Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şükrü ÇOBAN
Köşe Yazarı
Şükrü ÇOBAN
 

NEYE NİYET NEYE KISMET

Kıyı emniyetten emekli Avukat İrfan Yıldız ile Eynesil'de geziyorduk... İşimizi gördükten sonra; Şükrü Abi ne yapalım, diye sordu. Van Üniversitesi'nde görevli Sinan Kılıç hoca ile bir akşam önce görüşmüş, okulların tatil olmasını fırsat bilerek, baba ocağı Oğuz Köyü'ne geldiğini öğrenmiştim. İrfan'ın sorusuna karşılık, bugüne dek Oğuz Köyü'ne gitmedim, istesen Sinan Kılıç da hazır köydeyken, gidip bir çayını içelim, köyü de görmüş oluruz, dedim. O Sinan''ı tanımıyordu... Kısaca tanıttım... Tamam, dedi. Saat 12'yi geçiyordu, vakit geçirmeden Sinan Hoca'ya telefon edip, durum uygunsa, seni köyde ziyaret etmek istiyoruz, dedim. Çok sevindi ve çayı ocağa koyuyorum, , siz gelene kadar hazır olur, dedi. Hiç beklemeden, Topallı(Eynesil, Oğuz) Deresi'nin sağından yola çıktık... Bu yolları, çocukluğumda birkaç kezgittiğim için azçok biliyordum... Dere içinde bir süre gittikten, yol ikiye ayrılıyordu... İşaret de yoktu... Sola sapmamız gerektiğine karar vererek, bir süre devam ettik... Yanlış yola saptığımızı fark ederek, geri dönüp yola sağ taraftan devam ettik... Kısa bir süre sonra köye varmıştık... En çok dikkatimi çeken Palaklı Mahallesi tabelası olmuştu... Şimdiye dek Oğuz Köyü'nde Palaklı Mahallesi olduğunu duymamıştım. İrfan'a, Sinan'ın evini soralım, dedim, gereği yok, bir süre gidelim bakalım, gezmiş oluruz, dedi... Bir zaman gittikten sonra durup, bayanın birine sorduk; düşününüp taşındıktan sonra, ben çıkaramadım, siz bir de şu kızlara sorun, dedi. İlerde bir kaç bayan daha vardı... Yanlarına vardık; o arada önceki bayan onlara Sinan Kılıç'ın kim soruyordu... İçlerinden biri, Ömerin oğlunu soruyorlar, dedi ve bize evin yerini salık etti... Salık edilen yöne doğru gidip bir evin önünde durduk ve Sinan'a yeniden telefon ettik... Tam arkanızdayım, arabayı benim arabanın oraya park edin, dedi... Evi bulmuştuk. Bizi evinin kapısında bekliyordu. Hava da çok güzeldi... Hoş beşten sonra, buyurun yukarı çıkalım, dedi... Oturma odasından, Beşikdüzü'ndeki Beşik Dağı ve oradaki tesisler görünüyordu... Arkeolog'un oturma odasında başka ne olur; kitaplar ve değişik yörelerden toplanmış bir kaç tarihi parça... Kısa süre de sohbet koyulaştı... Sohbetin bir yerinde söz Enver Uzun'a geldi... Sen Enver Uzun'un nerden tanıyorsun, dedi... İkibin yıllarının başlarında, Cumhuriyet Gazetesi'nin kitap ekinde, Enver Uzun'un A. Hahanov'dan çevirdiği Panaretos'un Trabzon Tarihi adlı kitap tanıtılıyordu... Tanıtım yazısının başındaki özet kısımında, o dönemde Görele kırsalının büyük bir kısmı Türkler tarafından iskan edilmişti, diye bir cümle ilgimi çekmişti... Enver Uzun'u o günden beri tanıyorum, dedim. Gülerek, o tanıtım yazısını kim yazmıştı, hatırlıyor musun, diye sordu. O kadarına dikkat etmemişim, dedim. O tanıtım yazısını ben yazmıştım, geçen yıl Çanakçı içine birlikte yaptığımız geziyi de o kitapta verilen bir bilgiyi yerinde görmek için, yapmıştık, dedi... İlginç bir durumdu... Demek o zamanlar, tanıtım yazısını yazan kişiyi de merak edip araştırsam, Sinan hocamla ta o zamanlar tanışacakmışız... Biraz da benim ihmalim yüzünden, bu güzel fırsatı kaçırmışız... Neyse... Sohbetimiz çok keyifli gidiyordu ama İrfan'ın zamanı dardı.. O arada Sinan hocamı ziyarete gelen Ali Bektaş ve arkadaşının gelişlerini de fırsat bilerek, bu güzel ziyarete istemeye istemeye son verdik... Akşam eve gelince de ilk işim Panaretos'un Trabzon Tarihi'ni tekrar okumak oldu... Bu arada kitapta geçen Panaretos=Panar+etos ve Gureli=Gurel+i sözcüklerini de not ettim... Hayat böyle işte, hiç beklemediğin bir anda karşına neler çıkartıyor....
Ekleme Tarihi: 11 Şubat 2024 - Pazar

