Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Mevlüt Kaya
Köşe Yazarı
Mevlüt Kaya
 

YÖREMİZDE YAYLACILIĞA DAİR BİRKAÇ NOT

“Bir ekmeğin varsa yarısını yaylada ye!” Yöremizde çağlardır söylenegelmiş bu söz, Türk insanının belleğinde, yaylanın ve yaylacılığın ne kadar önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Hayatında son yarım asır yaylacılık olmayanın bile belleğinde yayla kültüründen derin izler bulabilmek mümkündür. Bu izlerin de binlerce yıllık geleneğin aktarılmasında payı büyüktür. Yaylaya ilk kez çıkan kimseye, çayırda yatıp yuvarlanması söylenir. Bu uygulama oldukça eskidir, kökü derinlerde olan bir inanışa bağlıdır ve doksanlı yıllara dek sürdürülmüştür. İnsan ile doğa arasında uyum sağlamaya yönelik bir uygulamadır. Aksi takdirde yaylaya yeni çıkan kişiyi yayla havasının “çarpacağına”, hasta edeceğine inanılır. Doksanlarda özellikle yaylaya çıkacak çocuklara varır varmaz çayırda yuvarlanması tembihlenirdi. Yörede sıkça kullanılan “pür” sözcüğü, Anadolu’nun bazı yerlerinde olduğu gibi “kısa boylu çam ağacı veya çam ağaçlarının ince dalları”nı tanımlamak için kullanılır. TDK derleme sözlüğünde “pür” sözcüğü, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde benzer ve bazı farklı anlamlarının yanı sıra, yöremiz ağzında “Çam, ardıç, ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları” şeklinde kaydedilmiştir (Şebinkarahisar, Piraziz, Nefsiköseli-Görele –Giresun). Çam ağaçlarının dallarında biten salkım şeklindeki, yeşil renkli ve tozlu yosunlara da “püs” denilmektedir. TDK derleme sözlüğünde “püs” sözcüğü, “Erkek çiçeklerdeki üremeyi sağlayan toz” (Karadere-Görele) karşılığı ile aktarılmıştır. Bir parantez açacak olursak; şekil olarak “püs”e benzeyen bir mantar türüne de yörede “püsürce” denilmiştir. “Pür” ve “püs” yöre insanının yaylacılık kültüründe önemli bir yer tutmuştur. “Püs”ü çobanlar ateş yakmakta kullanmışlardır; “pür”ü ise yatak olarak... “Pür” sözcüğü, yörede yer adlarına da yansımıştır: Espiye’ye bağlı merkezî bir yayla olan Karaovacık yakınlarında “Kısapür” adlı bir oba bulunmaktadır. 1960’lara kadar yöre yaylacıları, yük hayvanlarına temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde köyden malzemelerini yükler, yola çıkarlardı. Hafif eşyaların zaman zaman ineklerin sırtına sarılarak yola çıkıldığı da aktarılan bilgiler arasındadır. Yaylaya çıkar çıkmaz insanlar “pür kesme” işine başlıyorlardı. “Pür” dedikleri ince, narin çam dallarını kesip, eve getiriyorlar, tersini çevirip yumuşak kısmı üst tarafa gelecek şekilde yere, toprağın üstüne seriyorlardı. Çam dallarının üzerine uzunca bir kumaş sererek yatak yerine onu kullanıyorlardı. Yataklar ayrı ayrı değildi, kalabalık bir aile çam dallarından hazırlanan bu geniş alanda geceyi geçiriyordu. Bu anıları anlatanlar, çam kokusu içinde uyuduklarını özlemle ifade etmektedirler. Çam kokusu, koyun kokusu, topuk otu, ata mirası olan yaylacılığa özlemi ifade etmek için sıkça kullanılmaktadır (Mustafa Çakır (Eynesil-Çorapçılar) ile yapılan görüşme, 24.02.2021). Eski dönemlerde yük hayvanları ile günlerce süren yayla yolculuğunda her şeyi cenikten (kışlaktan/köyden) götürebilme olanağı yoktu. Ulaşım uzun süreliydi ve yollar dik yamaçlardan, aşılması zor dağların sırtlarından, dereler, tepeler üzerinden sağlanıyordu. Maddi olanaklar kısıtlıydı. At sahibi olmak ve at sırtında yolculuk yapabilmek lükstü. Atlar, yolcudan ziyade yolluğu, ağır yükleri taşıyordu. Yaylaya çıkıldığında yol yorgunu olan yük hayvanları veya besi hayvanı olup yük taşımak durumunda kalan büyükbaş hayvanların altına da onları dinlendirmek için “pür” dedikleri çam dalları serilirdi. Varı yoğu, ana meşgalesi hayvancılık olan, yaylacılığa bağlı hayvancılığı özümsemiş olan yöre insanı, kendileri için sağladıkları dinlenme olanağını hayvanlarına da sağlıyorlardı. Şimdi başa dönerek bitirelim: “Bir ekmeğin varsa yarısını yaylada ye!” diyen yöre insanımızın yayladan dönerken, “yayladan geldiğimiz belli olsun; yolda gören, tanıyan tanımayan herkes bunu anlasın” düşüncesiyle arabasının önüne ardına çam dalları takması, insanımız için yayla kültürünün birkaç sözle ifade edilemeyecek kadar geniş bir anlam taşıdığını gösteriyor.  
Ekleme Tarihi: 11 Temmuz 2021 - Pazar

YÖREMİZDE YAYLACILIĞA DAİR BİRKAÇ NOT

“Bir ekmeğin varsa yarısını yaylada ye!”

