Ne zamandır yazmak istiyorum. Toplumlar kendilerinden önce bu topraklarda yaşayan insanların bıraktıkları üzerinde yaşarlar. Köprüler, binalar, su bentleri, tarlalar daha önce yaşayan toplumların bıraktıklarıdır. Bunların en dikkate çekenleri kamuya ait binalar özellikle ibadethanelerdir. Bu binalar hem toplumların yaşayışlarını, özeliklerini hem de inançlarını simgelerler. İnsanlığın en önemli görevi de kendilerinden önce bu topraklarda yaşayan toplumların bıraktıkları tarih değerlerine saygı duymaktır. Bu tavır aslında önemli bir insanlık görevidir.
Bu nedenle son günlerde gündemi üst düzeyde meşgul eden adeta siyesi ve dini malzeme olarak kullanılan AYASOFYA’ nın tarihi geçmişini yazmak istedim.
AYASOFYA’ nın yapılışına Büyük KONSTANTİN zamanında başlanmış, 2.Konstantin zamanında 15. Şubat. 360 yılında tamamlanmıştır. 1. AYASOFYA diye adlandırılan bu bina İstanbul’da bir isyan sırasında çıkan yangınla yanarak harabe haline gelmiş yıkılmıştır.
2. Ayasofya’nın, İmparator TEODOSİUS ‘un emri ile mimar RUFİNOS tarafından yapımına başlanmış, 10. Ekim. 415 yılında tamamlanmıştır. 2. Ayasofya da İstanbul da çıkan bir yangın sonunda harabeye dönüp yıkılmıştır.
3. Ayasofya (Asıl Ayasofya) 2. Ayasofya’nın 532 yılında tamamen yıkılmasından birkaç gün sonra İmparator 1. JÜSTİNYANUS daha görkemli, daha büyük bir kilise yapmak ister. Zamanın en önemli fizikçilerinden Miletli İSİDOROS ve Matematikçi Trallesli ANTHENİUS ‘u görevlendirir. İnşaatın kısa zamanda bitirmesi için daha önce yapılan mabet binalarının malzemelerinin kullanılmasına karar verilir. EFES teki ARTEMİS Tapınağı, Mısırdaki GÜNEŞ tapınağı(HELİOPOLİS), Lübnan’daki BAALBEK tapınağından sütunlar getirildi. Renkli taşlardan kırmızı Porfir(Renkli bazalt taş) Mısır’dan, Yeşil Porfir Yunanistan’dan, Beyaz mermer Marmara Adasından, Sarı taş Suriye’den, kara taşlar İstanbul’un değişik yerlerinden getirildi. On bin işçinin çalıştığı söylenen AYASOFYA 23. Aralık. 532 yılında başlanıp, 27. Aralık. 537 yılında zamanımıza göre çok kısa bir zaman da yapılmıştır. Kubbe mimarinin ilk ve görkemli örneğinden olan AYASOFYA 1.JÜSTİNYANUS (Jüstinyen) tarafından törenle açıldı. O devrin en büyük mimari eseri KUDÜS teki MESCİD İ AKSA (Süleyman Tapınağı idi. Jüstinyen kapıdan at sırtında girerken “EY SÜLEYMAN SENİ DE GEÇTİM” diyerek Hz Süleyman’a göndermede bulunmuştur.
553 Gölcük, 557 İstanbul depremlerinde kubbelerinde çatlaklar beliren Kilisenin 7 Mayıs 558 İstanbul depreminde kubbesi tamamen yıkılmıştır. İmparator tekrar onarım çalışmalarını başlatarak Miletli İsidoros un yeğeni genç İsidoros a binayı tekrar onarttı. Bu onarımda kubbe yaklaşık 6,5 metre yükseltildi. Yıllarca Konstantinopolis Ortodoksluk Mezhebinin merkezi olan AYASOFYA Bizans’ta imparatorluk taç giyme törenlerine ev sahipliği yaptı. Daha sonraki yıllarda depremlerde de zarar gören Ayasofya Ermeni mimar TRDAT tarafından onarılarak 994 yılında tekrar açıldı.
Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Katolik Venedikliler Ayasofya’yı yağma ettiler. Hz İsa ve Hz Meryem e ait Ortodokslar tarafından kutsal sayılan emanetler talan edildi.
1204-1261 Latin istilası zamanında AYASOFYA Roma Katolik Kilisesine bağlı bir Katedrale dönüştürüldü. Ayasofya 1261 yılında tekrar Bizanslıların kontrolüne girdi. Yıllar içinde Ayasofya tekrar harabeye döndü. 1317 yılında imparator ANDRONİKOS ölen eşinden kalan miras ile tekrar onarttı. 19 Mayıs 1346 yılındaki depremde binanın çeşitli bölümleri çöktü. Bina 1354 yılına kadar kapalı kaldı. ASTROS ve PERALTA isimli mimarlar tarafından tekrar tamir edildi.
İstanbul’un 1453 yılında FATİH SULTAN MEHMET tarafından alınması sırasında bina harap halinde idi. Fatih Ayasofya’ya özel önem veriyordu. Binanın tekrar temizlenip onarılmasından sonra CAMİ ye çevrilmesini emretti. Bina içindeki freskler ve insan figürleri sıva ile kapatılarak camiye çevrildi. Adını değiştirmedi. Adı AYASSOFYA olarak kaldı. İlk Minaresi Fatih zamanında, ikinci minare Bayazıt zamanında tuğla olarak yapılmıştır.
Yıpranan bina ve kubbeleri 2. Selim döneminde Mimar Sinan tarafından depreme karşı güçlendirildi. En ünlü onarım Abdülmecit zamanında 1847-1849 yılları arasında İsviçre İtalyanı olan Gaspore Forsoti ve kardeşi Gimsippe Forsoti nin nezaretende yaptırılmıştır.
1930-1935 yılları arasında onarım çalışmaları nedeniyle halka kapatılan AYASOFYA, Atatürk’ün emri ile çeşitli güçlendirilmeler yapılıp, mozaikler temizlenerek onarıldı. İkinci Dünya Savaşının ayak seslerinin hissedildiği dönemde tekrar Kiliseye çevrilme baskılarına rağmen 24. Kasım. 1934 tarih ve 7/ 1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Laiklik ilkesi doğrultusunda 14. Kasım 1936 da AYASOFYA YI KEBİR CAMİ İ ŞERİFİ adıyla tapuya geçirilerek “MÜZE” ye çevrildi.
Büyük gürültü ve siyasi şovla açılan AYASOFYA bizden önce bu topraklarda yaşayan insanlar için de çok önemli bir değere sahiptir. Biz tarihçilerin bu değerleri hangi toplumun yaptığına bakmadan dünya toplumlarının ortak mirası kabul edip koruyup kollanmasına ön ayak olmak diye bir sorumluluğumuz vardır. Ayasofya ya bu mantıkla bakıyorum.
Ayasofya’nın Anadolu’nun değişik yörelerinde binlerce yıl zaman sürecinde değişik toplumların bizlere bıraktıkları eserlerden farkı yoktur. Bu eserler bizlere emanettir. Yapıldıkları zamandaki değerlerinin korunması gerekir diye düşünüyorum.
Hüseyin ÇAKICI
Emekli Tarih Öğretmeni
Giresun Ticaret Lisesi Eski Müdürü