NEYE NİYET NEYE KISMET

Kıyı emniyetten emekli Avukat İrfan Yıldız ile Eynesil'de geziyorduk...
İşimizi gördükten sonra; Şükrü Abi ne yapalım, diye sordu.
Van Üniversitesi'nde görevli Sinan Kılıç hoca ile bir akşam önce görüşmüş, okulların tatil olmasını fırsat bilerek, baba ocağı Oğuz Köyü'ne geldiğini öğrenmiştim.
İrfan'ın sorusuna karşılık, bugüne dek Oğuz Köyü'ne gitmedim, istesen Sinan Kılıç da hazır köydeyken, gidip bir çayını içelim, köyü de görmüş oluruz, dedim.
O Sinan''ı tanımıyordu...
Kısaca tanıttım...
Tamam, dedi.
Saat 12'yi geçiyordu, vakit geçirmeden Sinan Hoca'ya telefon edip, durum uygunsa, seni köyde ziyaret etmek istiyoruz, dedim.
Çok sevindi ve çayı ocağa koyuyorum, , siz gelene kadar hazır olur, dedi.
Hiç beklemeden, Topallı(Eynesil, Oğuz) Deresi'nin sağından yola çıktık...
Bu yolları, çocukluğumda birkaç kezgittiğim için azçok biliyordum...
Dere içinde bir süre gittikten, yol ikiye ayrılıyordu...
İşaret de yoktu...
Sola sapmamız gerektiğine karar vererek, bir süre devam ettik...
Yanlış yola saptığımızı fark ederek, geri dönüp yola sağ taraftan devam ettik...
Kısa bir süre sonra köye varmıştık...
En çok dikkatimi çeken Palaklı Mahallesi tabelası olmuştu...
Şimdiye dek Oğuz Köyü'nde Palaklı Mahallesi olduğunu duymamıştım.
İrfan'a, Sinan'ın evini soralım, dedim, gereği yok, bir süre gidelim bakalım, gezmiş oluruz, dedi...
Bir zaman gittikten sonra durup, bayanın birine sorduk; düşününüp taşındıktan sonra, ben çıkaramadım, siz bir de şu kızlara sorun, dedi.
İlerde bir kaç bayan daha vardı...
Yanlarına vardık; o arada önceki bayan onlara Sinan Kılıç'ın kim soruyordu...
İçlerinden biri, Ömerin oğlunu soruyorlar, dedi ve bize evin yerini salık etti...
Salık edilen yöne doğru gidip bir evin önünde durduk ve Sinan'a yeniden telefon ettik...
Tam arkanızdayım, arabayı benim arabanın oraya park edin, dedi...
Evi bulmuştuk.
Bizi evinin kapısında bekliyordu.
Hava da çok güzeldi...
Hoş beşten sonra, buyurun yukarı çıkalım, dedi...
Oturma odasından, Beşikdüzü'ndeki Beşik Dağı ve oradaki tesisler görünüyordu...
Arkeolog'un oturma odasında başka ne olur; kitaplar ve değişik yörelerden toplanmış bir kaç tarihi parça...
Kısa süre de sohbet koyulaştı...
Sohbetin bir yerinde söz Enver Uzun'a geldi...
Sen Enver Uzun'un nerden tanıyorsun, dedi...
İkibin yıllarının başlarında, Cumhuriyet Gazetesi'nin kitap ekinde, Enver Uzun'un A. Hahanov'dan çevirdiği Panaretos'un Trabzon Tarihi adlı kitap tanıtılıyordu...
Tanıtım yazısının başındaki özet kısımında, o dönemde Görele kırsalının büyük bir kısmı Türkler tarafından iskan edilmişti, diye bir cümle ilgimi çekmişti...
Enver Uzun'u o günden beri tanıyorum, dedim.
Gülerek, o tanıtım yazısını kim yazmıştı, hatırlıyor musun, diye sordu.
O kadarına dikkat etmemişim, dedim.
O tanıtım yazısını ben yazmıştım, geçen yıl Çanakçı içine birlikte yaptığımız geziyi de o kitapta verilen bir bilgiyi yerinde görmek için, yapmıştık, dedi...
İlginç bir durumdu...
Demek o zamanlar, tanıtım yazısını yazan kişiyi de merak edip araştırsam, Sinan hocamla ta o zamanlar tanışacakmışız...
Biraz da benim ihmalim yüzünden, bu güzel fırsatı kaçırmışız...
Neyse...
Sohbetimiz çok keyifli gidiyordu ama İrfan'ın zamanı dardı..
O arada Sinan hocamı ziyarete gelen Ali Bektaş ve arkadaşının gelişlerini de fırsat bilerek, bu güzel ziyarete istemeye istemeye son verdik...
Akşam eve gelince de ilk işim Panaretos'un Trabzon Tarihi'ni tekrar okumak oldu...
Bu arada kitapta geçen Panaretos=Panar+etos ve Gureli=Gurel+i sözcüklerini de not ettim...
Hayat böyle işte, hiç beklemediğin bir anda karşına neler çıkartıyor....
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.