Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şükrü ÇOBAN
Köşe Yazarı
Şükrü ÇOBAN
 

PEDEGOJİ DE NE Kİ?(4)

Geçen yazımda "Öğrencilik yıllarımdan vereceğim örneğe geçmeden, tanık olduğum ilginç bir olayı daha anlatmak istiyorum" demiştim ama o örneğe geçmeden müfettişlerle ilgili ilginç bir anımı da anlatmak istiyorum. Alucra'nın Karabörk Köyü'nde görev yaptığım yıllardı... Öğle teneffüsünde yemek yiyordum... Nöbetçi öğrenci; dış kapıyı tıklatıp, kapının açılmasını beklemeden, öğretmenim müfettişler geldi, dedi. Günlerden cuma idi... Zaten yemeği bitirmiş, hazırladığım çayın demlenmesini bekliyordum. İşi bitmiş olan tabakları toplayıp mutfağa götürdükten sonra, müfettişleri lojmana buyur ettim. İki kişiydiler. Okulun, yüzyirmi dolayında öğrencisi vardı, beşte öğretmen kadrosu olmasına karşın benden başka öğretmen yoktu... Müdür de, öğretmen de, hademe de bendim... Lojmanın adı lojmandı, her tarafı dökülüyordu... Okula bakan, odayı hem oturma odası hem de yatak odası olarak kullanıyordum. Küçük de bir ördek sobam vardı... Müfettişler, Karabörk Köyü'nün yukarısındaki Yeşilyurt(Çakmanus) Köyü'nden yürüme gelmişlerdi... Hava da oldukça soğuktu... Bitkin bir durumdaydılar... Önce çaylarını verdim, onlar çaylarını içerken, ben de gidip banyonun sobasını yaktım. Banyo kazanı kullanılmadığı için de, su kazanını odadaki sobanın üzerine koydum... Çayları içince biraz kendilerine gelmişlerdi... Elazığlı olanı tanıyordum, öbürü de doğu illerinden birindenmiş... Arkadaşlar, galiba bir haftadır köylerdesiniz, banyonun sobasını yaktım, içersi de ısınmıştır, dedim. Su da kaynadığına göre, sırayla banyo yapabilirsiniz, dedim. Kendi aralarında konuştuktan sonra, fena olmaz, dediler. Önce, Elazığlı olan gitti banyoya... O banyosunu yaparken, biz de öbürüyle, okul işlerini filan konuştuk... Masanın üzerindeki Cumhuriyet Gazeteleri ve kitaplar dikkatini çekmişti... Bu gazeteyi, bu kitapları okumaya korkmuyor musun, diye sordu. Kitap okumaktan niye korkayım ki, dedim. Bu kitapları bizim Tunceli'de görseler, derhal kelepçeleyip işkence haneye atarlar, dedi... Tunceli'li olduğunu ağzından kaçırmıştı!.. Ben de; 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasası'nın ilgili maddesine göre, görevden alındım, 13 ay sonra, sakıncalılığım kaldırılarak göreve döndüm, dedim. Biliyorum, dedi ve o arada çok işkence gördün mü, diye de sordu. Yalnızca görevden alındım, mahkemeye bile çıkmadım, o arda da dört askerliğimi yapıp bitirdim, dedim. O zaman seni niye görevden almışlar, diye hayretle sordu. Bilmem, dedim. O arda, Elazığlı olan banyodan çıkmıştı... Rahat hareket etmesi için dışarı çıktım, okul bahçesinde biraz dolaştıktan sonra geri geldim. Keşke gelmez olaydım. Müfettiş ne yapsa beğenirsiniz? Çıkmış benim yatağın üzerine, çat çat ayak tırnaklarını kesiyor... Ne gazete sermiş ne de bir örtü... İğrenç bir görüntüydü... Birşey demeden, tekrar dışarı çıktım. İçimden ettiğim küfürleri, bir ben bilirim bir de Allah... Güya şimdi bu arkadaş ilköğretim müfettişiydi... Bu insanlar nasıl müfettiş olmuşlardı? O da bir başka yazının konusu olsun!.. Bir işe yaramaz ama ilerde belki onu da yazarım.
Ekleme Tarihi: 28 Ocak 2024 - Pazar

