Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Özcan Temel
Köşe Yazarı
Özcan Temel
 

NARMANLI HAN'DA GÖRELE

Eski adı “Pera” olan Beyoğlu'nun tam sırtındadır, İstiklal Caddesi. Bu cadde, İstanbul'un dünyaya açılan önemli bir kapısıdır. Bu ünlü, şöhretli caddenin iki yanında, Osmanlı döneminde inşa edilen tarihi binalar, Galatasaray Hamamı, Galatasaray Lisesi (Sultanisi), Balık Pazarı, Çiçek Pasajı, Suriye Pasajı, Grand Pera, Asmalı Mescid Sokağı, Rus, İsveç ve Fransız başkonsoloslukları, Sent Antuan ve Santa Maria Draperis kiliseleri; Ağa Cami, Tophane'ye ve Kasımpaşa'ya açılan dar sokaklar… Orhan Veli, İstanbul konulu ünlü şiirinde “Cıvıl Cıvıl Mahmutpaşa” der ya İstiklal Caddesi de öyledir. Günün erken saatinden gecenin geç saatine kadar cıvıl cıvıldır. Farklı yüzler, farklı diller, değişik kültürler yan yanadır, iç içedir, burada. Bir uçtan diğer uca, Galata'dan Taksim Meydanına; Taksim Meydanından Galata'ya insan seli akar… Benim de katıldığım günler olur, bu insan seline… Araç trafiğine kapalı, ray döşeli bu caddede, Tünel - Taksim arasında mekik dokur, tarih kokulu kırmızı - beyaz tramvay! Avlusu, akasyaları ve kedileriyle öne çıkan Narmanlı Han, Galata'dan Taksim Meydanı'na uzanan İstiklal Caddesi'ndeki gösterişli yapılardan biridir. 1831'de İtalyan mimar Giuseppe Fossati tarafından yapılan bu han, uzun yıllar Rus elçilik binası olarak kullanılmıştır. Binayı, 1933 yılında Avni ve Sıtkı Narmanlı kardeşler satın alır. Bu tarihten sonra han, Narmanlı adını alır. Büro, konut ve atölye olarak kiraya verirler. 1971 yılında “Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescillenir. 2017 yılında restore edilen bina, ne yazık ki büyük ölçüde özgün dokusunu yitirmiş bir kültür varlığı olarak alış veriş merkezine dönüştürülmüştür. Tanıtım tabelasında “Yazar Ahmet Hamdi Tanpınar 1944 – 1951 arasında; ressam –şair Bedri Rahmi Eyüboğlu 1933 -1975 arasında; ressam Aliye Berger 1930 – 1947 arasında bu binada yaşadılar ve çalıştılar” yazılıdır. Bu binada, “Huzur” romanını; “XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi” kitabını yazmış, Ahmet Hamdi Tanpınar. Bu binada yaşarken onca tabloya imza atmış Bedri Rahmi ve Aliye Berger. Ne yazık ki şimdilerde, bu yol geçer handa, ne edebiyat adına huzur var ne de resim adına bir iz! Kuru, yavan… İstiklal Caddesi'ne her çıkışımda, mutlaka kitapçılara, sahaflar giderim; sonra Narmanlı Han'a uğrarım. Dış kapıdan içeri açılan dar geçidin sağında ve solunda çerçevelenmiş tanıtım yazıları… İşte bunlardan ikisi ilgimi çeker, her daim. Birinde ünlü şair, yazar Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili kısaca bilgi verilmiş; diğerinde ünlü şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ile ilgili kısaca bilgi. Bu tarihi handa, iki ünlü isim Tanpınar ve Eyüboğlu yaşamış ve çalışmıştır. Bu nedenle bu han, edebiyat, kültür ve sanat açısından çok önemlidir. Çerçeveye alınan tanıtım yazılarından biri, “BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU” başlığı altında kaleme alınmış. Başlığın hemen altında “Görele, 1911 – İstanbul 21 Eylül 1975” yazılı. Devamında ressam ile ilgili açıklamalar: “Bugüne kadar resim sanatı alanında, yapılagelmiş olanları inceleyeceğime, kendini bütün dünyaya kabul ettirmişler arasında beni en çok saranları ayırarak, onlara kendi aramalarımı, denemelerimi katacağıma, alışagelmiş, basmakalıp, hazırlop, klişeleşmiş, çiğnene çiğnene tadı tuzu kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma, elimden çıkan her çizgiye, her lekeye, her renge, her beneğe kendi aklımı, kendi tecrübemi, kendi tasamı, kendi ömrümü, yüreği basacağıma, aldığım her nefes, içtiğim su, bastığım toprak, gözüm, kulağım, burnum, elim, belim, dilim, derim üstüne yemin ederim. Yeminimi bozduğum gün buradan giderim.” Ressam Zeki Kocamemi, Trabzon'da lise öğretmenliği sırasında öğrencisi olan Bedri Rahmi'deki yeteneği fark ederek, ona yol gösterir. 