Bizim kuşak Ömer Seyfettin'in öykülerini okuyarak büyüdü...
Kendi üzerimden, ahlak ve karekterimizin oluşmasında, onun öykülerinin etkisin çok önemli olduğunu düşünürüm...
Diyet, Kaşağı, Pembe İncili Kaftan, Hürriyet Bayrakları...
Hangi birini sayayım?
Ömer Seyfettin'in öykülerini okumuştum da onun yaşamı ile ilgili fazla birşey bilmiyordum.
Bir gün, çalıştığım okulun koridorlarında dolaşırken, çöpe atılmak için ayrılmış dergi ve kitaplara rastladım.
İçlerinde ne var ne yok, diye göz atarken bir kitap dikkatimi çekti...
Eğilip yerden aldım kitabı, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmıştı...
Kapağı filan olmadığı için, kitabın Ömer Seyfettin'le ilgili olduğunu kitabı karıştırırken anladım...
Tozunu toprağını temizledikten sonra, ilk fırsatta okumak için, öğretmenler odasındaki dolabıma koydum ve dersim bittikten sonra da alıp eve götürdüm.
Kitabın içindekiler kısmı, kurşun kalemle karalandığı için, silmesi kolay oldu...
Önce "Yeni Lisan" makalesini okudum. Daha sonra, okumadığımı düşündüğüm öyküleri okudum.
Bu öykülerin içindeki en ilginç öykü "Hürriyet Bayrakları" adlı öyküydü...
Okumadınızsa, "Yeni Lisan" makalesi ile "Hürriyet Bayrakları" öyküsünü bulup okuyun, derim.
Bu yazımda kitabda okuduğum ve çok ilginç ve öğretici bulduğum, Ömer Seyfettin'le ilgili anlatılan bir anıdan söz edeceğim.
Aslında bu konuyu yıllar önce düşünmüştüm ama bir türlü fırsat bulup da yazamamıştım.
Demek nasip bu haftayaymış!
Bu güzel anıyı, yeniden okuyup özetlemek için, asıl metni ararken, Prof. Dr. Mustafa Şenol hocamın güzel bir özetine rastladım; okuyunca da çok hoşuma gitti ve hocamın izniyle buraya alıyorum.
Buyurun birlikte okuyalım:
"Ömer Seyfettin, İstanbul Erkek Lisesi’nde edebiyat muallimi!
Birinci Dünyâ harbinin en civcivli zamânı!
Müstahdem Dursun Efendi, sabah çaylarını getirmiş, tabaklarda iki tâne siyah kuru üzüm!
Hazretin dilinde yukarıdaki tekerleme, habire tekrarlıyor:
'Mîrim! İlim başkaa, irfan başka, âlim başkaa, ârif başka' .
Arkadaşları îtiraz ediyor:
'Olur mu Hocam! İlim ile irfan aynı şeydir, âlim kişi aynı zamanda âriftir'.
Ömer Seyfettin:
'Sabredin muhterem muallimler! Ben size bu sözümü ispât edeceğim' diye cevap veriyor.
Bir sabah, heyecanla, ellerini çırparak muallimler odasına giriyor ve:
'Müjde arkadaşlar, Avusturya’dan üç vagon dolusu şeker yola çıkmış, haftaya İstanbul’da. Bundan böyle, çayı şekerle içeceğiz' deyince öğretmenler sevinçle yerlerinden zıplıyorlar!
O sırada Dursun Efendi bermûtad kuru üzümlü çayları öğretmenlere dağıtmaya başlamış.
Ömer Seyfettin aynı heyecanla:
'Dursun Efendi! Duydun mu? Avusturya’dan üç vagon şeker geliyormuş. Bundan sonra tabaklara kuru üzüm yerine şeker koyacaksın' demiş.
Dursun Efendi istifini hiç bozmadan:
'Duy da inanma Beyim! Alaman’ın çizmesi altında çiğnenen adamlar şekeri nerden bulacak! Bulsa, niye sana göndersin, kendisi yer' diye cevaplamış.
Hazret sevinçle taşı gediğine koymuş:
'İşte arkadaşlar, sözümü ispatladım! Sizler ilim adamısınız, lâkin ölçüp biçmeden sözüme hemen inandınız! Dursun Efendi ise ilim değil amma irfan sâhibi! Basit bir akıl yürütme ile sözlerimin gerçek olamayacağı sonucuna vardı. Demek ki neymiş! İlim başkaa, irfan başka, âlim başkaa, ârif başka'."
Unutmamak için hep birlikte tekrar edelim:
İlim başka irfan başka, âlim başka arif başka!
Başka söze gerek var mı?
(21/10/2023)
Anasayfa
Yazarlar
Şükrü ÇOBAN
Yazı Detayı
Bu yazı 185+ kez okundu.
