Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şükrü ÇOBAN
Köşe Yazarı
Şükrü ÇOBAN
 

ADAM ADAYIYIM DİYEBİLMEK

"Kahpe felek değirmenin döndü mü? Bağın bahçen sular ile doldu mu? Ben yaparım sen yıkarsın bendimi Döne döne nöbet bize geldi mi?" Mustafa Kazanova/Konya Sabah sabah telefonuma bir ileti geldi. Açıp baktığımda, 1980'li yıllarda Alucra'da öğretmen olarak birlikte çalıştığımız Zeki Köse'den geliyordu. İleti Volkan Köşe'nin telefon numarası idi. Zeki ile ortak bir arkadaşımızın telefonu olmalı, diye düşündüm ama benim Volkan Köşe diye bir arkadaşım yoktu. Bir anlam vermemiştim. Durumu öğrenmek için, Zeki'yi arayıp, gönderdiği telefonun ne anlama geldiğini sordum. Abisinin telefonuymuş, Şükrü Doğan'a gönderiyorum, diye bana göndermiş. Sesi iyi gelmiyordu... Şükrü, iki gün önce annemi kaybettim, üzüntüden ne yaptığımı bilemiyorum, kusura bakma, dedi. Baş sağlığı dinledikten sonra, sözü fazla uzatmadan, izin alarak telefonu kapattım. Zeki'yi görmeyeli 36-37 yıl olmuştu. Neredeyse yarım yüzyıl... O eski günleri düşünürken, telefon yeniden çalmaya başladı. Vatsaptan aranıyordum. Açtım; Zeki arıyordu, yine yanlış aramıştı. Kusura bakma Şükrü, bugün bende bir terslik var, yine Şükrü Doğan'ı ararken seni aramışım, dedi. Kısa bir sohbetten sonra telefonu kapattık. Daha sonra, Alucra'dan ortak arkadaşımız olan Hüseyin Tekten'i arayıp, Zeki'nin anası ölmüş, haberin var mı, diye sordum. Kozan'da anamın yanındaydım, orada aldım haberi. Mersin'e yakın olduğum için, ziyaret edip, başsağlığı da diledim, dedi. Yapılacak birşey yoktu... Zeki Köse resim, Hüseyin Tekten fen öğretmeniydi. Zeki'nin ilk görev yeri olmasına karşın Hüseyin'le ben Alucra'ya sürgün gelmiştik... Bir de Burdur'lu matematik öğretmeni Ali Gürgen vardı, onun da ilk görev yeriydi. Üçü de çok değerli arkadaşlardı... Alevi, solcu, kominist olarak bilinseler de öbür öğretmenlerden daha çok sevilirlerdi... Asıl zorumuza giden de; namazında niyazında olan, ağzına alkol sürmeyen Hüseyin Tekten'i de alevi, solcu, kominist, diye suçlamalarıydı. Hiç değişmeyen toplumsal bir hastalığımız... Her yıl nelere mal oluyor kimbilir?!. Düzelir mi? Zor ama yine de umutsuz olmamak gerek, diyelim. O zamanlar iktidarda ANAP vardı, başbakan da Turgut Özal'dı. Zeki'nin dayısı da Özal'ın avukatı idi. Zeki'nin Türkiye'nin koşulları en kötü yerlerinden birinde görev yaptığını öğrenince, gücünü kullanıp, atamasını iyi bir yerlere yaptırmak istemiş. Zekiye haber vermeden de bazı girişimlerde bulunmuş. Durum Zeki'ye iletilince, o da gerek yok, ben Alucra'dan memnunum, diye haber göndermiş dayısına. Bir akşam, evde otururken, kapı çalındı. Gelen Kaymakam'ın odacısıydı. Ankara'dan talimat gelmiş, kaymakam Zeki hocamı istiyor, dedi. Zeki, atama işi olduğunu anlamıştı. Odacıya, hadi sen git, bu saatte bir yere gidemem, ben yarın kaymakamla görüşürüm, dedi. Odacı ısrar etse de Zeki'nin kararı değişmedi... Odacı gittikten sonra, Zeki dayına karşı ayıp olur, dedikse de, ben burada mutluyum, sizleri ve öğrencilerimi burada bırakıp gideceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz; benim adım Zeki Köse, dedi. Daha sonraki günlerde de yapılan bütün ısrarlara karşın, kararını değiştirmedi ve o eğitim öğretim yılında Alucra'da kaldı. Ayrıca babası da ilköğretim müfettişiydi... İstese, istediği ile, istediği okula atamasını yaptırabilir hatta istediği okula müdür olabilirdi. İstemedi... Onun bu ilkeli davranışı, bizim için, büyük bir insanlık dersiydi... Zeki'yi tanımadan önce, böyle idealist insanların, ancak romanlarda ve sinema filmlerinde olacağını sanıyordum... Meğer yanılıyormuşum... Yazıyı, Zeki'nin öğrencileriyle birlikte hazırladığı bir yılbaşı kartpostalının altına yazdığı, "BEN BİR İNSAN ADAYIYIM" cümlesi ile bitirmek istiyorum. Keşke, her birimiz birer insan adayı olabilsek!
Ekleme Tarihi: 05 Şubat 2023 - Pazar