1929 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne öğrenci olarak giren Eyüboğlu Ziya Giran, İbrahim Çallı ve Leopold Levy atölyelerinde kendini geliştirmesinin yanı sıra Ahmet Haşim'den de estetik ve mitoloji dersleri alır. 1931'de Fransa'ya ağabeyi Sebahattin Eyüboğlu'nun yanına gider. Gauguin, El Greco, Cezanne, Matisse, Braque, Chagall gibi ustaların resimlerinden etkilenerek onların eserlerini ve tekniklerini inceler. 1934'te d Grubu'nun dördüncü sergisine katılır. Aynı yıl katıldığı Akademi Diploma Yarışması'nda üçüncü olur. 1937'de Cemal Tollu ile birlikte Leopold Levy'nin asistanı olur. 1940'lı yıllardan sonra duvar resmine yönelir. 1950'de Ankara'da büyük bir sergi düzenler ve aynı yıl ileri düzeyde araştırmalar yapmak üzere Paris'e gider. Bedri Rahmi'ye göre sanat görüneni olduğu gibi kopya etmek, düzgün çizmek ya da güzel boyamak değildir. 1961'de Rockefeller Bursu ile iki yıl Amerika'ya giden sanatçı, bu dönemde Berkeley Üniversitesi'nde misafir profesörlük yapar. ABD dönüşü soyut resim ve renk düzenlemelerine ara vererek gecekondular, kahveler gibi toplumsal içeriği ağır basan resimlere yönelir. Geçmişe ait halı, kilim, çini, yazma, hat sanatı, az da olsa minyatür ve seramik onun biçim ve renk repertuvarını oluşturur. 1946 yılından itibaren zaman zaman yoğun duygular içeren şiire yönelir. “Şiiri şekil bulmuş resim, resmi şekillenmiş şiir” olarak nitelendiren sanatçı, 21 Eylül 1975 tarihinde vefat eder. Çerçevelenmiş tanıtım yazısı, “Bir dönem Narmanlı Han'ı atölye olarak kullanan sanatçı resimleri ve şiirleri ile her zaman gönlümüzde yaşamaya devam edecektir.” cümlesi ile biter. İşte beni bu hana çeken bu tanıtım yazısıdır. Giriş kısmında “Görele, 1911” yazısını görünce, doğup büyüdüğüm, uzun yıllar öğretmenlik yaptığım, yaşadığım ilçem adına heyecanlanırım, gururlanırım. Birbirinden değerli resimleri canlanır gözlerimde, Eyüboğlu'nun: İlham Perisi, Hamam, Anadolu'da Yaşam, At Üstünde Âşıklar, Karadut… Ezberimde olan güzel şiirleri geliverir aklıma: Türküler Dolusu, Üç Dil, Sitem… Karadut şiirinin dizeleri takılır dilime… Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. Tanıtım yazısındaki “Görele, 1941…” yazısını her gördüğümde çocuklar gibi sevinirim, âşıklar gibi mutlu olurum… Güneş, bulut, çise, yağmur; deniz, dereler, yemyeşil vadiler ve dik yamaçlar, yaylalar, Sis Dağı, Haş Dağı… Romantik, lirik, otantik tam bir doğa harikasıdır, Görele. Düşünürken, düşler kurarken yoğun bir duygu seline kapılırım. Aslen Tokat - Zileli olup soyadını, doğduğu ilçenin adı olarak yazdırmayı tercih eden romantik ve lirik tablolara imza atan ünlü ressam Hamit Görele Onlarca tabloda imzası bulunan ressam Burhan Temel, Turgut Uzunömeroğlu… Duygulu besteleri ile Türk Sanat Musikinde özel bir yeri olan Fethi Karamahmutoğlu… Didaktik, lirik, romantik şiirleriyle kalplerde iz bırakan Ahmet Kaçar… Sonuçta, bir zaman sonra yaşananlar düşlere dönüşüyor; düşler anılara; anılar duygulara… 16. Yüzyıl Divan şairi Hâyalî'nin söylediği gibi “Geçmiş zaman olur ki hayâli cihan değer” bir dünyada yaşıyoruz. Bir gerçek zaman vardır; bir de görece zaman. An gelir dakikalar bitmez; an gelir bir gün bir asır olur. An gelir bir ömür “şol yel esip geçmiş gibi” çok çabuk geçer. Ahmet Kaçar “Bir kutup yıldızı içimde zaman / Aktı mı durdu mu anlayamadım” dizelerinde bu görece zamana vurgu yapar. İşte, böyle görece zamanlar yaşarım, Narmanlı Han'da. Yaşamlar, yaşanmışlıklar, anılar… Görele'ye savrulurum, birden. Duygulu, lirik, içli, romantik şiirleri geliverir usuma, Ahmet Kaçar'ın. Bulutların ötesinden seslenir, duyarım: Bir selmiş hayatın durmaz akışı Bir anmış baharı bitmezmiş kışı Yıllarca içimde ben o bakışı Sakladım sakladım unutamadım… Narmanlı Han'ın tarihle, kültürle, sanatla edebiyatla olan sıcak bağlarını kesmek; bağrında, koynunda, kalbinde, ruhunda yaşamış ünlü simaları, şairleri, yazarları, sanatçıları unutturmak mümkün mü?
Ekleme Tarihi: 16 Nisan 2023 - Pazar

