İki yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, girdiğim sınavı kazanarak Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü kaydoldum.
Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü öğretmenlerinin çoğu ya eğitim enstitüsü ya da yüksek öğretmen okulu mezunu öğretmenlerdi...
Çok sıkı bir pedegoji eğitimi almışlardı...
İdealist, yurtsever öğretmenlerdi...
Bu yüzden çok iyi öğretmen oldukları kadar çok da iyi eğitimci idiler.
Üstelik bu öğretmenler, öğretmen okullarına ve eğitim enstitülerine seçilerek atanıyorlardı...
O zamanlar öğretmen yetiştiren Öğretmen Okulları, Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü'ne bağlıydı...
Daha sonra bu başarılı öğretmen yetiştirme sistemini; öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitüleri'ni YÖK'e devrettiler ve alanlarında söz sahibi olan çok değerli pedogji profösörlerini sıradan üniversite hocası durumuna düşürdüler...
Bu arada, Yüksek Öğretmen Okulları da önce sahipsiz bırakılarak zaman içinde ortadan kaldırılmışlardı...
Her kademedeki öğretmenler için öğretmenliğin olmazsa olmazı olan pedagojik formasyon, sağdan soldan kolayca elde edilebilen, pedagojik eğitim almıştır belgesi ile hal yoluna gidilerek önemsiz bir konu haline getirilmiştir...
Nedir bu pedegoji?
Örnek vereceğim ama, önce bir tanımını yapalım:
Pedegoji; kısaca eğitim bilimi, demektir.
Pedogojik formasyon almış olmak, her aşamada ki öğretmenler önemlidir ama ilk üç sınıf öğretmenleri için daha da önemlidir.
Dikkat ederseniz, önceki dönemlerde bazı öğretmenler sürekli olar ilk üç sınıfı, bazıları da dördü beşi okuturlardı...
Bunun nedeni; pedegojik alanda yeterli olup olmama sorunuydu...
Özelikle, 16 yıl ilkokul, üç yıl da orta okul öğretmenliğim döneminde, yeterli pedogojik eğitim almamış öğretmenlerle çalışmak zorunda kaldığım için, onlarla ilgili ilginç birçok anım vardır.
Bu anılardan, önemli bulduğum birkaç tanesini anlatmak istiyorum.
Yanılmıyorsam 1989-1990 eğitim öğretim yılıydı.
Birinci sınıfı okutuyordum.
Hiç unutmuyorum; tamı tamına 65 öğrencim vardı...
Daha önce de birinci sınıf okuttuğum için, sınıf çok kalabalık olsa da sıkıntı çekmiyordum...
Türkçe dersinde, okuma ile yazmayı olanaklar ölçüsünde aynı anda öğretmeye gayret ediyordum...
Matematik dersinde ise birden başlayarak rakamları hem şekil olarak hem de sayı olarak öğretmeye çalışıyordum...
Basamakları kavratmakta, dokuz sayısından on sayısına geçmek çok önemlidir...
Bu aşamada çocuklara, sıranın on sayısına geldiğini, on sayısını gösteren rakam olmadığını söylersiniz...
Onların görüşlerini alırsınız...
Sıra sıfır rakamını ve sayısını tanıtmaya gelmiştir...
Çok ayrıntısına girmeden sıfır rakamını ve sayısını tanıtırsınız...
Artık sıra hem on sayısını yazmaya hem de basamak kavramını kazandırmaya gelmiştir...
Bu arada, memlekette önemli bir işim olduğu için, izin almış pazartesi günü okula gitmemiştim...
Salı günü derse girmeden yedi veya sekiz rakamı ve sayısını işlemek için ders planı yapmıştım...
Çocuklar derse girmişlerdi, öğretmenler zili çalınca, çantamı alıp üç dört gündür özlediğim öğrencilerimi görmek için sınıfa girdiğimde, karşılaştığım manzara karşısında beynimden kurşun yemişe döndüm.
Anasayfa
Yazarlar
Şükrü ÇOBAN
Yazı Detayı
Bu yazı 203+ kez okundu.