Yöremizde çağlardır söylenegelmiş bu söz, Türk insanının belleğinde, yaylanın ve yaylacılığın ne kadar önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Hayatında son yarım asır yaylacılık olmayanın bile belleğinde yayla kültüründen derin izler bulabilmek mümkündür. Bu izlerin de binlerce yıllık geleneğin aktarılmasında payı büyüktür.

Yaylaya ilk kez çıkan kimseye, çayırda yatıp yuvarlanması söylenir. Bu uygulama oldukça eskidir, kökü derinlerde olan bir inanışa bağlıdır ve doksanlı yıllara dek sürdürülmüştür. İnsan ile doğa arasında uyum sağlamaya yönelik bir uygulamadır. Aksi takdirde yaylaya yeni çıkan kişiyi yayla havasının “çarpacağına”, hasta edeceğine inanılır. Doksanlarda özellikle yaylaya çıkacak çocuklara varır varmaz çayırda yuvarlanması tembihlenirdi.

Yörede sıkça kullanılan “pür” sözcüğü, Anadolu’nun bazı yerlerinde olduğu gibi “kısa boylu çam ağacı veya çam ağaçlarının ince dalları”nı tanımlamak için kullanılır. TDK derleme sözlüğünde “pür” sözcüğü, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde benzer ve bazı farklı anlamlarının yanı sıra, yöremiz ağzında “Çam, ardıç, ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları” şeklinde kaydedilmiştir (Şebinkarahisar, Piraziz, Nefsiköseli-Görele –Giresun).

Çam ağaçlarının dallarında biten salkım şeklindeki, yeşil renkli ve tozlu yosunlara da “püs” denilmektedir. TDK derleme sözlüğünde “püs” sözcüğü, “Erkek çiçeklerdeki üremeyi sağlayan toz” (Karadere-Görele) karşılığı ile aktarılmıştır.

Bir parantez açacak olursak; şekil olarak “püs”e benzeyen bir mantar türüne de yörede “püsürce” denilmiştir. “Pür” ve “püs” yöre insanının yaylacılık kültüründe önemli bir yer tutmuştur. “Püs”ü çobanlar ateş yakmakta kullanmışlardır; “pür”ü ise yatak olarak...

“Pür” sözcüğü, yörede yer adlarına da yansımıştır: Espiye’ye bağlı merkezî bir yayla olan Karaovacık yakınlarında “Kısapür” adlı bir oba bulunmaktadır.

1960’lara kadar yöre yaylacıları, yük hayvanlarına temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde köyden malzemelerini yükler, yola çıkarlardı. Hafif eşyaların zaman zaman ineklerin sırtına sarılarak yola çıkıldığı da aktarılan bilgiler arasındadır. Yaylaya çıkar çıkmaz insanlar “pür kesme” işine başlıyorlardı. “Pür” dedikleri ince, narin çam dallarını kesip, eve getiriyorlar, tersini çevirip yumuşak kısmı üst tarafa gelecek şekilde yere, toprağın üstüne seriyorlardı. Çam dallarının üzerine uzunca bir kumaş sererek yatak yerine onu kullanıyorlardı.

Yataklar ayrı ayrı değildi, kalabalık bir aile çam dallarından hazırlanan bu geniş alanda geceyi geçiriyordu. Bu anıları anlatanlar, çam kokusu içinde uyuduklarını özlemle ifade etmektedirler. Çam kokusu, koyun kokusu, topuk otu, ata mirası olan yaylacılığa özlemi ifade etmek için sıkça kullanılmaktadır (Mustafa Çakır (Eynesil-Çorapçılar) ile yapılan görüşme, 24.02.2021).

Eski dönemlerde yük hayvanları ile günlerce süren yayla yolculuğunda her şeyi cenikten (kışlaktan/köyden) götürebilme olanağı yoktu. Ulaşım uzun süreliydi ve yollar dik yamaçlardan, aşılması zor dağların sırtlarından, dereler, tepeler üzerinden sağlanıyordu. Maddi olanaklar kısıtlıydı. At sahibi olmak ve at sırtında yolculuk yapabilmek lükstü. Atlar, yolcudan ziyade yolluğu, ağır yükleri taşıyordu. Yaylaya çıkıldığında yol yorgunu olan yük hayvanları veya besi hayvanı olup yük taşımak durumunda kalan büyükbaş hayvanların altına da onları dinlendirmek için “pür” dedikleri çam dalları serilirdi. Varı yoğu, ana meşgalesi hayvancılık olan, yaylacılığa bağlı hayvancılığı özümsemiş olan yöre insanı, kendileri için sağladıkları dinlenme olanağını hayvanlarına da sağlıyorlardı.

Şimdi başa dönerek bitirelim: “Bir ekmeğin varsa yarısını yaylada ye!” diyen yöre insanımızın yayladan dönerken, “yayladan geldiğimiz belli olsun; yolda gören, tanıyan tanımayan herkes bunu anlasın” düşüncesiyle arabasının önüne ardına çam dalları takması, insanımız için yayla kültürünün birkaç sözle ifade edilemeyecek kadar geniş bir anlam taşıdığını gösteriyor.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.