NARMANLI HAN'DA GÖRELE

Eski adı “Pera” olan Beyoğlu'nun tam sırtındadır, İstiklal Caddesi. Bu cadde, İstanbul'un dünyaya açılan önemli bir kapısıdır. Bu ünlü, şöhretli caddenin iki yanında, Osmanlı döneminde inşa edilen tarihi binalar, Galatasaray Hamamı, Galatasaray Lisesi (Sultanisi), Balık Pazarı, Çiçek Pasajı, Suriye Pasajı, Grand Pera, Asmalı Mescid Sokağı, Rus, İsveç ve Fransız başkonsoloslukları, Sent Antuan ve Santa Maria Draperis kiliseleri; Ağa Cami, Tophane'ye ve Kasımpaşa'ya açılan dar sokaklar…

Orhan Veli, İstanbul konulu ünlü şiirinde “Cıvıl Cıvıl Mahmutpaşa” der ya İstiklal Caddesi de öyledir. Günün erken saatinden gecenin geç saatine kadar cıvıl cıvıldır. Farklı yüzler, farklı diller, değişik kültürler yan yanadır, iç içedir, burada. Bir uçtan diğer uca, Galata'dan Taksim Meydanına; Taksim Meydanından Galata'ya insan seli akar…

Benim de katıldığım günler olur, bu insan seline… Araç trafiğine kapalı, ray döşeli bu caddede, Tünel - Taksim arasında mekik dokur, tarih kokulu kırmızı - beyaz tramvay!

Avlusu, akasyaları ve kedileriyle öne çıkan Narmanlı Han, Galata'dan Taksim Meydanı'na uzanan İstiklal Caddesi'ndeki gösterişli yapılardan biridir. 1831'de İtalyan mimar Giuseppe Fossati tarafından yapılan bu han, uzun yıllar Rus elçilik binası olarak kullanılmıştır. Binayı, 1933 yılında Avni ve Sıtkı Narmanlı kardeşler satın alır.

