Baharın gelmesiyle birlikte kır çiçekleri mis kokular yayarak rengarenk güzelliklerle doğayı güzelleştirmeye yaşam enerjimizi yükseltmeye içimize bin bir umut ekmeye basladı bu güzel Mayıs ayında… Ne güzel güneşli günlere uyanmak içimizdeki o çocukla kırlara dağlara yemyeşil doğaya gitme arzusu ne güzel, o kırlarda süzülüp akan dereler, dallarında binbir meyve sunan agaçlar ne güzel. Doğa ana bizlere bu güzellikleri sunarken insan oğlunun bir birine aynı güzellikde bakmamasıda bir kadar acı.. Kısacık ömrümüzü mutlu huzurlu yaşamak varken olanca hayatımızıda gamla kederle gelecek kaygısıyla harcamadan güzel yaşamak varken nedir bu insan oğlunun aç gözlüğü bu doymayayan nefsi doymayan para hırsı herşeye sahip olma arzusu nedir nedir bu hersey benim olsun hırsı nedir bu bencillik… Bakıyoruz etrafımıza sırtını iktidara dayayanlar kendilerine adeta muhtesem yüzyıl filminde izlediğimiz gibi gösterişli şatafatlı makam odaları kurup gösterişli mobilyalarla doldurmuslar. Nedir bu gösteriş merakı ,acaba kendilerini o eski çağdaki sancak beyliği falan denilen insanlara mı benzetiyor o yıllardaki yaşantılarımı özeniyorlar. Oysa çevremizde okadar yoksul insan var ki, hadi halktan bu kadar kopuk yaşıyorsunuz kaç yerden maaş aliyorsunuz geldiğiniz yeri size oy verenleri unuttunuz diyelim hiç sosyal medyayada mı bakmıyorsunuz. Hangi tarafa baksak SMA hastası çocukları için çaresizce yardım dileyen ana babalar var… O gösterişli saltanatı yasarken hiçmi aklına gelmez insanların biz bu ihtişamlı hayatı halktan toplanan vergilerle yaşıyoruz acaba kul hakkına giriyormuyuz diye. Acaba bugün benim soframa koyduğum yiyeceklerden beni bu makama taşıyan halkın çocuklarıda yiyebiliyormu, benim çocuklarıma sunduğum hayatı halkımızda çocuklarına sunabiliyormu, damı akan sobası yanmayan dolabında bir kuru ekmeği dahi olmayan insanlar nasıl yaşıyor, yarın mahşer günü bu şatafatlı hayatı biz yasarken yönettiğimiz insanlar, çaresizlik içinde kıvrananlar, yoksullukla savaşanlar çocuğuna ilaç parası bulamayanlarla nasıl helallesiriz diye hiçmi düşünmüyorlar. Hasta oluyorsun paran varsa özele git paran yoksa aylarca randevu ara sürekli randevu takıp et belki bir boşluk bulurum diye.Markete git reyonları bak hiç bişey alamadan çık, fakire hiç bir türlü yaşam hakkı yok fakir hep sürünerek ömrünü tamamlayacak ama zenginler dayısı olanlar lüks yaşantılarına devam edecekler.. Eğer bir taraf zengin bir taraf yoksulsa burda bir adaletsizlik vardır.Adaletsiz gelir dağılımı vardır. Oysa bu adaleti sağlamak için vardir devlet ve kanunlar.İyi bir idareci önce halkın refahını huzurunu sağlığını asayisini güvenliğini eğitimini barınmasını sağlamakla yükümlüdür. Biraz da EYT saçmalığına değinmek istiyorum. 3500 günle emekli oldu bizim çocuğumuz yasındakiler tabi ki olsunlar, isterim ki herkes emeğinin karşılığını alsın emekliliğini hakettigi gibi yaşasın. Ama kanun herkese eşit olmalı ben 5200 gün le emekli olamıyorum, niye çünkü sgk giris tarihim 2009. Sen benim yarı yaşındakini emekli ediyosun beni 55 yasinda hala calıstırıyorsun. Her şeyin bir kriteri olmalı. Kadin için erkek için belli bir prim belli bir yaş olmalı yok o tarih yok bu tarih böyle bir sacmalık mı olur. Zaten emekli ettikleri insanlarda mağdur On bin tl ile insan nasıl yaşayabilir. Yani neresinden bakarsan bak tezatlar ülkesiyiz..Dilerim gercekten herkesin eşit sartlarda yaşayabildiği adaletin herkese eşit uygulandığı liyakatli bilgili donanımlı yöneticilerin devlet kurumlarının başında olduğu herkesin huzurlu mutlu refah içinde yaşadığı medeniyet ve bilimin ışığında gelecegimize yön verildiği aydınlık gunlere çıksın sonumuz. Sevgiler saygılar kıymetli okurlarım bu ayki yazımın sonunada geldik hepinize mutlu yarınlar diliyorum . Sevgiyle kalın.