Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Özcan Temel
Köşe Yazarı
Özcan Temel
 

YOZLAŞAN MAHALLE KÜLTÜRÜ

İster kentte olsun ister kırsalda her mahallenin iyi komşuluk ilişkilerine dayanan kendine özgü sıcak bir kültürü vardı. Çocukluğum, gençliğim kırsaldaki (köy) bir mahallede geçti. Geçmiş yıllarda sevgi, saygı ve dayanışma ruhuyla mayalanan, birlik ve beraberlik anlayışıyla öne çıkan mahalle kültürü, ne yazık ki günümüzde yerini bireyselliğe, nemelazımcılığa bıraktı. Mahallelerin gelenekselleşmiş dokusu, atmosferi kırıldı. Çocukluğum, gençliğim kırsalda (köy) bir mahallede geçti. O günleri anımsadıkça mutlu oluyorum. Nasıl mutlu olmayayım ki? Komşularımız güler yüzlüydü, ekmekliydi, candandı. Mahallemizde birlik ve beraberlik vardı, dayanışma vardı. Büyüklerin sözü sohbeti dinlenirdi. Yaşlılara saygı ve hürmet gösterilirdi. Herkes elindekini komşusuyla paylaşmaktan mutlu olurdu. Nasıl mı? Bir evde pişen yöresel bir yemek (lahana, sırgan); diğer evlerle paylaşılırdı. Tavadan inen ilk pekmez, komşularla paylaşılırdı… İmeceler kurulurdu. Biri dara mı düştü, birinin sıkıntısı mı var birlikte üstesinden gelinirdi… Düğünler, bayramlar, şenlikler birlikte kutlanırdı. Cenazelerde acılar paylaşılırdı. Cenaze evlerinde ocak tütmez, aş kaynamazdı. Yiyecekler komşu evlerden getirilirdi… Kısacası ağlayanla ağlanır, gülenle gülünürdü… Cahit Sıtkı Tarancı, “Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim” der Otuz Beş Yaş şiirinde. İnsan gibi kültür de değişiyor, zamanla. İyi komşuluk ilişkilerine dayalı mahalle kültürü de öyle… İnsanlar değişti. Şimdilerde, ne eski mahalle kültürü kaldı ne eski candan ilişkiler! Ne tadı var ne tuzu mahallelerin ne neşesi, huzuru. Mahalleler özünü, ruhunu yitirdi. Acı olan, üzüncü olan bu! Eskiden oturup saatlerce sohbet edebildiğim saygıdeğer, güzel insanlar vardı mahallemizde. Sanattan, şiirden, edebiyattan hatta siyasetten söz edebiliyorduk. Her biri okumaya, öğrenmeye meraklıydı. Yapıcı, yönlendirici, yol gösterici insanlardı. Beybaba şiirden, sanattan, musikiden söz ederdi. Saatlerce dinlerdik, yorulmazdık. Fransız şiirinden örnekler okurdu, keyif alırdık. Burhan Temel, tuvaldeki tabloya yumuşak fırça dokunuşlarıyla ruh verirdi. Her yerde hazır ve nazır bir Asker Amca vardı. Çok okuyan, okuduklarını paylaşan Abdullah Amca; sabırlı, yumuşak Gara Dayı, daima yumuşak, sakin, yardımsever, güleryüzlü babam… Efe diye çağırılan sevilip sayılan, herkesin yardımına koşan dedem; her biri ayrı bir güzellik olan İşlek Nene, Hava Nene, Hacer Babaanne, Kayu Nene… Çark Emi başka bir tipti, Samittin Emi başka bir tip. Tok gözlüydü, yumuşak, naif, çöp gibi ince biriydi; fakirdi ama bunu dert etmezdi, Samittin Emi; kanaatkârdı, azla yetinmesini bilirdi. Pazarda incik boncuk satar evine ekmek götürürdü… Yumuşak, sevecen, kanaatkâr bir kadındı Esma Teyze… Bunlar mahallemizin güler yüzleriydi. Birbirlerine bağlıydılar. Biri üzülünce hepsi üzülür, biri sevinince hepsi sevinirdi… Ne yazık ki günümüzde, bu güzel insanlar yok! Onlarla oluşan mahalle kültürü onların vefatıyla yok oldu! Mahallemiz yavanlaştı. Bizim mahalle böyle de diğer mahalleler farklı mı? Hayır! Onlar da