Geçen haftaki yazımı, "Gözüm yaşamıştı, bu sözlerin benim için paradan çok değerli, derken sesim titriyordu...
Bu gün sana iki yevmiye vereceğim, dedi." diye bitirmiştim.
Bu yazının konusu olan Hasan Işıl veya benim Hasan emim, büyük öykücümüz Sait Faik Abasıyanık'ın öykülerinde anlatığı kahramanlar kadar yalın ve ilginç; yine büyük romancımız Orhan Kemal'in romalarında anlattığı kahramanlar kadar çileli bir emekçiydi...
Siz okuyucuların sıkılmayacağınızı bilsem, Hasan eminin bugün hala Eynesil'de zevkle anlatılan şakalarının ve öykülerinin hepsini anlatmak isterdim.
İnşallah bir başka sefere, diyerek Hasan emiyle yaptığımız son sohbeti ve bu sohbetten bir gün sonra yaşananları anlatmak istiyorum.
Bir cuma akşamıydı, Ordu'dan bacımla eşi gelmişti...
O yüzden eve erken gidiyordum, bilirsiniz; damatlar gelince, kaynanalar iyi yemekler pişirilir...
Eve erken gitmemin asıl nedeni bu yemekleri kaçırmamaktı...
Yolda Hasan emiyle karşılaştık ve ona enişte Mahmut gelmiş, dedim.
Ne demek istediğimi anlamıştı...
Yarın Halkova'ya gideceğim, dinlenik olmam lazım, o dediğin işi yarın akşama bırakalım...
Yarın olursa, bütün masraflar da benden olur, dedi...
Acelesi yok, Mahmutlar birkaç gün Eynesil'de, yarın akşam otururuz, dedim...
Petrol ofisinin önünde, abileri Hüseyin ve İbrahim amcalar oturuyordu...
Bak Şükrü, benim 300 bin lira borcum var, sıkışık durumdayım ama bunlardan para isteyemiyorum, dedi.
Hasan emi, borcun var ama sen onlardan iyisin...
Havalar soğuyana kadar sen bu parayı kazanır borcu ödesin, sıkma canını, dedim...
Sağ ol, sen böyle konuşunca, borcumu unutuyorum, arkadaş dediğin, senin gibi olacak, dedi.
Ve yarın akşam buluşmak üzere ayrıldık.
Yarın sabah saat 9,5-10'a doğru memurlar derneğine çıktım...
O zamanlar, pullu okey oynamak modaydı...
Kafa dengi arkadaşlarla bir masa gurup oyuna başladık...
Oyuna başlayalı fazla bir zaman geçmemişti, kapıdan biri girdi ve heyecanlı bir şekilde birşeyler söylemeye başladı...
Bütün dikkatimiz oyunda olduğu için ne olduğunu anlayamamıştık.
Fakat salonda bir hareketlilik olmuştu...
Az sonra ocakçı geldi ve benim için üzücü haberi verdi.
H asan Işıl, Görele'de geçirdiği bir kazada ölmüştü...
Belki ölmemiştir, dedim.
Ölmüş, dedi, cenazeyi Kuş Ali'nin arabası getirmiş, dedi.
Oyunu bırakıp çıktım lokalden...
Babam ölmüş gibi üzülmüştüm.
Hasan emi ile akşama buluşacağız, diye hayaller kurarken bu haber gelmişti...
O gün bu gündür, herhangi bir işe yaramayacağı için, anlatılanlar la yetinmiş, kazanın ayrıntılarını merak edip öğrenmemiştim.
Olayın ayrıntısını, Hasan Işıl'ın oğlu Ahmet'ten, 18/04/2024 günü çay içerken öğrendim.
Ahmet'in anlattıkların birlikte okuyalım:
"Bir cumartesi günüydü.
Halovala pazarına gitmek için, babam, abim Selami ve ben erkenden kalkıp, Görele'ye gittik.
Görele'de bir mağazada bulunan babamın tufafiye dolu sandıklarını, Turan Uğurlu'nun çadırlı bedforduna yükledik.
Bedfordda bir çok sergicinin sandığı vardı.
Sabah yedi sıralarıydı...
Lise caddesinden ana yola çıkarken, karşı taraftan gelen doç, bizim kamyona çarptı...
Bu çarpma ile bizim kamyon yan yattı..
Babam(39), abim Selami ve ben(12) arabadaydık.
Ben kendime geldiğimde, sandıkların arasındaydım...
Babam ve Çanakçı'lı bir adam yerde yatıyordu...
Bende birşey yoktu...
Abim Selami yaralıydı...
Beni bir arabaya bindirip, Eynesil'de Petrol Ofisi olan amcamlara haber vermem için Eynesil'e gönderdiler...
Babam üç saat sonra ölmüş ve Kuş Ali(Bodur)'nin arabası ile Eynesil'e getirilmiş...
Bu anlattığım olay, 15/09/1979 tarihinde oldu..."
Ahmet Işıl'ın anlattığı bu acı olayı, biz öğleden sonra öğrenmiş ve çok üzülmüştük...
Sanırım en çok üzülenlerden biri de bendim.
Çünkü; hem patronum, hem komşum, hem emim(ona hep Hasan emi, diye hitap ederdim.) ve hem çok değerli bir arkadaşımdı...
Yazının başlığı neydi?
Her ölüm biraz erkendir derler.
Yanlış mı?
Anasayfa
Yazarlar
Şükrü ÇOBAN
Yazı Detayı
Bu yazı 275 kez okundu.
