Ksenophon'un "Onbinlerin Dönüşü" adlı kitabına göre, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, M. Ö. 400 yılında KOLHLAR, Driller, Mosinoikler, Halibler ve Tibarenler gibi Yunan asıllı olmayan yerli halklar yaşıyordu.
Burada adı geçen haklardan KOLHLARI özellikle, dikkat çeksin, diye büyük harflerle yazdım.
Neden böyle yaptığımı ise az sonra anlayacaksınız...
Bu girişten sonra dönelim kitabımıza:
"Antik dönemde Lazike sakinlerine Kolhisli deniyordu, bu nedenle Lazlar ve Kolhisler aynı halktandır." Sayfa: 80.
Demek; "Onbinlerin Dönüşü"nde adı geçen Kolhlar Lazların atalarıymış, bu bilgilerden onu anlıyoruz.
Bu bilgileri "Onbinlerin Dönüşü"nü okumadan öğrenmiş olsaydım, her halde kitabı daha iyi anlayabilirim...
Kitapta Kolhlar dolayısı ile Lazlar hakkında çok ilginç bilgiler var:
"Hikaye, Jason ve Argonatların Kolhis'e yapılan yolculuktan ve her halükarda Asur İmparatorluğu zamanından ve Ninus ve Samiramis günlerinden çok önceye dayanıyor.
Mısır Kralı Sesostris yerli Mısırlılar dan oluşan devasa bir ordu kurdu ve tüm Asya'ya saldırıp işgal etti.
Onun, Kolhis'e de ulaştığı, ordusunun bir kısmını orada bıraktığı ve Kolhislilerin soyunun da buraya dayandığı kabul edilir.
Bu, Diodorus Siculus ve bir çok başka antik otorite tarafından da desteklenir.
Şimdi bu Lazlar ve Kolhislilerin, Mısırlı göçmenler veya her ne derseniz deyin, çağımızda bir tartışma konusu haline geldi ve toprakları uğruna sayısız savaş verildi." Sayfa: 80-81.
Bu söylenenlere benzer bir bilgiye, Volter'in "Sözlük" adlı kitabında da rastlamıştım.
Kitapta yazdığına göre Herodot, Orta Karadeniz'de yaşayan, bir kısım insanların Mısırlı olduğunu söylüyor ve buna kanıt olarak, bu insanların esmer, kıvırcık saçlı ve sünnetli olduğunu kanıt olarak gösteriyordu.
İşin gerçeği nedir bilemiyoruz, biz kitaplarda anlatılanlarn yalancısıyız.
Lazlar, o tarihlerde, bir birine komşu olan Roma ve Sasani İmparatorlukların sınır bölgelerinde yaşıyorlardı.
İki taraf ne zaman hesaplaşacak olsa, Lazlar iki arada bir derede kalıyorlardı...
Kitapta ilginç bilgiler var.
Bu bilgilerden bazılarını yazmadan geçersem size büyük haksızlık olur.
"Lazlar büyük ve bir halktır ve hatırı sayılı halklara hükmederler.
Kolhislilerle olan geçmiş bağlarından gurur duyarlar.
Kendileri hakkında, abartılı ancak anlaşılabilir bir şekilde değerli görüşlere sahiplerdir.
Emrinde bu kadar çok insan gücü kaynağı olan, böylesine bir zenginlikle kutsanmış, uygun bir coğrafi konumu olan, ihtiyaç maddelerinin bu kadar bol olduğu, bu kadar yüksek uygarlık ve inceliğe sahip başka bir halk bilmiyorum.
Buranın en eski sakinleri gerçekten de denizciliğin faydalarından tamamen habersizdiler ve ünlü Argo(Argonatların bindikleri gemi) gelene kadar gemilerin adını bile duymamışlardı.
Günümüzde ise ihtiyaç olduğunda yelken açıyorlar ve gelişmiş bir ticaret yürütüyorlar.
Barbar da değiller.
Romalılarla birliktelikleri onların medeni ve yasalara saygılı bir yaşam tarzı benimsemelerine vesile oldu.
Sert ayaklı boğaları, Spartoi hasadını ve Aeetes figürü etrafında işlenmiş şiirsel hayal gücünün diğer tüm muhteşem ve inanılmaz eserlerini bir kenara bırakırsak şimdiki koşulların geçmişte olduğundan çok daha iyi olduğunu görmemek elde değildir.
O halde, belirttiğim gibi insanlar olan Lazlar, krallarından keyfi olarak yoksun bırakılmanın dayanılmaz acısını ve yarasını hissetmek için her türlü nedene sahiplerdir." Sayfa: 110-111.
Yazar, bu alıntıdan önce, Lazika Kralı II. Gubaz(Ö. 555)'ın başına gelenleri ve nasıl öldürüldüğünü anlatıyor.