öyle… Ünlü yazar Yaşar Kemal’in İnce Memed romanının sonunda söylediği gibi “O güzel insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler”… Güzelim mahalle kültürü de onlarla birlikte gitti… Güzel mahalleyi anlatan güzel şiirlerden birkaç duygulu dize kaldı geriye. Bir aile gibiydi bizim mahalle, Fakirdi, yoksuldu, Hiç kimse gitmezdi hiçbir yere, Biri giderse o, ben olurdum. Oysa şimdi, sen gidiyorsun. Ben, hiç alışık değilim ki Birini yolcu etmeye… Böyle anlatıyor Durdu Mehmet Bolat, yaşadığı mahalle ile ilgili izlenimlerini… Bu dizeleri okurken Fahriye Abla şiirinde yer alan “Ne güzel komşumuzdun sen” dizelerini anımsadım, birden. Çocukluğumda, delikanlılığımda doya doya yaşadığım sıcak, içten, güzel, sevgiyle yoğrulmuş, güvenle taranmış iyi komşuluk ilişkilerinden kesitler bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden… Şimdiki mahallelerde çıkarcı, vurdumduymaz, nemelazımcı, rüzgâra göre yön değiştiren fırıldak, dönek insanlar boy gösterir oldu. Güzel insanlar sayıca azaldı. Birlikten kuvvet doğar anlayışı yerini beni sokmayan yılan bin yaşasın anlayışına bıraktı. Ne gören göz görüyor, ne duyan kulak duyuyor! Ne acı! Bu tipleri şu sözlerle yeriyor, Veysel Şimşek: Çıkarcılar çoktur vardır her yerde / Herkesin başını düşürür derde / Alır vermez insaf yoktur nankörde”… Mahallelerde uç veren bu kültürün adı, yozlaşma. Ahmet Kaçar, değişen, dönüşen, bireyselleşen ve bencilleşen mahalle insanını hicveder: Kurtul vicdan azabından son bir doğru haber yay da Adam ol vardığın yerde çakal muhabbeti yapma Deli isen zarar etmez otur kelle, kehle say da Aklın varsa köse ile sakal muhabbeti yapma Dörtlükte dile getirildiği gibi bunlar vicdansız, adam olmaktan uzak tiplerdir. Adam olmak kültürümüzde önemli bir kavramdır. Bu kavramın karşılığı, iyi yetişmek, iyi bir duruma gelmek, toplumun kurallarına uymak olarak verilir sözlükte. Adam olmak, insan olmaktır. İnsanlık değerlerini yaşamak ve yaşatmaktır. Erdemli olmaktır. Can Yücel, insan olmanın erdemini dile getirir, kendine özgü şiir diliyle: Kendine bak kendine Özüne, Sözüne, Benliğine. İlgilenme kimseyle Kim ne yemiş ne giymiş Bundan sana ne Sen kendini besle Bilgiyle, Sevgiyle, Şefkatle. Ancak o zaman ulaşırsın İnsan olmanın erdemine… Kaçar’ın söylediği gibi insan olmaktan uzaklaşanlar “çakal ya da sakal muhabbeti” yaparlar. Bir başka söylemle kediyi kuyruğu ile dalaştırırlar. Çarşıda, pazarda, yolda dolaşan kendi halinde tipler vardır. Halk bunlara “deli” der. Deliler zararsızdır. Oturup kelle, kehle (bit) sayarlar. Bir de deli ayaklarına yatanlar vardır. Bunlar tehlikelidir. Deli ayaklarına yatanlara şöyle seslenir Kaçar: Aklın varsa köse ile sakal muhabbeti yapma! Ne yazık ki bu tipler ne uslanır, ne de akıllanır. Şimdiki mahallelerde “yeni yetme” denilen tipler yaşıyor. Bunlar yalnızca mahalle kültüründen değil ev kültüründen de uzak… Mahalleler sokaklardan, sokaklar evlerden oluşur. Ev mahallenin yapı taşı. Günümüzde mahalleler, sokaklar gibi evler de yavanlaştı. Çocukların odaları ayrı, büyüklerin ayrı! Akşam olunca çocuklar odalarına çekiliyor. Sanal ortamda zaman geçiriyorlar… Anne başka bir dizi izliyor, televizyonda baba başka bir