HER ÖLÜM BİRAZ ERKENDİR DERLER (3)
Geçen haftaki yazımı, "Gözüm yaşamıştı, bu sözlerin benim için paradan çok değerli, derken sesim titriyordu...
Bu gün sana iki yevmiye vereceğim, dedi." diye bitirmiştim.
Bu yazının konusu olan Hasan Işıl veya benim Hasan emim, büyük öykücümüz Sait Faik Abasıyanık'ın öykülerinde anlatığı kahramanlar kadar yalın ve ilginç; yine büyük romancımız Orhan Kemal'in romalarında anlattığı kahramanlar kadar çileli bir emekçiydi...
Siz okuyucuların sıkılmayacağınızı bilsem, Hasan eminin bugün hala Eynesil'de zevkle anlatılan şakalarının ve öykülerinin hepsini anlatmak isterdim.
İnşallah bir başka sefere, diyerek Hasan emiyle yaptığımız son sohbeti ve bu sohbetten bir gün sonra yaşananları anlatmak istiyorum.
Bir cuma akşamıydı, Ordu'dan bacımla eşi gelmişti...
O yüzden eve erken gidiyordum, bilirsiniz; damatlar gelince, kaynanalar iyi yemekler pişirilir...
Eve erken gitmemin asıl nedeni bu yemekleri kaçırmamaktı...
Yolda Hasan emiyle karşılaştık ve ona enişte Mahmut gelmiş, dedim.
Ne demek istediğimi anlamıştı...
Yarın Halkova'ya gideceğim, dinlenik olmam lazım, o dediğin işi yarın akşama bırakalım...
Yarın olursa, bütün masraflar da benden olur, dedi...
Acelesi yok, Mahmutlar birkaç gün Eynesil'de, yarın akşam otururuz, dedim...
Petrol ofisinin önünde, abileri Hüseyin ve İbrahim amcalar oturuyordu...
Bak Şükrü, benim 300 bin lira borcum var, sıkışık durumdayım ama bunlardan para isteyemiyorum, dedi.
Hasan emi, borcun var ama sen onlardan iyisin...
Havalar soğuyana kadar sen bu parayı kazanır borcu ödesin, sıkma canını, dedim...
Sağ ol, sen böyle konuşunca, borcumu unutuyorum, arkadaş dediğin, senin gibi olacak, dedi.
Ve yarın akşam buluşmak üzere ayrıldık.
Yarın sabah saat 9,5-10'a doğru memurlar derneğine çıktım...
O zamanlar, pullu okey oynamak modaydı...
Kafa dengi arkadaşlarla bir masa gurup oyuna başladık...
Oyuna başlayalı fazla bir zaman geçmemişti, kapıdan biri girdi ve heyecanlı bir şekilde birşeyler söylemeye başladı...
Bütün dikkatimiz oyunda olduğu için ne olduğunu anlayamamıştık.
Fakat salonda bir hareketlilik olmuştu...
Az sonra ocakçı geldi ve benim için üzücü haberi verdi.
H asan Işıl, Görele'de geçirdiği bir kazada ölmüştü...
Belki ölmemiştir, dedim.
Ölmüş, dedi, cenazeyi Kuş Ali'nin arabası getirmiş, dedi.
Oyunu bırakıp çıktım lokalden...
Babam ölmüş gibi üzülmüştüm.
Hasan emi ile akşama buluşacağız, diye hayaller kurarken bu haber gelmişti...
O gün bu gündür, herhangi bir işe yaramayacağı için, anlatılanlar la yetinmiş, kazanın ayrıntılarını merak edip öğrenmemiştim.
Olayın ayrıntısını, Hasan Işıl'ın oğlu Ahmet'ten, 18/04/2024 günü çay içerken öğrendim.
Ahmet'in anlattıkların birlikte okuyalım:
"Bir cumartesi günüydü.
Halovala pazarına gitmek için, babam, abim Selami ve ben erkenden kalkıp, Görele'ye gittik.
Görele'de bir mağazada bulunan babamın tufafiye dolu sandıklarını, Turan Uğurlu'nun çadırlı bedforduna yükledik.
Bedfordda bir çok sergicinin sandığı vardı.
Sabah yedi sıralarıydı...
Lise caddesinden ana yola çıkarken, karşı taraftan gelen doç, bizim kamyona çarptı...
Bu çarpma ile bizim kamyon yan yattı..
Babam(39), abim Selami ve ben(12) arabadaydık.
Ben kendime geldiğimde, sandıkların arasındaydım...
Babam ve Çanakçı'lı bir adam yerde yatıyordu...
Bende birşey yoktu...
Abim Selami yaralıydı...
Beni bir arabaya bindirip, Eynesil'de Petrol Ofisi olan amcamlara haber vermem için Eynesil'e gönderdiler...
Babam üç saat sonra ölmüş ve Kuş Ali(Bodur)'nin arabası ile Eynesil'e getirilmiş...
Bu anlattığım olay, 15/09/1979 tarihinde oldu..."
Ahmet Işıl'ın anlattığı bu acı olayı, biz öğleden sonra öğrenmiş ve çok üzülmüştük...
Sanırım en çok üzülenlerden biri de bendim.
Çünkü; hem patronum, hem komşum, hem emim(ona hep Hasan emi, diye hitap ederdim.) ve hem çok değerli bir arkadaşımdı...
Yazının başlığı neydi?
Her ölüm biraz erkendir derler.
Yanlış mı?
Ekleme
Tarihi: 21 Nisan 2024 - Pazar
HER ÖLÜM BİRAZ ERKENDİR DERLER (3)
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.