hayatımızın en güzel yasanmisliklarini alıp yok ediyorsunuz. Yapmayın!Bırakın ! Bizim olan bizim kalsın.Paranın alamayacağı şeylerde var, bunu artık öğrenin.
Sizin milyon dolarlarıniz, bizim deremizdeki yasanmisliklarimizin bir saniyesine bile bedel olamaz.
Derelerimizi bize bırakın.Derelerimiz özgürce aksin
Anasayfa
Yazarlar
Birsen Bilge
Yazı Detayı
Bu yazı 617+ kez okundu.
Dereler Geçmişten İzler Taşır!...
Sadece biz Giresunlularin değil Karadeniz'in bir çok bölgesinde kanayan bir yaradir HES projeleri.
Akarsularimiza kelepçe vurulup derelerimizde yaşayan canlilarin dereden beslenen yabani hayvanlarin , derenin suyundan faydalanan tabiatın, börtünün, böceğin yaşam hakkını yok sayarak derenin suyunu ,borulara habsederek elektirik uretilmek için santrallere bağlayip, dere yataklarini susuz birakip o bölgenin can damarlarini kurutmaktadir HES ler .Oysa bölgemiz zaten rüzgar gülü ve güneş enersi için paneller kurularak enerji üretimine çok uygun tepelere sahip.
Israrla derelerimizin suyunu borulara habsedip derelerimizi kurutmalarini anlamiyorum.Başka bir çok altarnatif varken bir bölgenin yaşam kaynağı olan derelerinin kurutulması, yöre insanlarimizin karşı gelmesine rağmen HES için dayatilmasi, bizleri çok üzmektedir.
O dereler bizim hepimizin geçmişinden izler tasiyor .Her köşesinde bir anı , bir hatıra yatıyor.Atalarimiz, dedelerimiz, babalarımız, bizler ve bizden sonraki nesiller , o derenin sahipleriyiz ,bu vatanın sahipleri olduğumuz gibi. Ama insan oğlu işte herkes geçmişine, dağına, deresine gereken önemi vermiyor .Menfati ve çıkarları söz konusu olunca ne daği ne dereyi ne doğayi hiç birseyi gözü görmüyor malesef.
Deremizde kırmızı benekli alabaliklar, nesli tükenmekte olan Avrasya su samurlari ve bir çok balık çeşitleri yaşamaktadır.Sadece suda yaşayan hayvanlar değil ,yabani hayvanlarda o dereden su ihtiyacını karşılamaktadır.
Doğa sadece insanoğlu için değil bütün canlıların yaşam alanıdır.Bizde haliyle tüm canlıların yaşam haklarını korumak istiyoruz.Derenin suyu çekilirse bolgemiz bütün özelliğini kaybedecek. Sis Dağı`ndan doğup Karadeniz'e kavuştuğu vadinin can damarı kuruyacak, susuz kalan toprakta tuz oranı artacak ve tarıma elverişsiz hale gelecek.Bölgemizdeki insanlarımız bağında bahçesinde yetişen ürünlerinden verim alamayacak, ağaçlar kuruyucak ,ekolojik denge bozulucaktır. Birde duygusal boyutu var tabi. Ben köyüme gidince önce Çanakci Köprüsünden başlarım doyasıya seyretmeye. İlkokulumuzun alt tarafindaki bölgeyi çok merak ederim küçüklüğümden beri.Masal kitaplarında okuduğumuz esrarengiz mağaralar gibi küçük mağaralar vardı sıra sıra. Okulumuzda tam derenin üstündeydi. O derenin kenarindaki okulda geçti cocuklugumuz.Gözümüzü açtık o dereyi gördük biz, tepelerden baksak da dereyi gördük.Vadiye insekte dereyi gördük.Dere bizim hayatımızın bir parçası. Şimdi o dereyi ordan söküp almak, benim çocukluğumu elimden almak gibi.Anılarımı, yasanmisliklarimi , bütün geçmişimi elimden almak kadar acı benim için .Biz duyarlı insanların geçmişine, köklerine aşırı bir bağlılığı olur.Derindir bizim memleket sevgimiz. Yaşam biçimi olmuştur bizde memleket sevdası, memleket hasreti . O Çanakçı Köprüsünden az odun tasimadik kışın. Okulumuzun sobasinda yakıp ısınmak için ya da annelerimizin ellerini tutup az gecmedik o köprüden.
