"Reklam ile meklam ile işim yok,
Halkın arasında bir isimsizim.
Köz üstünde kuzu eti şişim yok,
Hülasası dostlar 'Birikimsiz'im."
Ş. Birikimsiz
Geçen haftaki yazımı, " Daha sonra bir kamyon ayarlayarak, Görele'den Beşikdüzü'ne göndermişler...
Beşikdüzü'ne vardıklarında ise, artık yarıgece olmuştur..." diye, bitirmiştim.
Kepenek'in okulda geçirdiği ilk geceyi, neler hissettiklerini, neler düşündüklerini yatılı okuyanlar çok iyi bilirler...
Kepenek, okulla ilgili ilk izlenimlerini anlatırken söze; bizim sınıflar " Birleşmiş Milletler" gibiydi, diyerek başlıyor ve devam ediyor:
Okulda hemen herkes başka bir dille veya başka bir ağızla konuşuyordu...
Biz, Gürcüce konuşuyorduk; Hemşinliler Lazca, Trabzon'un bazı ilçelerinden gelenler Rumca...
Farklı yerlerden gelen aynı dili konuşanlar arkadaşlar da ağız farkları nedeni ile kendi aralarında doğru dürüst anlaşamıyorlar...
Dediğim gibi, bizim sınıflar "Birleşmiş Milletler" gibiydi.
İlk zamanlar bir birimizi anlamakta çok güçlük çekiyorduk...
Bu arada bir şey daha söyleyeyim; Göreleliler çok güzel Türkçe konuşuyorlardı...
Bu yüzden biz, Görelelileri çocukları içten içe kıskanıyorduk...
İşte biz, şu anda konuştuğum bu güzel Türkçeyi, Beşikdüzü Köy Enstitüsü'nde, cumhuriyetin okullarında öğrendik...
Hem de kısa sürede...
Kepenek söylemese de, Beşikdüzü Köy Enstitüsü'ne gelen, doğru dürüst Türkçe bilmeyen öğrencilerin, Türkçeyi, öğretmenlerden daha çok, Şalpazarı, Beşikdüzü, Eynesil, Görele gibi ilçelerin köylerinden gelen öğrencilerden öğrendiklerini anlayabiliyoruz.
Eskiden beri söylerim, kemençe sanatçısı Piço Osman'ın, türkü söylerken kullandığı ağız, neredeyse İstanbul ağzından farksızdır.
Kepenek'in anlattıkları da bunu doğrulamaktadır.
Konuyla yakından ilgili olduğu için, bir de kendi anımı anlatarak bağlayayım yazıyı:
Amcam Mustafa Çoban, Artvin'in Arhavi ilçesinden evlidir.
Samsun Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nden mezun Nihal Durmuş hanım ile Artvin Lisesi'nde matematik öğretmenliği yaparken tanışıp evlenmişlerdir.
O zamanlar ben küçük bir çocuktum; bir gün bize konuklar geldi...
O gün babaannemle dedem de bizdeydiler...
Evde öyle bir heyecan vardı ki, sormayın...
Ne olduğunu pek anlıyamıyordum...
Babaannemle, yengemin annesi olacak kadın, kendi aralarında sohbet etmeye çalışıyorlar ama bir türlü anlaşamıyorlardı.
Onların yanına, konuklar arasında bulunan, sonradan yengemin okul arkadaşı olduğunu öğrendiğim genç bir kız geldi.
O iki yaşlı kadına aracılık yaparak, zar zor da olsa sohbet etmelerini sağladı...
Meğer kadın, Gürcü olduğu için doğru dürüst Türkçe bilmiyormuş.
Araclık yapan genç kız da Gürcü olduğu için, bu iki yaşlı kadının anlaşabilmelerini sağlayabilmişti.
Yakup Kepenek'den dinlediğim anılarını yazarken, neredeyse belleğimden silinmiş olan çocukluğumda yaşadığım bu ilgiç olay geldi aklıma.
Nereden nereye....