program… Çocukluk, delikanlılık, gençlik yıllarımızda hep birlikte sofraya oturur; yer içerdik. Odaya geçer ondan, bundan; günlük işlerden konuşurduk; şakalaşır, gülüşürdük… Huzur içinde uyur, huzur içinde uyanırdık. Mutluyduk. Uzun sözün kısası evlerin şimdiki görüntüsü ile mahallelerin şimdiki görüntüsü aynı: Tatsız, tuzsuz; kuru ve yavan. Eskiden, mahalle evlerinin kapıları insanlığa açılırdı; dostluğa, arkadaşlığa, dayanışmaya… Eskiden mahalle evlerinin pencerelerinden tanıdık yüzler bakardı… Sokaklarda insanlar sevgiyle, muhabbetle selamlaşırdı… Evler sıcaktı, sokaklar can, mahalleler dost… Özlüyorum o güzelim mahalleleri, sokakları, evleri… Günümüzde insanoğlunun ihtiyaç duyduğu her şey var: Ev, araba, giyim-kuşam, tatil, eğlence… Ama insanlar yalnız. Ülkeler dışa açıldıkça insanlar içe kapanıyor. Çıkar ilişkisine bağlı dostluklar, arkadaşlıklar; ya da bana öyle geliyor. Ne eski sokak kültüründen ne de mahalle kültüründen iz kaldı, günümüzde. Mahalle can demekti, dost demekti, arkadaş demekti, insan demekti… Ne yazık ki günümüzde hepsi bitti. Âşık Veysel’in dediği gibi bir tek sadık dost kaldı. O da kara torak!
Ekleme Tarihi: 11 Temmuz 2023 - Salı

YOZLAŞAN MAHALLE KÜLTÜRÜ

İster kentte olsun ister kırsalda her mahallenin iyi komşuluk ilişkilerine dayanan kendine özgü sıcak bir kültürü vardı. Çocukluğum, gençliğim kırsaldaki (köy) bir mahallede geçti. Geçmiş yıllarda sevgi, saygı ve dayanışma ruhuyla mayalanan, birlik ve beraberlik anlayışıyla öne çıkan mahalle kültürü, ne yazık ki günümüzde yerini bireyselliğe, nemelazımcılığa bıraktı. Mahallelerin gelenekselleşmiş dokusu, atmosferi kırıldı.
Çocukluğum, gençliğim kırsalda (köy) bir mahallede geçti. O günleri anımsadıkça mutlu oluyorum. Nasıl mutlu olmayayım ki? Komşularımız güler yüzlüydü, ekmekliydi, candandı. Mahallemizde birlik ve beraberlik vardı, dayanışma vardı. Büyüklerin sözü sohbeti dinlenirdi. Yaşlılara saygı ve hürmet gösterilirdi. Herkes elindekini komşusuyla paylaşmaktan mutlu olurdu. Nasıl mı? Bir evde pişen yöresel bir yemek (lahana, sırgan); diğer evlerle paylaşılırdı. Tavadan inen ilk pekmez, komşularla paylaşılırdı… İmeceler kurulurdu. Biri dara mı düştü, birinin sıkıntısı mı var birlikte üstesinden gelinirdi… Düğünler, bayramlar, şenlikler birlikte kutlanırdı. Cenazelerde acılar paylaşılırdı. Cenaze evlerinde ocak tütmez, aş kaynamazdı. Yiyecekler komşu evlerden getirilirdi… Kısacası ağlayanla ağlanır, gülenle gülünürdü…
Cahit Sıtkı Tarancı, “Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim” der Otuz Beş Yaş şiirinde. İnsan gibi kültür de değişiyor, zamanla. İyi komşuluk ilişkilerine dayalı mahalle kültürü de öyle…
İnsanlar değişti. Şimdilerde, ne eski mahalle kültürü kaldı ne eski candan ilişkiler! Ne tadı var ne tuzu mahallelerin ne neşesi, huzuru. Mahalleler özünü, ruhunu yitirdi. Acı olan, üzüncü olan bu! Eskiden oturup saatlerce sohbet edebildiğim saygıdeğer, güzel insanlar vardı mahallemizde. Sanattan, şiirden, edebiyattan hatta siyasetten söz edebiliyorduk. Her biri okumaya, öğrenmeye meraklıydı. Yapıcı, yönlendirici, yol gösterici insanlardı. Beybaba şiirden, sanattan, musikiden söz ederdi. Saatlerce