Bu tarihten sonra han, Narmanlı adını alır. Büro, konut ve atölye olarak kiraya verirler. 1971 yılında “Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescillenir. 2017 yılında restore edilen bina, ne yazık ki büyük ölçüde özgün dokusunu yitirmiş bir kültür varlığı olarak alış veriş merkezine dönüştürülmüştür. Tanıtım tabelasında “Yazar Ahmet Hamdi Tanpınar 1944 – 1951 arasında; ressam –şair Bedri Rahmi Eyüboğlu 1933 -1975 arasında; ressam Aliye Berger 1930 – 1947 arasında bu binada yaşadılar ve çalıştılar” yazılıdır. Bu binada, “Huzur” romanını; “XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi” kitabını yazmış, Ahmet Hamdi Tanpınar. Bu binada yaşarken onca tabloya imza atmış Bedri Rahmi ve Aliye Berger. Ne yazık ki şimdilerde, bu yol geçer handa, ne edebiyat adına huzur var ne de resim adına bir iz! Kuru, yavan…

İstiklal Caddesi'ne her çıkışımda, mutlaka kitapçılara, sahaflar giderim; sonra Narmanlı Han'a uğrarım. Dış kapıdan içeri açılan dar geçidin sağında ve solunda çerçevelenmiş tanıtım yazıları… İşte bunlardan ikisi ilgimi çeker, her daim. Birinde ünlü şair, yazar Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili kısaca bilgi verilmiş; diğerinde ünlü şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ile ilgili kısaca bilgi.

Bu tarihi handa, iki ünlü isim Tanpınar ve Eyüboğlu yaşamış ve çalışmıştır. Bu nedenle bu han, edebiyat, kültür ve sanat açısından çok önemlidir.

Çerçeveye alınan tanıtım yazılarından biri, “BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU” başlığı altında kaleme alınmış. Başlığın hemen altında “Görele, 1911 – İstanbul 21 Eylül 1975” yazılı. Devamında ressam ile ilgili açıklamalar:

“Bugüne kadar resim sanatı alanında, yapılagelmiş olanları inceleyeceğime, kendini bütün dünyaya kabul ettirmişler arasında beni en çok saranları ayırarak, onlara kendi aramalarımı, denemelerimi katacağıma, alışagelmiş, basmakalıp, hazırlop, klişeleşmiş, çiğnene çiğnene tadı tuzu kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma, elimden çıkan her çizgiye, her lekeye, her renge, her beneğe kendi aklımı, kendi tecrübemi, kendi tasamı, kendi ömrümü, yüreği basacağıma, aldığım her nefes, içtiğim su, bastığım toprak, gözüm, kulağım, burnum, elim, belim, dilim, derim üstüne yemin ederim. Yeminimi bozduğum gün buradan giderim.”

Ressam Zeki Kocamemi, Trabzon'da lise öğretmenliği sırasında öğrencisi olan Bedri Rahmi'deki yeteneği fark ederek, ona yol gösterir. 1929 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne öğrenci olarak giren Eyüboğlu Ziya Giran, İbrahim Çallı ve Leopold Levy atölyelerinde kendini geliştirmesinin yanı sıra Ahmet Haşim'den de estetik ve mitoloji dersleri alır.

1931'de Fransa'ya ağabeyi Sebahattin Eyüboğlu'nun yanına gider. Gauguin, El Greco, Cezanne, Matisse, Braque, Chagall gibi ustaların resimlerinden etkilenerek onların eserlerini ve tekniklerini inceler. 1934'te d Grubu'nun dördüncü sergisine katılır. Aynı yıl katıldığı Akademi Diploma Yarışması'nda üçüncü olur. 1937'de Cemal Tollu ile birlikte Leopold Levy'nin asistanı olur. 1940'lı yıllardan sonra duvar resmine yönelir. 1950'de Ankara'da büyük bir sergi düzenler ve aynı yıl ileri düzeyde araştırmalar yapmak üzere Paris'e gider.

Bedri Rahmi'ye göre sanat görüneni olduğu gibi kopya etmek, düzgün çizmek ya da güzel boyamak değildir. 1961'de Rockefeller Bursu ile iki yıl Amerika'ya giden sanatçı, bu dönemde Berkeley Üniversitesi'nde misafir profesörlük yapar. ABD dönüşü soyut resim ve renk düzenlemelerine ara vererek gecekondular, kahveler gibi toplumsal içeriği ağır basan resimlere yönelir.

