Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Özcan Temel
Köşe Yazarı
Özcan Temel
 

BÜYÜK YIKIM

Bu hafta, köşemde yazı yazmak gelmiyor, içimden. Büyük bir felaket yaşıyoruz. Zor günler geçiriyoruz. Ülkem yaslı, ben yaslı! Çok çok üzgünüm. Büyük geçmiş olsun Türkiye’m. Başımız sağ olsun. 06 Şubat 2023 Pazartesi sabahı erken uyandım. Adıyaman- Pazarcık merkezli büyük bir depremle alt üst olduğunu öğrendim. Gözümü ayıramadığım televizyon ekranlarından depremin sabaha karşı 04.17 saatinde meydana geldiği ve 7,4 büyüklüğünde olduğu bilgisi paylaşılıyordu. Deprem yalnızca Kahramanmaraş’ı vurmamıştı. Tam on ilde büyük bir yıkım yaşanıyordu. Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa büyük bir felaketle karşı kaşıya gelmişti. Evler, apartmanlar, siteler, kamu binaları, hastaneler yerle bir… Daha sonra bu büyüklük 7,7 olarak düzeltildi. Ardından Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde bir deprem daha… Şanlı, gazi, kahraman illerimizde felaket ötesi büyük yıkımlar… Enkaz altından çıkarılan cesetler, enkaz altından kurtarılan insanlar insanlar…. Göz yaş dökmekte yetersiz… Yürek dayanmıyor yürek… Üzerinden beş gün geçen depremde yaşamını yitirenlerin sayılarını 17 Ağustos 1999 depremini çok çok aştı. Beş gün sonra ölen insan sayısı yirmi bini aştı; yaralananlar seksen bini… Henüz arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Depremin yerle bir ettiği binaların enkazından daha ne kadar insanın cansız bedeni çıkarılacak kimse kestiremiyor. Yürek dayanmıyor kurtarılan insan görüntülerine… Bebekler, kız çocukları, erkek çocukları; kadınlar, erkekler… Masum, şaşkın bakışlar… Kolonu kesip seni kurtaracağız diyen kurtarma ekibine “Kolumu mu keseceksiniz?” diyen enkaz altındaki çocuğa hangi yürek dayanabilir? Ya o kız “Anne, anne” diyen küçük kız! Enkaz altından çıkarılan kız çocuğuna şişenin kapağı ile su veriyorlar, içmek istemiyor. Belli ki suyu ilaç sanıyor. “Doktor beni muayene etmedi ki…” diye başlıyor konuşmaya… Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen bir kadın görüntüsü ekranlarda! Öyle ki kurtulma ümidini kaybetmiş. Yakınlarına sesleniyor: İki yüz elli lira borcum var, ödeyin… Aslında hiç yazmamayı düşündüm. Köşemi kara bir sütun olarak bırakayım dedim. Kamil aradı. Yazı istedi. Yazmakla yazmamak arasında kaldım. Böyle ağır bir yıkım, ağır bir felaket karşısında yazı yazmıyorum; içimi döküyorum. Çok çok çok üzgünüm. Böyle büyük felaketler yaşadık, ders almadık. Almıyoruz! Deprem öldürmez, çürük binalar öldürür, diyor uzmanlar. Deprem gerçeği ile yaşamak! Aynı büyüklükteki depremler bizde büyük yıkımlara, can kayıplarına, derin acılara neden oluyor da Japonya’da niçin olmuyor? Tevfik Fikret’in 1895 yılında İstanbul’da meydana gelen büyük depremle ilgili kaleme aldığı “ZELZELE” şiirden bir bölümüne önce aslıyla sonra sadeleştirilmiş haliyle yer vererek yazıyı noktalamak istiyorum. …. Ki hep sinirli ve hummalı hastalar gibi yer Birden İçin için ve uzun Bir ihtilâc ile çırpındı, kırdı, yıktı… Keder Ve korku yüzleri soldurdu; evler, aileler Birer döküntü; kalanlar bütün ezik, kurada; Bir inkisâr-ı huşu’ en şerefli başlarda, Minareler bile ser-be-zemin. Beşer bir sadme-i mes’ûma böyle uğrar da Biraz tenebbüh eder. Biraz tenebbüh için bin belâ… Ne ders-i haşin! Şiirin sadeleştirilmiş hali: … Sanki sinirli ve ateşli hastalar gibi yer Birden İçin için ve uzun Bir sarsıntıyla çırpındı, kırdı, yıktı… Kaygı Ve korku soldurdu yüzleri; evler, aileler Birer döküntü oldu; kalanlar hep ezik, yıkık; Korkuyla boyun eğme en onurlu başlarda, Minareler bile Yerle bir. İnsan böyle uğursuz bir vuruşla karşılaşınca Birazcık uyanır. Biraz uyanmak için bin belâ… Ne kaba ders! Ya “deprem öldürmez çürük binalar öldürür” gerçeği ile yüzleşip ülkemizi depremlere dayanıklı binalarla bayındır edeceğiz ya da her büyük deprem sonrası büyük kayıplar, acılar, üzüntüler yaşayacağız. Tercih bizim. Ülkemize geçmiş olsun; milletimizin başı sağ olsun.      
Ekleme Tarihi: 15 Şubat 2023 - Çarşamba

