Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şükrü ÇOBAN
Köşe Yazarı
Şükrü ÇOBAN
 

PEDEGOJİ DE NE Kİ?(2)

Önceki yazımı, "Çocuklar derse girmişlerdi, öğretmenler zili çalınca, çantamı alıp  üç dört gündür özlediğim öğrencilerimi görmek için sınıfa girdiğimde, karşılaştığım manzara karşısında beynimden kurşun yemişe döndüm " diye bitirmiştim.    (Okuyucuların bu bölümü daha iyi anlayabilmeleri için önceki bölümü okumuş olmaları gerekir. Okumadınızsa da sorun yok.)    Derse giren öğretmenin, matematik dersinde yazdıkları tahtada duruyordu...   Birden yüze kadar olan sayılar aralarına çizgi çekilerek özensiz bir şekilde yazılmışlardı.   Rakamlar yazılırken kurallara uyulmamıştı...   Okuma yazmayı askerde öğrenmiş birinin yazısına benziyordu...   Çocukların defterlerine baktım, çocuklar tahtaya yazılanları, doğru yanlış birer sayfa yazmışlardı...    Ders zili çalınca; sınıftan sinirli bir şekilde çıkıp doğru öğretmenler odasına daldım.    Öğretmenler odası, başka bir yer olmadığı için, aynı zamanda müdür odası olarak kullanılıyordu...    Müdür, beni bu halde görünce;  Şükrü Bey, bir yaramazlık mı var? Diye sordu.   Daha da beter Müdür Bey, dedim.   Hayırdır, ne oldu?   Bu soru üzerine, sınıfta gördüğüm manzarayı anlattım ve tahtadaki sayıları kimin yazdığını sordum...   Ben de başka bir şey oldu sanmıştım, çay da demlendi, otur birer demli çay içelim, dedi...   O ara da öbür öğretmenler de tek tük gelmeye başlamışlardı...    Hocam bu konuyu tenefüsten sonra konuşalım, dedim.    Ben de onu diyecektim, dedi...    Çay içerken, gözümün yanıyla olayın failini bulmaya çalışıyordum...    Öğretmenlerin hepsi öğretmen okulu mezunuydu, onlardan hiçbiri bu hatayı kolay kolay yapmazdı...    Teneffüs bitince öğretmenler odadan ayrıldılar...    Biz tekrar baş başa kalmıştık.    Masasının gözünden çıkardığı paketin içinden iki dal sigara çıkartıp, birini bana uzattı...    Hocam, biliyorsun ben içmiyorum, dedim.    Biliyorum, bir dal sigaradan birşey olmaz yak, dedi...    Sigaraları yakıp, dışarı bahçeye çıktık...    Bahçede, konuşmadan adımlarken,. bir iki fırt çekip sigarayı bahçedeki çöp kutusuna attım ve Hocam, geç kaldım, ben derse giriyorum, dedim.    Ben öyle deyince, pencerenin  önüne vardı, çocuklar hava çok güzel, dışarı çıkıp oynayın, dedi.   Altmışbeş kişilik sınıf, sevinç çığlıkları ile dışarı fırladılar...   Ben bu arada, davranışlarından tahtaya yazılan sayıları Müdür Bey'in yazdığını anlamıştım...   Koluma girdi, hocam o tahtadaki sayıları ben yazdım, senin söylediğin sakıncaların hiç farkında değilim.    Ben ticaret lisesini zar zor bitirmiştim.    Zaten iyi bir öğrenci de değildim...    1976 yılında, iş olsun diye girdiğim üniversite sınavında başarılı olamamıştım, puanım çok çok düşüktü...    Ama o arada, bir ildeki(Hangi il olduğunu bildiğim halde yazmak istemiyorum) Eğitim Enstitüsü Sınıf  Öğretmenliği'ne müracaat etmemizi, gerisine karışmamamızı, söylediler.    Ben de öbür arkadaşlar gibi müracaat ettim...    Mülakat sonuçlar açıklandığında, benimle birlikte müracaat eden arkadaşların bir çoğunun  kazandığını gördük...    O arada her ne olduysa sonuçlar iptal edildi...    Neler oluyor, diye sorduğumuzda, merak edilecek bir şey yok, dediler...    Yeni yapılan mülakatta, dedikleri gibi sonuç değişmedi, biz tekrar kazanmıştık...    Okula gittik, ama doğru dürüst bir eğitim görmeden okul bitti ve öğretmen olarak atandık...     Bir yıl sonra stajerliğim kalktı ve  beni bir okula müdür yaptılar, dedi.     On oniki yıllık öğretmendim...     Müdür Bey'in anlattıklarından neyin ne olduğunu çok iyi anlamıştım.
Ekleme Tarihi: 14 Ocak 2024 - Pazar

