Nasıl olsa her yer karanlık. Odaları dayanılmaz sıcak. Dışarısı oldukça soğuk bir şehirdeyim Sıcaktan bunalmış bir halde pencereyi açıyorum. Sırtımı sıcağa dayadım yüzüme soğuk rüzgar vuruyor. Karşımda karanlık bir manzaranın köşesinde ışıklı bir parça resim duruyor. Resim aslında beyaz kağıtlara yapılır her rengi kullanabilmek için. Şimdi ben siyaha nasıl resim çizilirin peşindeyim. Işıklı köşeyi doğal bir ressam koymuş tablomun kenarına. Ben siyah olan kısma denizi koydum masmavi Karadeniz gibi. Esen rüzgar deniz kokusunu getirdi burnuma. Alimin fikri neyse zikride oymuş ya...bir uğultu şehirde. Bana göre yarın tezgahlara konulacak balıkların peşindeki balıkçı gemileri bu seslerin sahibi. Derin bir nefes eşliğinde içimi ürperden soğuk havayı çekiyorum içime. Az sonra lapalapa yağacak karın habercisi gibi. Kalemsiz ne güzel çiziliyor uçsuz bucaksız maviler. Dalgaları yüzüme getiriyor damlacıkları bir anda titretiyor tenimi. Elimi uzatsam gemilere dokunuyorum. Ayağımı uzatsam ortasındayım denizin. Sabaha doğacak güneşin vaktini bekliyorum gözlerim tan yeri kadar kızıl. Biliyorum sabaha göreceğim manzara benim çizdiğimden bambaşka olacak. Olsun. İnsan baktığı yerde istediğini görebilmek gibi bir güce sahip. Çölde serap gibi, baktığım her yerde çok başka şeyler görebiliyorum. Ben denizi oraya koydum. İsteyen görsün. Deniz huzur demek, deniz özgürlük demek, deniz sonsuzlukta kaybolmak demek . Deniz bütün iyiliklerin atıldığı ama kaybolmadığı yer. Deniz dalıp dalıp bakılınca hayallerin gerçek gibi yaşandığı manzaradır.
Hayaller güzel. Gerisi hep gerçek.