Hava soğuk, bahçede çalışmanın olanağı yok. Sevgili Serhan ASKER’in GÖRKEMLİ HATIRALAR ını izliyorum.
MURAT DAĞI nın Altın arama nedeniyle nasıl öldürüldüğünü içim acıyarak izliyorum. Doğayı Koruma Platformu ve Derelerin Kardeşliği platformun gönüllü üyesi ve bunlarla ilgili eylemlere katılan biri olarak çok üzüldüm çok ta öfkeliyim. Öfkemi belirtmeden edemiyorum.
Altın arama bahanesi ile topraklarımız, doğamız siyanürle öldürülüyor. Su kaynaklarımız kullanılamaz hale geliyor. Çünkü siyanür ve sülfirik asit su kaynaklarını zehirliyor. Yaşam için su ile altını karşılaştırdığımızda altının yaşama hiçbir katkısı olmadığını, suyun ise yaşamın kendisi olduğunu biliyoruz. Bütün canlıların yaşam kaynağı başta SU ve HAVA dır. Siyanür toprağa karıştığı zaman suyu zehirlediği gibi sıcak ve kuru havalarda buharlaştığı için havayı da kirletip yaşamı tehdit ediyor.
Siyanür, karbon ve azot bileşiğidir. Hidrosiyanik, veya Pürisik asit olarak bilinir. Son derece toksik bir maddedir. Hidrojen Siyanürle bileşerek gaz halini alır. Solunulduğu zaman organik yaşamı engeller. Canlı yaşamı için son derece tehlikelidir, canlı yaşamını yok eder.
Siyanürle altın nasıl elde edilir; Maden rezervi olan kayalar öğütülür, su ve siyanürle yıkanarak içindeki altın cevherinin çökmesi sağlanır. İçindeki çok az miktardaki altın kalır, kalan cüruf bir yerde depo edilir. Bu cüruf siyanürlü olduğu için çok tehlikeli ve ölümcüldür. Erzincan’da göçük altında kalan emekçilerimize onun için ulaşamadılar.
Kaz dağlarında, Fatsa’da Erzincan’da Murat Dağında başkaca birçok yerde altın arama nedeniyle doğayı katlettiler.
Ülkemizin değişik bölgelerinde altın aranmaktadır. Ülkemiz Dünya altın rezervi açısında önde gelen ülkelerden biridir. İnsan sormadan edemiyor, bu çıkarılan altınlar nerede? Hazinemiz tam takır. Emeklilerimize verilmesi gereken zammın hazineyi zora sokacağı üst yetkili tarafından açıklandı. Altın aramada çıkardığınız çan sesi develeri ürkütmeye yetmedi. Hala enflasyon üçlü rakamlara tırmanıyor. Ramazan geldi, insanlarımız iftarlık, sahurluk yiyecek almada zorlanıyor. Tarım arazilerimiz gereksiz bahanelerle yok ediliyor. Bu nedenle özellikle başta ekmek, et, sebze gibi yaşam kaynağımız yok edilmeye çalışılıyor.
En önemlisi siyanür ün etkisi uzun yıllar devam ediyor. Gelecek yıllarda yakın su kaynaklarını da etkileyeceği bilim adamları tarafından uyarılmaktadır. Altın arayan şirketin KANADALI olduğunu biliyoruz. Bu ara Kanada’da geçen bir olayı tekrar yazmak istiyorum. Biliyorsunuz Kanada’nın bayrağında ÇINAR yaprağı vardır. Bizim doğamızı katlederken kendi doğalarını üst düzeyde koruyorlar. “Kanada da yaşayan bir Türk her gün yemek yediği lokantaya girerken kapıdaki gülden bir gül koparır. Masaya oturur ama hiçbir garson kendisine bakmaz. On-onbeş dakika sonra motorlu görevli gelerek doğrudan adama yaklaşıp, gülü neden kopardığını sorar. Şu kadar cezanız var peşin mi ödeyeceksiniz yoksa makbuz mu keseyim der. Kişi peşin cezasını öder.” Bizim doğamızı katleden, katlederken büyük payı da alan Kanadalı, kendi topraklarında bir gülün koparılmasına tahammül edemiyor. Bu uygulamayı ne zaman doğru öğrenebilirsek o zaman doğamızın kıymetini de öğrenebiliriz diye düşünüyorum.
Bu konuda duyarlı olan tüm insanlarıma, özellikle bu konuyu programına konu eden sevgili Serhan ASKER e teşekkür etmeyi borç bilirim.
Daha yaşanılır bir coğrafyada, mutlu huzurlu, Demokrasinin tüm nimetleri içinde güvenli yaşam dileklerimle saygı, sevgi ve sağlıcakla kalınız. 10.03.2024
Hüseyin ÇAKICI
Emekli Tarih Öğretmeni
Giresun Ticaret Lisesi Eski Müdürü.