BÜYÜK YIKIM

Bu hafta, köşemde yazı yazmak gelmiyor, içimden. Büyük bir felaket yaşıyoruz. Zor günler geçiriyoruz. Ülkem yaslı, ben yaslı! Çok çok üzgünüm. Büyük geçmiş olsun Türkiye’m. Başımız sağ olsun.
06 Şubat 2023 Pazartesi sabahı erken uyandım. Adıyaman- Pazarcık merkezli büyük bir depremle alt üst olduğunu öğrendim. Gözümü ayıramadığım televizyon ekranlarından depremin sabaha karşı 04.17 saatinde meydana geldiği ve 7,4 büyüklüğünde olduğu bilgisi paylaşılıyordu. Deprem yalnızca Kahramanmaraş’ı vurmamıştı. Tam on ilde büyük bir yıkım yaşanıyordu. Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa büyük bir felaketle karşı kaşıya gelmişti. Evler, apartmanlar, siteler, kamu binaları, hastaneler yerle bir… Daha sonra bu büyüklük 7,7 olarak düzeltildi. Ardından Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde bir deprem daha… Şanlı, gazi, kahraman illerimizde felaket ötesi büyük yıkımlar… Enkaz altından çıkarılan cesetler, enkaz altından kurtarılan insanlar insanlar….
Göz yaş dökmekte yetersiz… Yürek dayanmıyor yürek… Üzerinden beş gün geçen depremde yaşamını yitirenlerin sayılarını 17 Ağustos 1999 depremini çok çok aştı. Beş gün sonra ölen insan sayısı yirmi bini aştı; yaralananlar seksen bini… Henüz arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Depremin yerle bir ettiği binaların enkazından daha ne kadar insanın cansız bedeni çıkarılacak kimse kestiremiyor.
Yürek dayanmıyor kurtarılan insan görüntülerine… Bebekler, kız çocukları, erkek çocukları; kadınlar, erkekler… Masum, şaşkın bakışlar… Kolonu kesip seni kurtaracağız diyen kurtarma ekibine “Kolumu mu keseceksiniz?” diyen enkaz altındaki çocuğa hangi yürek dayanabilir? Ya o kız “Anne, anne” diyen küçük kız! Enkaz altından çıkarılan kız çocuğuna şişenin kapağı ile su veriyorlar, içmek istemiyor. Belli ki suyu ilaç sanıyor. “Doktor beni muayene etmedi ki…” diye başlıyor konuşmaya… Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen bir kadın görüntüsü ekranlarda! Öyle ki kurtulma ümidini kaybetmiş. Yakınlarına sesleniyor: İki yüz elli lira borcum var, ödeyin…
Aslında hiç yazmamayı düşündüm. Köşemi kara bir sütun olarak bırakayım dedim. Kamil aradı. Yazı istedi. Yazmakla yazmamak arasında kaldım. Böyle ağır bir yıkım, ağır bir felaket karşısında yazı yazmıyorum; içimi döküyorum. Çok çok çok üzgünüm. Böyle büyük felaketler yaşadık, ders almadık. Almıyoruz! Deprem öldürmez, çürük binalar öldürür, diyor uzmanlar. Deprem gerçeği ile yaşamak! Aynı büyüklükteki depremler bizde büyük yıkımlara, can kayıplarına, derin acılara neden oluyor da Japonya’da niçin olmuyor? Tevfik Fikret’in 1895 yılında İstanbul’da meydana gelen büyük depremle ilgili kaleme aldığı “ZELZELE” şiirden bir bölümüne önce aslıyla sonra sadeleştirilmiş haliyle yer vererek yazıyı noktalamak istiyorum.
….
Ki hep sinirli ve hummalı hastalar gibi yer
Birden
İçin için ve uzun
Bir ihtilâc ile çırpındı, kırdı, yıktı… Keder
Ve korku yüzleri soldurdu; evler, aileler
Birer döküntü; kalanlar bütün ezik, kurada;
Bir inkisâr-ı huşu’ en şerefli başlarda,
Minareler bile ser-be-zemin.
Beşer bir sadme-i mes’ûma böyle uğrar da
Biraz tenebbüh eder.
Biraz tenebbüh için bin belâ… Ne ders-i haşin!
Şiirin sadeleştirilmiş hali:

Sanki sinirli ve ateşli hastalar gibi yer
Birden
İçin için ve uzun
Bir sarsıntıyla çırpındı, kırdı, yıktı… Kaygı
Ve korku soldurdu yüzleri; evler, aileler
Birer döküntü oldu; kalanlar hep ezik, yıkık;
Korkuyla boyun eğme en onurlu başlarda,
Minareler bile
Yerle bir.
İnsan böyle uğursuz bir vuruşla karşılaşınca
Birazcık uyanır.
Biraz uyanmak için bin belâ… Ne kaba ders!

Ya “deprem öldürmez çürük binalar öldürür” gerçeği ile yüzleşip ülkemizi depremlere dayanıklı binalarla bayındır edeceğiz ya da her büyük deprem sonrası büyük kayıplar, acılar, üzüntüler yaşayacağız. Tercih bizim. Ülkemize geçmiş olsun; milletimizin başı sağ olsun.

 
 
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.