Cıvıl cıvıl kuş sesleri arasında,koyunların yaylaya gitmeye hazırlandığı,bahçelere gübrelerin atıldığı,şeftali ve erik ağaçlarının çiçekler açarak doğaya renk cümbüşü sunduğu,ağaç yapraklarının yeni yeni filizlendiği,yeykin(kızıl)ağacından yapılan nadirende olsa kulağa hoş gelen zıpçık seslerinin,geneli sisli geçen bir ortamda kutlandı bu senede Kale Köyünde şeker bayramı.
Hani herkesin ağzında dudaklarına pelesenk olmuş olan o kelime var ya;NERDE ESKİ BAYRAMLAR
Harbiden nerede o eski bayramlar,uzaktan bakıldığı zaman çoğu köyler bayram dahi olsa terkedilmiş bir görünüm yada rutin her zamanki faaliyetlerine devam eden izlenim bırakıyor insanın gözlerinde.
Eski bayramları anlatmaya gerek yok,eskiler zaten biliyor yeni nesilse zaten duymak istemiyor tınlamıyor bile,bizden öncekiler bizi bağlamaz biz sonraya bakarız diyorlar,bizlerde kendimiz söylüyoruz kendimiz dinliyoruz.ne güzel söylemiş büyüklerimiz KURT KOCAYINCA KUZULARIN MASKARASI OLURMUŞ diye.
Gönül kırgınlıkları ,sitemkar sözler,inceden inceye laf sokmalar tam gaz devam ediyor yine güzel köyümde.milenyum öncesinin nesillerinde geriye dönüş(köye) aşamalarında olması mutlu ediyor insanı,köyüne ata toprağına sahip çıkanlara ne mutlu.gurbetin uşaklarının her ne kadar mahsun olsada hikayesi NE SERDEN NEDE YARDAN diyerek terazisini dengede tutabilmeli,sahip olmak istediği varsa insanın bedeli zaten yazılmıştır onun alın yazısına
Bayramın son gününün Cuma gününe denk gelmesi ayrıca başka bir güzellikti.Cuma namazı için cami avlusunda bekleyen eski yaşlı kurtların muhabbetleri dem vurmuştu namaz öncesindeki bekleyişe.
Görmek isteyipde göremediklerimiz,fani dünyadan göçüp gidenler,
Dünyanın güneşin etrafındaki dolanma sürecine ayak uydurmak, en büyük imtihanlarından birisidir insan oğlunun.
Yükü ağırdır sıladan gurbete yol alanların,bazen maddi yük bazende manevi yük kahredip perişan eyler sılaya uzanmak isteyenleri.namaz öncesi kısacık hasbihallarımız oldu. Muammer SARI,Ahmet KAYA,Yusuf SARI,Salih PIRMUT,Bayram PIRMUT,Ahmet IŞKIN (Muhtar) ve daha birçok isim.uzun zamandır görmediklerimizle küçücük zaman aralığına sığdırmaya çalıştık sohbetlerimizi.zamana karşı yarışıyor insan.kimsenin kimsenin kapısına gidip bir bardak çay içmeye dahi zamanı olmuyor bu koşuşturma ortamında.
Caminin kapısındaki içilen çay dile gelen muhabbetlerin en güçlü şahidi olsa gerek.Ne zaman geldin ne zaman gidiyorsun ne iş yapıyosun fındığa gelecekmisin derken eski günleri konuşmaya başlıyorsun muhabbet bitiyor en koyu yerinde,yarım yamalak kalıyor kelimeler dudak aralıklarında.sonra görüşürüz diyor herkes bir birine,sonrası ise ya bir sonraki bayram ya fındık yada seneyi devriyesi,ama çark dönmeye devam ediyor.göz merceklerimize yerleştirdiklerimiz,gönül torbamıza koyduklarımız kısa günün karı manevi tokluğumuzdur.tam camiye girerken çağırdı arkamdan Cumhur IŞKIN abimiz eski bayramlarla yeni bayramlar arasında yazıver bir şeyler, uzun zamandır yazmıyorsun dedi.dedim yazarım abi
Köyünü yüreğinde taşıyanlara,yük taşıyanlara Sıladan ışık olanlara selam olsun
SAYGILARIMLA