PEDEGOJİ DE NE Kİ?(1)
İki yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, girdiğim sınavı kazanarak Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü kaydoldum.
Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü öğretmenlerinin çoğu ya eğitim enstitüsü ya da yüksek öğretmen okulu mezunu öğretmenlerdi...
Çok sıkı bir pedegoji eğitimi almışlardı...
İdealist, yurtsever öğretmenlerdi...
Bu yüzden çok iyi öğretmen oldukları kadar çok da iyi eğitimci idiler.
Üstelik bu öğretmenler, öğretmen okullarına ve eğitim enstitülerine seçilerek atanıyorlardı...
O zamanlar öğretmen yetiştiren Öğretmen Okulları, Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü'ne bağlıydı...
Daha sonra bu başarılı öğretmen yetiştirme sistemini; öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitüleri'ni YÖK'e devrettiler ve alanlarında söz sahibi olan çok değerli pedogji profösörlerini sıradan üniversite hocası durumuna düşürdüler...
Bu arada, Yüksek Öğretmen Okulları da önce sahipsiz bırakılarak zaman içinde ortadan kaldırılmışlardı...
Her kademedeki öğretmenler için öğretmenliğin olmazsa olmazı olan pedagojik formasyon, sağdan soldan kolayca elde edilebilen, pedagojik eğitim almıştır belgesi ile hal yoluna gidilerek önemsiz bir konu haline getirilmiştir...
Nedir bu pedegoji?
Örnek vereceğim ama, önce bir tanımını yapalım:
Pedegoji; kısaca eğitim bilimi, demektir.
Pedogojik formasyon almış olmak, her aşamada ki öğretmenler önemlidir ama ilk üç sınıf öğretmenleri için daha da önemlidir.
Dikkat ederseniz, önceki dönemlerde bazı öğretmenler sürekli olar ilk üç sınıfı, bazıları da dördü beşi okuturlardı...
Bunun nedeni; pedegojik alanda yeterli olup olmama sorunuydu...
Özelikle, 16 yıl ilkokul, üç yıl da orta okul öğretmenliğim döneminde, yeterli pedogojik eğitim almamış öğretmenlerle çalışmak zorunda kaldığım için, onlarla ilgili ilginç birçok anım vardır.
Bu anılardan, önemli bulduğum birkaç tanesini anlatmak istiyorum.
Yanılmıyorsam 1989-1990 eğitim öğretim yılıydı.
Birinci sınıfı okutuyordum.
Hiç unutmuyorum; tamı tamına 65 öğrencim vardı...
Daha önce de birinci sınıf okuttuğum için, sınıf çok kalabalık olsa da sıkıntı çekmiyordum...
Türkçe dersinde, okuma ile yazmayı olanaklar ölçüsünde aynı anda öğretmeye gayret ediyordum...
Matematik dersinde ise birden başlayarak rakamları hem şekil olarak hem de sayı olarak öğretmeye çalışıyordum...
Basamakları kavratmakta, dokuz sayısından on sayısına geçmek çok önemlidir...
Bu aşamada çocuklara, sıranın on sayısına geldiğini, on sayısını gösteren rakam olmadığını söylersiniz...
Onların görüşlerini alırsınız...
Sıra sıfır rakamını ve sayısını tanıtmaya gelmiştir...
Çok ayrıntısına girmeden sıfır rakamını ve sayısını tanıtırsınız...
Artık sıra hem on sayısını yazmaya hem de basamak kavramını kazandırmaya gelmiştir...
Bu arada, memlekette önemli bir işim olduğu için, izin almış pazartesi günü okula gitmemiştim...
Salı günü derse girmeden yedi veya sekiz rakamı ve sayısını işlemek için ders planı yapmıştım...
Çocuklar derse girmişlerdi, öğretmenler zili çalınca, çantamı alıp üç dört gündür özlediğim öğrencilerimi görmek için sınıfa girdiğimde, karşılaştığım manzara karşısında beynimden kurşun yemişe döndüm.
Ekleme
Tarihi: 07 Ocak 2024 - Pazar
PEDEGOJİ DE NE Kİ?(1)
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.