dinlerdik, yorulmazdık. Fransız şiirinden örnekler okurdu, keyif alırdık. Burhan Temel, tuvaldeki tabloya yumuşak fırça dokunuşlarıyla ruh verirdi. Her yerde hazır ve nazır bir Asker Amca vardı. Çok okuyan, okuduklarını paylaşan Abdullah Amca; sabırlı, yumuşak Gara Dayı, daima yumuşak, sakin, yardımsever, güleryüzlü babam… Efe diye çağırılan sevilip sayılan, herkesin yardımına koşan dedem; her biri ayrı bir güzellik olan İşlek Nene, Hava Nene, Hacer Babaanne, Kayu Nene… Çark Emi başka bir tipti, Samittin Emi başka bir tip. Tok gözlüydü, yumuşak, naif, çöp gibi ince biriydi; fakirdi ama bunu dert etmezdi, Samittin Emi; kanaatkârdı, azla yetinmesini bilirdi. Pazarda incik boncuk satar evine ekmek götürürdü… Yumuşak, sevecen, kanaatkâr bir kadındı Esma Teyze… Bunlar mahallemizin güler yüzleriydi. Birbirlerine bağlıydılar. Biri üzülünce hepsi üzülür, biri sevinince hepsi sevinirdi…
Ne yazık ki günümüzde, bu güzel insanlar yok! Onlarla oluşan mahalle kültürü onların vefatıyla yok oldu! Mahallemiz yavanlaştı. Bizim mahalle böyle de diğer mahalleler farklı mı? Hayır! Onlar da öyle… Ünlü yazar Yaşar Kemal’in İnce Memed romanının sonunda söylediği gibi “O güzel insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler”… Güzelim mahalle kültürü de onlarla birlikte gitti… Güzel mahalleyi anlatan güzel şiirlerden birkaç duygulu dize kaldı geriye.
Bir aile gibiydi bizim mahalle,
Fakirdi, yoksuldu,
Hiç kimse gitmezdi hiçbir yere,
Biri giderse o, ben olurdum.
Oysa şimdi, sen gidiyorsun.
Ben, hiç alışık değilim ki
Birini yolcu etmeye…

Böyle anlatıyor Durdu Mehmet Bolat, yaşadığı mahalle ile ilgili izlenimlerini… Bu dizeleri okurken Fahriye Abla şiirinde yer alan “Ne güzel komşumuzdun sen” dizelerini anımsadım, birden. Çocukluğumda, delikanlılığımda doya doya yaşadığım sıcak, içten, güzel, sevgiyle yoğrulmuş, güvenle taranmış iyi komşuluk ilişkilerinden kesitler bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden…
Şimdiki mahallelerde çıkarcı, vurdumduymaz, nemelazımcı, rüzgâra göre yön değiştiren fırıldak, dönek insanlar boy gösterir oldu. Güzel insanlar sayıca azaldı. Birlikten kuvvet doğar anlayışı yerini beni sokmayan yılan bin yaşasın anlayışına bıraktı. Ne gören göz görüyor, ne duyan kulak duyuyor! Ne acı! Bu tipleri şu sözlerle yeriyor, Veysel Şimşek: Çıkarcılar çoktur vardır her yerde / Herkesin başını düşürür derde / Alır vermez insaf yoktur nankörde”…
Mahallelerde uç veren bu kültürün adı, yozlaşma. Ahmet Kaçar, değişen, dönüşen, bireyselleşen ve bencilleşen mahalle insanını hicveder:
Kurtul vicdan azabından son bir doğru haber yay da
Adam ol vardığın yerde çakal muhabbeti yapma
Deli isen zarar etmez otur kelle, kehle say da
Aklın varsa köse ile sakal muhabbeti yapma

Dörtlükte dile getirildiği gibi bunlar vicdansız, adam olmaktan uzak tiplerdir. Adam olmak kültürümüzde önemli bir kavramdır. Bu kavramın karşılığı, iyi yetişmek, iyi bir duruma gelmek, toplumun kurallarına uymak olarak verilir sözlükte. Adam olmak, insan olmaktır. İnsanlık değerlerini yaşamak ve yaşatmaktır. Erdemli olmaktır. Can Yücel, insan olmanın erdemini dile getirir, kendine özgü şiir diliyle:
Kendine bak kendine
Özüne,
Sözüne,
Benliğine.
