Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şükrü ÇOBAN
Köşe Yazarı
Şükrü ÇOBAN
 

TİLİLİK DE VAR MIYDI (2)

Yazının geçen haftaki bölümünü okuyan Mehmet Kavil, tili sözcüğü ile ilgili, “Çok doğru; bazi kızlar adam beğenmezdi, ay falancanın kızı çok tili heri, denirdi.” şeklinde önemli bir katkı yaptı. Bu değerli katkısı için, kendisine çok teşekkür ediyorum. Ahmet Dinç’in, Türkçe’nin Kayıp Kelimeleri adlı kitabında, tili sözcüğünün anlamı, aşırı titiz olarak verilmiş ki, bizim verdiğimiz örneklerde de hemen hemen aynı anlamda kullanılmış. Bu notu da düştükten sonra, gelelim öbür öykümüze. Yıllar önce, babasının çalıştırdığı kahvede garsonluk yapan sempatik bir çocuk vardı. Bu sempatik çocuğun ilginç de bir sorunu vardı; ağzına zerre kadar et koymuyordu. Babası ise, benim bu oğlum öbür çocuklarıma benzemiyor; hayatında ağzına et sürmedi, deyip işi geçiştiriyordu… Halbuki, bu yaşlardaki çocukların dengeli beslenmeleri için, kırmızı et olmazsa olmaz besinlerin başında geliyor. Kendi kendime, acaba bu çocuğu et yemeğeğe alıştırmanın bir yolu yok mu, diye sordum. Biraz kafa yorduktan sonra, yazının başında anlattığım öyküleri de göz önünde bulundurarak bir kabaca bir plan yaptım. Planım basitti; bu çocuğu önce et kokusuna alıştıracak, daha sonra da ağır ağır et yemesini sağlamaya çalışacaktım. Plan hazır olunca, hemen uygulamaya koyuldum. Daha önce, oyun oynarken yemeğimi, başkaları gibi kahveye getirtmek yerine, lokantaya gidip yiyordum. Planımı uygulamak için, acıkınca ben de, lokantadan ızgara köfte getirmeye başladım. Gelen köfteleri kendim yerken, köftenin yanında gelen yeşillikleri de çocuğa yediriyordum… Bu uygulama onunda hoşuna gitti ve bir süre böyle devam etti. Arada sırada köftelerden de yemesini söylüyordum ama, kabul etmeyince de zorlamıyordum… Yine birgün oyun oynarken iyice acıkmıştım, her zaman olduğu gibi, lokantaya benim için, köfte söylemesini istedim. Bir buçuk mu olsun, dedi. Yok, dedim; bu gün iki porsiyon söyle! Niye iki porsiyon, diye sordu. Ben de gülerek, yarım porsiyonunu sen için, dedim. Ben öyle deyince, gözüme tamam der gibi bakarak gülümsedi. Galiba başarmıştık. Köfteler gelince o da geldi. Tabağı ortaya alınca tabakta iki tane çatal olduğunu gördüm ve şaşkınlıkla gözüne baktım. Gülümsüyordu, demek köfteyi birlikte yiyeceğiz, dedim. Deniyeceğim, dedi. Sevincimden uçmuştum… Tabaktaki köfteleri birlikte yedik… O da ben de çocuklar gibi sevinçliydik. Masayı toplarken, abi köftenin parasın ödedim, dedi. Niye ödedin, diye çıkışınca, benim daha önceden de köfte borcum vardı, dedi. Kimin köfte borcu, diye sorunca; abi senin haberin yok, ben iki üç gündür köfte yiyorum, dedi. Bunları duyunca, önce kendimi rüyada gibi hissettim, kendime gelince de çocuklar gibi sevindim. Başarmıştık. Rahmetlik dedem, her işin bir ığrıbı vardır, derdi. Galiba, her işin bir kolayı vardır , demek isterdi. Kıssadan hisse mi? Her işin bir ığrıbı varsa , tiliğin de olmalı bir ığrıbı. Pes etmek yok…
Ekleme Tarihi: 15 Ağustos 2023 - Salı