ALİM BAŞKA ARİF BAŞKA
Bizim kuşak Ömer Seyfettin'in öykülerini okuyarak büyüdü...
Kendi üzerimden, ahlak ve karekterimizin oluşmasında, onun öykülerinin etkisin çok önemli olduğunu düşünürüm...
Diyet, Kaşağı, Pembe İncili Kaftan, Hürriyet Bayrakları...
Hangi birini sayayım?
Ömer Seyfettin'in öykülerini okumuştum da onun yaşamı ile ilgili fazla birşey bilmiyordum.
Bir gün, çalıştığım okulun koridorlarında dolaşırken, çöpe atılmak için ayrılmış dergi ve kitaplara rastladım.
İçlerinde ne var ne yok, diye göz atarken bir kitap dikkatimi çekti...
Eğilip yerden aldım kitabı, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmıştı...
Kapağı filan olmadığı için, kitabın Ömer Seyfettin'le ilgili olduğunu kitabı karıştırırken anladım...
Tozunu toprağını temizledikten sonra, ilk fırsatta okumak için, öğretmenler odasındaki dolabıma koydum ve dersim bittikten sonra da alıp eve götürdüm.
Kitabın içindekiler kısmı, kurşun kalemle karalandığı için, silmesi kolay oldu...
Önce "Yeni Lisan" makalesini okudum. Daha sonra, okumadığımı düşündüğüm öyküleri okudum.
Bu öykülerin içindeki en ilginç öykü "Hürriyet Bayrakları" adlı öyküydü...
Okumadınızsa, "Yeni Lisan" makalesi ile "Hürriyet Bayrakları" öyküsünü bulup okuyun, derim.
Bu yazımda kitabda okuduğum ve çok ilginç ve öğretici bulduğum, Ömer Seyfettin'le ilgili anlatılan bir anıdan söz edeceğim.
Aslında bu konuyu yıllar önce düşünmüştüm ama bir türlü fırsat bulup da yazamamıştım.
Demek nasip bu haftayaymış!
Bu güzel anıyı, yeniden okuyup özetlemek için, asıl metni ararken, Prof. Dr. Mustafa Şenol hocamın güzel bir özetine rastladım; okuyunca da çok hoşuma gitti ve hocamın izniyle buraya alıyorum.
Buyurun birlikte okuyalım:
"Ömer Seyfettin, İstanbul Erkek Lisesi’nde edebiyat muallimi!
Birinci Dünyâ harbinin en civcivli zamânı!
Müstahdem Dursun Efendi, sabah çaylarını getirmiş, tabaklarda iki tâne siyah kuru üzüm!
Hazretin dilinde yukarıdaki tekerleme, habire tekrarlıyor:
'Mîrim! İlim başkaa, irfan başka, âlim başkaa, ârif başka' .
Arkadaşları îtiraz ediyor:
'Olur mu Hocam! İlim ile irfan aynı şeydir, âlim kişi aynı zamanda âriftir'.
Ömer Seyfettin:
'Sabredin muhterem muallimler! Ben size bu sözümü ispât edeceğim' diye cevap veriyor.
Bir sabah, heyecanla, ellerini çırparak muallimler odasına giriyor ve:
'Müjde arkadaşlar, Avusturya’dan üç vagon dolusu şeker yola çıkmış, haftaya İstanbul’da. Bundan böyle, çayı şekerle içeceğiz' deyince öğretmenler sevinçle yerlerinden zıplıyorlar!
O sırada Dursun Efendi bermûtad kuru üzümlü çayları öğretmenlere dağıtmaya başlamış.
Ömer Seyfettin aynı heyecanla:
'Dursun Efendi! Duydun mu? Avusturya’dan üç vagon şeker geliyormuş. Bundan sonra tabaklara kuru üzüm yerine şeker koyacaksın' demiş.
Dursun Efendi istifini hiç bozmadan:
'Duy da inanma Beyim! Alaman’ın çizmesi altında çiğnenen adamlar şekeri nerden bulacak! Bulsa, niye sana göndersin, kendisi yer' diye cevaplamış.
Hazret sevinçle taşı gediğine koymuş:
'İşte arkadaşlar, sözümü ispatladım! Sizler ilim adamısınız, lâkin ölçüp biçmeden sözüme hemen inandınız! Dursun Efendi ise ilim değil amma irfan sâhibi! Basit bir akıl yürütme ile sözlerimin gerçek olamayacağı sonucuna vardı. Demek ki neymiş! İlim başkaa, irfan başka, âlim başkaa, ârif başka'."
Unutmamak için hep birlikte tekrar edelim:
İlim başka irfan başka, âlim başka arif başka!
Başka söze gerek var mı?
(21/10/2023)
Ekleme
Tarihi: 21 Ekim 2023 - Cumartesi
ALİM BAŞKA ARİF BAŞKA
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.