Bizim hayatimizin bütün yaşanmışlıklarında deremiz var. Çocukken öyle gür akardiki dere ,sel olduğu zaman suyun sesini dinlerdik sabaha kadar.Tam derenin üstünde olduğu için Çanakci`daki evimiz , sanki su eve kadar yükselecek diye korkardim. Şimdi bırakın eve çıkmayı köprünün altındaki su bile azalmış, kenardaki saylar suyun üstünde kalmış.O eski coşkusu ,o eski gümbür gümbür akışından eser bile yok.
Derelerde sular azaldikca su değirmenleri de tarihe karıştı.Dedeminde vardı değirmeni . Köyümüz sakinlerinden Rahmetli Niyazi Amcam değirmenle ilgilenirdi. Bakımını yapar gelenlerin misirlarini öğütür , çuvallar hazırladı.Derenin tam kenarındaydi degirmen .Derenin suyu bend denilen kanallarla değirmenin taşını döndüren düzeneğe akar , suyun gücüyle o kocaman taş dönerdi durmadan . Kimler gelir geçerdi o değirmenden ; yaşlısı, genci ,civar köylerde yasayan herkes mutlaka darısını dedemin değirmenine getirirdi.Bazen Niyazi Amcamın hanımı Esma Ana dokuma siyah çulunu değirmenin üstündeki betona yayar, kepekli olan mısırları rüzgarda savurur, kepeğini temizlerdi.Güzel insanlardi.Değirmenci Amcamla Eşi ,onlarda çocukluğumuzun anilarinda hep güzel anılan hatirarimiz icindeler.
Şimdi ne o değirmen, ne değirmenin kapısında sıra bekleyip muhabbet eden insanlarımız nede deremizde degirmenleri çevirecek su kaldı.
Çanakci Deresi sadece bir dere değildir bizim için. Ya değirmeninde un öğütmütür analarımız , ya sularında yüzmeyi ogrenmistir dedelerimiz, yada balık yakalarken islanmis kıyafetlerini kenarındaki taşlarda kurutmustur çocuklarimiz, o bizim hayatımızın bir parcasidir
Şimdi siz o derenin sularını borularla santrallere akıtıp sadece üc beş kişinin kullanımına vermek istiyorsunuz.Oysa geride o kadar çok insanın hayatından neleri aldığınızı hiç düşünüyormusunuz.
Dokunmayin insanların düzenine. Yaşanmışlıklarını, geçmişini, insanların hayatlarından çocukluklarını almayın.siz hiç çocukken sevdiklerinizi kaybetmediniz mi? Ya da bir şehirden bir şehire taşınırken gözünüz yaşlı ardınıza bakıp , için için tukenmediniz mi?
Bir kedinizi bir köpeğinizi de mi kaybetmediniz? Ya da şöyle düşünün; ailenizden kalan son hatiralarinizi çocukluğunuz hoyratça çekip elinizden alınsa ne yapardınız?
Siz şimdi bize kötülüklerin en büyüğünü yapıyorsunuz.bizim hayatımızın en güzel yasanmisliklarini alıp yok ediyorsunuz. Yapmayın!Bırakın ! Bizim olan bizim kalsın.Paranın alamayacağı şeylerde var, bunu artık öğrenin.
Sizin milyon dolarlarıniz, bizim deremizdeki yasanmisliklarimizin bir saniyesine bile bedel olamaz.
Derelerimizi bize bırakın.Derelerimiz özgürce aksin
Ekleme
Tarihi: 19 Eylül 2023 - Salı
Dereler Geçmişten İzler Taşır!...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.