Geçmişe ait halı, kilim, çini, yazma, hat sanatı, az da olsa minyatür ve seramik onun biçim ve renk repertuvarını oluşturur. 1946 yılından itibaren zaman zaman yoğun duygular içeren şiire yönelir. “Şiiri şekil bulmuş resim, resmi şekillenmiş şiir” olarak nitelendiren sanatçı, 21 Eylül 1975 tarihinde vefat eder.

Çerçevelenmiş tanıtım yazısı, “Bir dönem Narmanlı Han'ı atölye olarak kullanan sanatçı resimleri ve şiirleri ile her zaman gönlümüzde yaşamaya devam edecektir.” cümlesi ile biter. İşte beni bu hana çeken bu tanıtım yazısıdır. Giriş kısmında “Görele, 1911” yazısını görünce, doğup büyüdüğüm, uzun yıllar öğretmenlik yaptığım, yaşadığım ilçem adına heyecanlanırım, gururlanırım. Birbirinden değerli resimleri canlanır gözlerimde, Eyüboğlu'nun: İlham Perisi, Hamam, Anadolu'da Yaşam, At Üstünde Âşıklar, Karadut…

Ezberimde olan güzel şiirleri geliverir aklıma: Türküler Dolusu, Üç Dil, Sitem… Karadut şiirinin dizeleri takılır dilime…

Karadutum, çatal karam, çingenem

Nar tanem, nur tanem, bir tanem

Ağaç isem dalımsın salkım saçak

Petek isem balımsın ağulum

Günahımsın, vebalimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan

Yoluna bir can koyduğum

Gökte ararken yerde bulduğum

Karadutum, çatal karam, çingenem

Daha nem olacaktın bir tanem

Gülen ayvam, ağlayan narımsın

Kadınım, kısrağım, karımsın.

Tanıtım yazısındaki “Görele, 1941…” yazısını her gördüğümde çocuklar gibi sevinirim, âşıklar gibi mutlu olurum… Güneş, bulut, çise, yağmur; deniz, dereler, yemyeşil vadiler ve dik yamaçlar, yaylalar, Sis Dağı, Haş Dağı… Romantik, lirik, otantik tam bir doğa harikasıdır, Görele. Düşünürken, düşler kurarken yoğun bir duygu seline kapılırım. Aslen Tokat - Zileli olup soyadını, doğduğu ilçenin adı olarak yazdırmayı tercih eden romantik ve lirik tablolara imza atan ünlü ressam Hamit Görele Onlarca tabloda imzası bulunan ressam Burhan Temel, Turgut Uzunömeroğlu… Duygulu besteleri ile Türk Sanat Musikinde özel bir yeri olan Fethi Karamahmutoğlu… Didaktik, lirik, romantik şiirleriyle kalplerde iz bırakan Ahmet Kaçar…

Sonuçta, bir zaman sonra yaşananlar düşlere dönüşüyor; düşler anılara; anılar duygulara… 16. Yüzyıl Divan şairi Hâyalî'nin söylediği gibi “Geçmiş zaman olur ki hayâli cihan değer” bir dünyada yaşıyoruz. Bir gerçek zaman vardır; bir de görece zaman. An gelir dakikalar bitmez; an gelir bir gün bir asır olur. An gelir bir ömür “şol yel esip geçmiş gibi” çok çabuk geçer. Ahmet Kaçar “Bir kutup yıldızı içimde zaman / Aktı mı durdu mu anlayamadım” dizelerinde bu görece zamana vurgu yapar. İşte, böyle görece zamanlar yaşarım, Narmanlı Han'da. Yaşamlar, yaşanmışlıklar, anılar… Görele'ye savrulurum, birden. Duygulu, lirik, içli, romantik şiirleri geliverir usuma, Ahmet Kaçar'ın. Bulutların ötesinden seslenir, duyarım:

Bir selmiş hayatın durmaz akışı

Bir anmış baharı bitmezmiş kışı

Yıllarca içimde ben o bakışı

Sakladım sakladım unutamadım…

Narmanlı Han'ın tarihle, kültürle, sanatla edebiyatla olan sıcak bağlarını kesmek; bağrında, koynunda, kalbinde, ruhunda yaşamış ünlü simaları, şairleri, yazarları, sanatçıları unutturmak mümkün mü?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.