İlgilenme kimseyle
Kim ne yemiş ne giymiş
Bundan sana ne
Sen kendini besle
Bilgiyle,
Sevgiyle,
Şefkatle.
Ancak o zaman ulaşırsın
İnsan olmanın erdemine…

Kaçar’ın söylediği gibi insan olmaktan uzaklaşanlar “çakal ya da sakal muhabbeti” yaparlar. Bir başka söylemle kediyi kuyruğu ile dalaştırırlar. Çarşıda, pazarda, yolda dolaşan kendi halinde tipler vardır. Halk bunlara “deli” der. Deliler zararsızdır. Oturup kelle, kehle (bit) sayarlar. Bir de deli ayaklarına yatanlar vardır. Bunlar tehlikelidir. Deli ayaklarına yatanlara şöyle seslenir Kaçar: Aklın varsa köse ile sakal muhabbeti yapma! Ne yazık ki bu tipler ne uslanır, ne de akıllanır.
Şimdiki mahallelerde “yeni yetme” denilen tipler yaşıyor. Bunlar yalnızca mahalle kültüründen değil ev kültüründen de uzak… Mahalleler sokaklardan, sokaklar evlerden oluşur. Ev mahallenin yapı taşı. Günümüzde mahalleler, sokaklar gibi evler de yavanlaştı. Çocukların odaları ayrı, büyüklerin ayrı! Akşam olunca çocuklar odalarına çekiliyor. Sanal ortamda zaman geçiriyorlar… Anne başka bir dizi izliyor, televizyonda baba başka bir program…
Çocukluk, delikanlılık, gençlik yıllarımızda hep birlikte sofraya oturur; yer içerdik. Odaya geçer ondan, bundan; günlük işlerden konuşurduk; şakalaşır, gülüşürdük… Huzur içinde uyur, huzur içinde uyanırdık. Mutluyduk. Uzun sözün kısası evlerin şimdiki görüntüsü ile mahallelerin şimdiki görüntüsü aynı: Tatsız, tuzsuz; kuru ve yavan.
Eskiden, mahalle evlerinin kapıları insanlığa açılırdı; dostluğa, arkadaşlığa, dayanışmaya… Eskiden mahalle evlerinin pencerelerinden tanıdık yüzler bakardı… Sokaklarda insanlar sevgiyle, muhabbetle selamlaşırdı… Evler sıcaktı, sokaklar can, mahalleler dost… Özlüyorum o güzelim mahalleleri, sokakları, evleri…
Günümüzde insanoğlunun ihtiyaç duyduğu her şey var: Ev, araba, giyim-kuşam, tatil, eğlence… Ama insanlar yalnız. Ülkeler dışa açıldıkça insanlar içe kapanıyor. Çıkar ilişkisine bağlı dostluklar, arkadaşlıklar; ya da bana öyle geliyor. Ne eski sokak kültüründen ne de mahalle kültüründen iz kaldı, günümüzde. Mahalle can demekti, dost demekti, arkadaş demekti, insan demekti… Ne yazık ki günümüzde hepsi bitti. Âşık Veysel’in dediği gibi bir tek sadık dost kaldı. O da kara torak!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.