ADAM ADAYIYIM DİYEBİLMEK

"Kahpe felek değirmenin döndü mü?
Bağın bahçen sular ile doldu mu?
Ben yaparım sen yıkarsın bendimi
Döne döne nöbet bize geldi mi?"
Mustafa Kazanova/Konya
Sabah sabah telefonuma bir ileti geldi.
Açıp baktığımda, 1980'li yıllarda Alucra'da öğretmen olarak birlikte çalıştığımız Zeki Köse'den geliyordu.
İleti Volkan Köşe'nin telefon numarası idi.
Zeki ile ortak bir arkadaşımızın telefonu olmalı, diye düşündüm ama benim Volkan Köşe diye bir arkadaşım yoktu.
Bir anlam vermemiştim.
Durumu öğrenmek için, Zeki'yi arayıp, gönderdiği telefonun ne anlama geldiğini sordum.
Abisinin telefonuymuş, Şükrü Doğan'a gönderiyorum, diye bana göndermiş.
Sesi iyi gelmiyordu...
Şükrü, iki gün önce annemi kaybettim, üzüntüden ne yaptığımı bilemiyorum, kusura bakma, dedi.
Baş sağlığı dinledikten sonra, sözü fazla uzatmadan, izin alarak telefonu kapattım.
Zeki'yi görmeyeli 36-37 yıl olmuştu.
Neredeyse yarım yüzyıl...
O eski günleri düşünürken, telefon yeniden çalmaya başladı.
Vatsaptan aranıyordum.
Açtım; Zeki arıyordu, yine yanlış aramıştı.
Kusura bakma Şükrü, bugün bende bir terslik var, yine Şükrü Doğan'ı ararken seni aramışım, dedi.
Kısa bir sohbetten sonra telefonu kapattık.
Daha sonra, Alucra'dan ortak arkadaşımız olan Hüseyin Tekten'i arayıp, Zeki'nin anası ölmüş, haberin var mı, diye sordum.
Kozan'da anamın yanındaydım, orada aldım haberi.
Mersin'e yakın olduğum için, ziyaret edip, başsağlığı da diledim, dedi.
Yapılacak birşey yoktu...
Zeki Köse resim, Hüseyin Tekten fen öğretmeniydi.
Zeki'nin ilk görev yeri olmasına karşın Hüseyin'le ben Alucra'ya sürgün gelmiştik...
Bir de Burdur'lu matematik öğretmeni Ali Gürgen vardı, onun da ilk görev yeriydi.
Üçü de çok değerli arkadaşlardı...
Alevi, solcu, kominist olarak bilinseler de öbür öğretmenlerden daha çok sevilirlerdi...
Asıl zorumuza giden de; namazında niyazında olan, ağzına alkol sürmeyen Hüseyin Tekten'i de alevi, solcu, kominist, diye suçlamalarıydı.
Hiç değişmeyen toplumsal bir hastalığımız...
Her yıl nelere mal oluyor kimbilir?!.
Düzelir mi?
Zor ama yine de umutsuz olmamak gerek, diyelim.
O zamanlar iktidarda ANAP vardı, başbakan da Turgut Özal'dı.
Zeki'nin dayısı da Özal'ın avukatı idi.
Zeki'nin Türkiye'nin koşulları en kötü yerlerinden birinde görev yaptığını öğrenince, gücünü kullanıp, atamasını iyi bir yerlere yaptırmak istemiş.
Zekiye haber vermeden de bazı girişimlerde bulunmuş.
Durum Zeki'ye iletilince, o da gerek yok, ben Alucra'dan memnunum, diye haber göndermiş dayısına.
Bir akşam, evde otururken, kapı çalındı.
Gelen Kaymakam'ın odacısıydı.
Ankara'dan talimat gelmiş, kaymakam Zeki hocamı istiyor, dedi.
Zeki, atama işi olduğunu anlamıştı.
Odacıya, hadi sen git, bu saatte bir yere gidemem, ben yarın kaymakamla görüşürüm, dedi.
Odacı ısrar etse de Zeki'nin kararı değişmedi...
Odacı gittikten sonra, Zeki dayına karşı ayıp olur, dedikse de, ben burada mutluyum, sizleri ve öğrencilerimi burada bırakıp gideceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz; benim adım Zeki Köse, dedi.
Daha sonraki günlerde de yapılan bütün ısrarlara karşın, kararını değiştirmedi ve o eğitim öğretim yılında Alucra'da kaldı.
Ayrıca babası da ilköğretim müfettişiydi...
İstese, istediği ile, istediği okula atamasını yaptırabilir hatta istediği okula müdür olabilirdi.
İstemedi...
Onun bu ilkeli davranışı, bizim için, büyük bir insanlık dersiydi...
Zeki'yi tanımadan önce, böyle idealist insanların, ancak romanlarda ve sinema filmlerinde olacağını sanıyordum...
Meğer yanılıyormuşum...
Yazıyı, Zeki'nin öğrencileriyle birlikte hazırladığı bir yılbaşı kartpostalının altına yazdığı, "BEN BİR İNSAN ADAYIYIM" cümlesi ile bitirmek istiyorum.
Keşke, her birimiz birer insan adayı olabilsek!
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.