KÖY ENSTİTÜLERİ, akıl, bilim ve üretimden yana, UNESCO tarafından gelişmekte olan ülkelere eğitim modeli olarak önerilen demokratik eğitim sistemidir.
Köy Enstitüleri üretim için eğitim modelini hayata geçirirken toplumun değer yargılarını, tarihsel süreç içinde oluşturdukları yaşam alışkanlıklarını da toplumun her katmanında paylaşmalarını ilke edinmişti. Bilimi toplumsal değerleri devrimci bir sentez ile bir araya getirmişlerdir. Dünya toplumlarının ürettikleri bilim ve edebiyat ürünlerini de kendi değerleri ile sentezlemesini de bilmişlerdir. Köy Enstitüleri hakkında bir şeyler yazmak için önce eğitimin tanımını yapmak gerekir. Eğitim; İnsanlara doğa ile baş başa kaldıklarında doğayı tüm canlıların yararına değiştirme becerisi kazandırmakla, sosyal toplum içinde birey hak ve özgürlüklerine saygılı toplumun değer yargıları ile barışık insanlar yetiştirme uğraşının tamamıdır. Doğayı bozmadan tahrip etmeden üretip yaşamı kolaylaştırarak, diğer canlıların yaşam haklarına da saygı duyma ilkesini benimser. Evren sadece insanların değildir. Köy Enstitüleri doğayı koruyarak üretme ilkesini hayata geçirmiştir. Beşikdüzü Köy Enstitüsü denizi tarla gibi kullanmış, hem korumuş hem de balık üreterek ülke çapına dağılan Köy Enstitülerinin balık gereksinimi karşılamışlardır. Bu ilke ve bakış açıları uyguladıkları eğitim modeli Dünyayı egemenlikleri altına almak isteyen emperyalistleri rahatsız etmiştir.
Osmanlı Devleti egemenliğindeki Türk toplumu cahil bırakılmıştır. Dünyadaki gelişmelerden büyük çoğunlukla habersizdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında okuma yazma oranı şehir nüfusunda, erkeklerde % 7 dir. Köylük kesimde okuma yazma bilen yok denecek kadar azdır. Kadın nüfusunda da okuma yazma oranı çok daha azdır. Topraklarındaki üst ve alt değerler sanayisi ve bilimi gelişmiş toplumlar tarafından sömürülmektedir. Ülkemizi birinci paylaşım savaşı sonrası işgale götüren nedenin altında yatan gerçek budur. Başta Mustafa Kemal olmak üzere Kurtuluş savaşını kazanan kadro bu çarpıcı olumsuzluğu görmüşler, eğitimi ülke gerçekleri doğrultusunda çağdaş akıl ve bilimden yana planlamışlardır.
1940 ın 17 Nisanında Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlk Öğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç öğretmenlerimizin yönetiminde zamanın Devlet yönetimi tarafından üretime dönük bu devrimci eğitim modeli hayata geçirildi. Yıllarca hor görülmüş, hatta Osmanlı Siyasi sistemi tarafından vergi matrahı ve asker kaynağı olarak görülen Anadolu köylüsü kimlik kazanmaya başladı. Enstitüyü bitiren Öğretmen, Ziraat memuru, sağlık memuru köyün yaşamını değiştirmeye başlayınca yüz yıllarca köye egemen olan feodal baskıcı egemen rahatsız oldu. Kapatılması için çeşitli bahaneler uydurmaya başladılar.