TİLİLİK DE VAR MIYDI (2)

Yazının geçen haftaki bölümünü okuyan Mehmet Kavil, tili sözcüğü ile ilgili, “Çok doğru; bazi kızlar adam beğenmezdi, ay falancanın kızı çok tili heri, denirdi.” şeklinde önemli bir katkı yaptı.
Bu değerli katkısı için, kendisine çok teşekkür ediyorum.
Ahmet Dinç’in, Türkçe’nin Kayıp Kelimeleri adlı kitabında, tili sözcüğünün anlamı, aşırı titiz olarak verilmiş ki, bizim verdiğimiz örneklerde de hemen hemen aynı anlamda kullanılmış.
Bu notu da düştükten sonra, gelelim öbür öykümüze.
Yıllar önce, babasının çalıştırdığı kahvede garsonluk yapan sempatik bir çocuk vardı. Bu sempatik çocuğun ilginç de bir sorunu vardı; ağzına zerre kadar et koymuyordu.
Babası ise, benim bu oğlum öbür çocuklarıma benzemiyor; hayatında ağzına et sürmedi, deyip işi geçiştiriyordu…
Halbuki, bu yaşlardaki çocukların dengeli beslenmeleri için, kırmızı et olmazsa olmaz besinlerin başında geliyor.
Kendi kendime, acaba bu çocuğu et yemeğeğe alıştırmanın bir yolu yok mu, diye sordum.
Biraz kafa yorduktan sonra, yazının başında anlattığım öyküleri de göz önünde bulundurarak bir kabaca bir plan yaptım.
Planım basitti; bu çocuğu önce et kokusuna alıştıracak, daha sonra da ağır ağır et yemesini sağlamaya çalışacaktım.
Plan hazır olunca, hemen uygulamaya koyuldum.
Daha önce, oyun oynarken yemeğimi, başkaları gibi kahveye getirtmek yerine, lokantaya gidip yiyordum.
Planımı uygulamak için, acıkınca ben de, lokantadan ızgara köfte getirmeye başladım.
Gelen köfteleri kendim yerken, köftenin yanında gelen yeşillikleri de çocuğa yediriyordum…
Bu uygulama onunda hoşuna gitti ve bir süre böyle devam etti.
Arada sırada köftelerden de yemesini söylüyordum ama, kabul etmeyince de zorlamıyordum…
Yine birgün oyun oynarken iyice acıkmıştım, her zaman olduğu gibi, lokantaya benim için, köfte söylemesini istedim.
Bir buçuk mu olsun, dedi.
Yok, dedim; bu gün iki porsiyon söyle!
Niye iki porsiyon, diye sordu.
Ben de gülerek, yarım porsiyonunu sen için, dedim.
Ben öyle deyince, gözüme tamam der gibi bakarak gülümsedi.
Galiba başarmıştık.
Köfteler gelince o da geldi.
Tabağı ortaya alınca tabakta iki tane çatal olduğunu gördüm ve şaşkınlıkla gözüne baktım.
Gülümsüyordu, demek köfteyi birlikte yiyeceğiz, dedim.
Deniyeceğim, dedi.
Sevincimden uçmuştum…
Tabaktaki köfteleri birlikte yedik…
O da ben de çocuklar gibi sevinçliydik.
Masayı toplarken, abi köftenin parasın ödedim, dedi.
Niye ödedin, diye çıkışınca, benim daha önceden de köfte borcum vardı, dedi.
Kimin köfte borcu, diye sorunca; abi senin haberin yok, ben iki üç gündür köfte yiyorum, dedi.
Bunları duyunca, önce kendimi rüyada gibi hissettim, kendime gelince de çocuklar gibi sevindim.
Başarmıştık.
Rahmetlik dedem, her işin bir ığrıbı vardır, derdi. Galiba, her işin bir kolayı vardır , demek isterdi.
Kıssadan hisse mi?
Her işin bir ığrıbı varsa , tiliğin de olmalı bir ığrıbı.
Pes etmek yok…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.