PEDEGOJİ DE NE Kİ?(2)

Önceki yazımı, "Çocuklar derse girmişlerdi, öğretmenler zili çalınca, çantamı alıp  üç dört gündür özlediğim öğrencilerimi görmek için sınıfa girdiğimde, karşılaştığım manzara karşısında beynimden kurşun yemişe döndüm " diye bitirmiştim.
   (Okuyucuların bu bölümü daha iyi anlayabilmeleri için önceki bölümü okumuş olmaları gerekir. Okumadınızsa da sorun yok.)
   Derse giren öğretmenin, matematik dersinde yazdıkları tahtada duruyordu...
  Birden yüze kadar olan sayılar aralarına çizgi çekilerek özensiz bir şekilde yazılmışlardı.
  Rakamlar yazılırken kurallara uyulmamıştı...
  Okuma yazmayı askerde öğrenmiş birinin yazısına benziyordu...
  Çocukların defterlerine baktım, çocuklar tahtaya yazılanları, doğru yanlış birer sayfa yazmışlardı...
   Ders zili çalınca; sınıftan sinirli bir şekilde çıkıp doğru öğretmenler odasına daldım.
   Öğretmenler odası, başka bir yer olmadığı için, aynı zamanda müdür odası olarak kullanılıyordu...
   Müdür, beni bu halde görünce;  Şükrü Bey, bir yaramazlık mı var? Diye sordu.
  Daha da beter Müdür Bey, dedim.
  Hayırdır, ne oldu?
  Bu soru üzerine, sınıfta gördüğüm manzarayı anlattım ve tahtadaki sayıları kimin yazdığını sordum...
  Ben de başka bir şey oldu sanmıştım, çay da demlendi, otur birer demli çay içelim, dedi...
  O ara da öbür öğretmenler de tek tük gelmeye başlamışlardı...
   Hocam bu konuyu tenefüsten sonra konuşalım, dedim.
   Ben de onu diyecektim, dedi...
   Çay içerken, gözümün yanıyla olayın failini bulmaya çalışıyordum...
   Öğretmenlerin hepsi öğretmen okulu mezunuydu, onlardan hiçbiri bu hatayı kolay kolay yapmazdı...
   Teneffüs bitince öğretmenler odadan ayrıldılar...
   Biz tekrar baş başa kalmıştık.
   Masasının gözünden çıkardığı paketin içinden iki dal sigara çıkartıp, birini bana uzattı...
   Hocam, biliyorsun ben içmiyorum, dedim.
   Biliyorum, bir dal sigaradan birşey olmaz yak, dedi...
   Sigaraları yakıp, dışarı bahçeye çıktık...
   Bahçede, konuşmadan adımlarken,. bir iki fırt çekip sigarayı bahçedeki çöp kutusuna attım ve Hocam, geç kaldım, ben derse giriyorum, dedim.
   Ben öyle deyince, pencerenin  önüne vardı, çocuklar hava çok güzel, dışarı çıkıp oynayın, dedi.
  Altmışbeş kişilik sınıf, sevinç çığlıkları ile dışarı fırladılar...
  Ben bu arada, davranışlarından tahtaya yazılan sayıları Müdür Bey'in yazdığını anlamıştım...
  Koluma girdi, hocam o tahtadaki sayıları ben yazdım, senin söylediğin sakıncaların hiç farkında değilim.
   Ben ticaret lisesini zar zor bitirmiştim.
   Zaten iyi bir öğrenci de değildim...
   1976 yılında, iş olsun diye girdiğim üniversite sınavında başarılı olamamıştım, puanım çok çok düşüktü...
   Ama o arada, bir ildeki(Hangi il olduğunu bildiğim halde yazmak istemiyorum) Eğitim Enstitüsü Sınıf  Öğretmenliği'ne müracaat etmemizi, gerisine karışmamamızı, söylediler.
   Ben de öbür arkadaşlar gibi müracaat ettim...
   Mülakat sonuçlar açıklandığında, benimle birlikte müracaat eden arkadaşların bir çoğunun  kazandığını gördük...
   O arada her ne olduysa sonuçlar iptal edildi...
   Neler oluyor, diye sorduğumuzda, merak edilecek bir şey yok, dediler...
   Yeni yapılan mülakatta, dedikleri gibi sonuç değişmedi, biz tekrar kazanmıştık...
   Okula gittik, ama doğru dürüst bir eğitim görmeden okul bitti ve öğretmen olarak atandık...
    Bir yıl sonra stajerliğim kalktı ve  beni bir okula müdür yaptılar, dedi.
    On oniki yıllık öğretmendim...
    Müdür Bey'in anlattıklarından neyin ne olduğunu çok iyi anlamıştım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.