2. Paylaşım Savaşı sonunda Dünya yeniden şekillenirken savaşa katılmamamızı bahane ederek bizleri yeni sistem içine almak istemediler. Katılabilmemiz için ilginç koşullar öne sürdüler. Örneğin ABD li bir iktisatçı şöyle bir koşul ileri sürmüştü. 1- Ağır Sanayi kurmayacaksınız. 2- Çok partili sisteme geçeceksiniz. 3- Köy enstitülerini kapatacaksınız. Bu ana üç başlığın altında ayrıntılı başlıklar da var. ( Karabük Demir Çelik Fabrikasını, Eskişehir Motor Fabrikasını, Kayseri uçak fabrikasını kapatacaksınız, Tarımla kalkınma modelini benimseyeceksiniz, Kara taşımacılına önem vereceksiniz ….gibi). Çok partili döneme geçmek hayli sancılı oldu. Toprak Reformu tasarısına karşı çıkan feodal toprak ağaları Demokrat Partiyi Kurarak yeni bir siyasi sistem başlatıldı. 1950 yılında ABD nin desteği ile iktidara gelen siyasi otorite 1952 yılında Köy Enstitülerini tamamen kapattı. Kapatılma aşamasında gazetede yayınlanan Van Milletvekili Kinyas Kartal ile yapılan söylemi kısaca yazma gereği duydum.
1970 li yıllarda UNESCO Hindistan da bir eğitim semineri düzenler. Bir Türk yetkili de bu seminere davetlidir. Hindistan da büyük bir coğrafyada o coğrafyanın özellikler değerlendirilerek Köy Enstitüsü benzeri bir eğitim modeli uygulanmaktadır. Bizim yetkili bu sistemi çok beğenir Hintli yetkiliye sistemin nereden alındığını sorunca Hitli yetkili, bu sistemi bize ABD önerdi aslında bu sistem 1940 yıllarda Türkiye’de uygulanan Türk Eğitim sistemidir der. Türk yetkili Köy Enstitüsü hakkında yeterli bilgiye sahip değildir. Biraz da mahcup olur. Türkiye’ye dönünce Köy Enstitüleri ile ilgili lehte ve aleyhte tüm yazıları, söylemleri araştırır. 12 Eylül sonrası en yaşlı üye sıfatıyla meclisi açan Van Milletvekili Kinyas Kartal’a gider. Köy Enstitülerinin neden kapatıldığını sorar. Kinyas Ağa aynen şöyle açıklar.”Benim köylüm herhangi bir iş için şehre inme gereğini duymaz. Şehirde köylümün işlerini benim adamlarım hallederdi. Bir gün köye iki öğretmen geldi, benim köylüm dilekçelerini kendileri yazmaya başladılar. Ben köylümün aydınlanmasını isterim ama yaşarken ağalığımın elden gitmesini istemem. 1950 yılında bize oy istemeye gelen siyasilere Köy Enstitülerini kapatırsanız size oy veririz dedik. Biz oy verdik onlar da Enstitüleri kapattılar.” Demiş. Konuşmacı olarak katıldığım bir panelde izleyicilere Köy Enstitüleri kimin için vardı oy verenler kimlerdi diye sormuştum.
Köyün, köylünün aydınlanmasını istemeyenler yine köylünün bilinçsizliğini kullanarak kendileri için aydınlık yarınları kuracak bu eğitim sistemini kapattılar.
Soğanın otuz lira, etin üç yüz lira, tarımın, hayvancılığın zaafa uğramasının altında yatan ana gerçek budur. Hatta 1963 yılına kadar buğday ihraç ettiğimiz Rusya ve Ukrayna’dan buğday almamızın altında yatan gerçekte budur. Tüm fabrikalar satılırken, üretim Kooperatileri (Fiskobirlik) gibi kurumların atıl hale getirilip çalışamaz hale getirilmesinin altında yatan gerçek budur.
Çağın en modern üretime dönük, emek, bilim ve akıldan yana eğitim modeli Köy Enstitülerine emek veren Başta Hasan Ali Yücel, İsmail Hakka Tonguç ve tüm öğretmenlerimizi saygı ile anıyorum, ruhları şad olsun.
Emeğin yüce değer kabul edildiği, bilim ve aklın egemen olduğu, çağdaş demokratik bir Türkiye dileklerimle sağlıkla ve mutluluk içinde kalınız. 14.Nisan. 2023
Emekli Tarih Öğretmeni
Giresun Ticaret Lisesi Eski müdürü.