Cimide ile Kuşköyü'nün arası tahminen en az onbeş yirmi kilometre vardır.
O zamanlar böyle bir madenin ekonomik olmamasına aklım ermemişti.
Hala da ermiyor ya!
Günümüzde, o günlere göre çok şey değişti.
Yol yapım teknolojisi gelişti, neredeyse yolsuz köy kalmadı...
İstenirse; Erikbeli-Kürtün yoluna bağlanan Görele-Çanakçı yolu, uzun araçların rahatlıkla kullanabileceği bir duruma getirilerek, Çanakçı Deresi boyunca var olduğu bilinen madenler ve öbür zenginlikler ekonomiye kazandırılabilir.
Tek eksiğimiz gümrük muhafaza müdürlüğü...
Yazıma son vermeden önce, Görele'nin gün görmüş değerli büyüklerden dinlediğim, şimdilerde çoktan unutulmuş eski bir geleneği anlatmak istiyorum.
Eskiden deniz kenarlarına yakın yerlerde geniş dutluklar olurdu...
O zamanlar Görele'nin Kumyalı Mahallesi'nde de geniş dutluklar varmış.
Bu dutluklarda baharın gelişiyle birlikte bülbüller ötüşmeye başlar, dutların olduğu zamana kadar devam edermiş.
Bülbüller gece yarısından sonra da öterlermiş ki bülbülerin bu ötüşüne bülbüller dem çekiyor, denirmiş.
Bülbülerin bu dem çektiği zamanları iyi bilen Kumyalı sakinleri, dem çeken bülbülleri daha iyi dinlemek için, kayıklarla denize açılırlar, saatlerce denizde kalırlarmış...
Nerde o güzel günler, dediğinizi duyar gibiyim.
Sahildeki o dutlukların yok olması ve insanların değişmesi ile birlikte, bu güzel gelenekte unutulup gitmiş.
Kemal Yaşar'ın dediği gibi, o güzel insanlar, beyaz atlara binip gitmişler.
Bizler mi?
Bizler de şimdi beton yığınla dönüşmüş o yerlerde, yanımızdan geçen arabaların korna seslerini dinliyoruz. (08/04/2022)
08/04/2022 tarihinde yazıp bitirdiğim bu yazıyı, Giresun Üniversitesi tarafından, Cumhuriyet'in yüzüncü yılında yayınlanması düşünülen bir kitap çalışması için, hazırlamıştım.
Tasarlanan kitap, kısa bir süre önce yayımlandı.
Benim bu yazım kitaba alınmamıştı...
Yazısı kitaba alınmayan arkadaşlara, sizin yazılarınız, kitabın ikinci cildinde değerlendirilecek, diye, baştan savma bir açıklama yapıldı...
Kitabı elime alana kadar, bu açıklamanın doğru olduğunu düşünüyordum.
Kitabı elime alınca, kitabın adının sonunda olması gereken (1) ifadesinin olmadığını gördüm.
Bu durumda, büyük bir olasılıkla, kitabın ikinci cildinin yayınlanması düşünülmüyordu...
Epeyce bir süre bekledikten sonra, onca emek verip hazırladığım bu yazıyı, yetim uşak gibi ortada bırakmanın doğru olmadığına karar verdim ve dörde bölüp, siz okuyucularla paylaştım.
Sanırım iyi de ettim.