PEDEGOJİ DE NE Kİ?(4)

Geçen yazımda "Öğrencilik yıllarımdan vereceğim örneğe geçmeden, tanık olduğum ilginç bir olayı daha anlatmak istiyorum" demiştim ama o örneğe geçmeden müfettişlerle ilgili ilginç bir anımı da anlatmak istiyorum.
Alucra'nın Karabörk Köyü'nde görev yaptığım yıllardı...
Öğle teneffüsünde yemek yiyordum...
Nöbetçi öğrenci; dış kapıyı tıklatıp, kapının açılmasını beklemeden, öğretmenim müfettişler geldi, dedi.
Günlerden cuma idi...
Zaten yemeği bitirmiş, hazırladığım çayın demlenmesini bekliyordum.
İşi bitmiş olan tabakları toplayıp mutfağa götürdükten sonra, müfettişleri lojmana buyur ettim.
İki kişiydiler.
Okulun, yüzyirmi dolayında öğrencisi vardı, beşte öğretmen kadrosu olmasına karşın benden başka öğretmen yoktu...
Müdür de, öğretmen de, hademe de bendim...
Lojmanın adı lojmandı, her tarafı dökülüyordu...
Okula bakan, odayı hem oturma odası hem de yatak odası olarak kullanıyordum.
Küçük de bir ördek sobam vardı...
Müfettişler, Karabörk Köyü'nün yukarısındaki Yeşilyurt(Çakmanus) Köyü'nden yürüme gelmişlerdi...
Hava da oldukça soğuktu...
Bitkin bir durumdaydılar...
Önce çaylarını verdim, onlar çaylarını içerken, ben de gidip banyonun sobasını yaktım.
Banyo kazanı kullanılmadığı için de, su kazanını odadaki sobanın üzerine koydum...
Çayları içince biraz kendilerine gelmişlerdi...
Elazığlı olanı tanıyordum, öbürü de doğu illerinden birindenmiş...
Arkadaşlar, galiba bir haftadır köylerdesiniz, banyonun sobasını yaktım, içersi de ısınmıştır, dedim.
Su da kaynadığına göre, sırayla banyo yapabilirsiniz, dedim.
Kendi aralarında konuştuktan sonra, fena olmaz, dediler.
Önce, Elazığlı olan gitti banyoya...
O banyosunu yaparken, biz de öbürüyle, okul işlerini filan konuştuk...
Masanın üzerindeki Cumhuriyet Gazeteleri ve kitaplar dikkatini çekmişti...
Bu gazeteyi, bu kitapları okumaya korkmuyor musun, diye sordu.
Kitap okumaktan niye korkayım ki, dedim.
Bu kitapları bizim Tunceli'de görseler, derhal kelepçeleyip işkence haneye atarlar, dedi...
Tunceli'li olduğunu ağzından kaçırmıştı!..
Ben de; 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasası'nın ilgili maddesine göre, görevden alındım, 13 ay sonra, sakıncalılığım kaldırılarak göreve döndüm, dedim.
Biliyorum, dedi ve o arada çok işkence gördün mü, diye de sordu.
Yalnızca görevden alındım, mahkemeye bile çıkmadım, o arda da dört askerliğimi yapıp bitirdim, dedim.
O zaman seni niye görevden almışlar, diye hayretle sordu.
Bilmem, dedim.
O arda, Elazığlı olan banyodan çıkmıştı...
Rahat hareket etmesi için dışarı çıktım, okul bahçesinde biraz dolaştıktan sonra geri geldim.
Keşke gelmez olaydım.
Müfettiş ne yapsa beğenirsiniz?
Çıkmış benim yatağın üzerine, çat çat ayak tırnaklarını kesiyor...
Ne gazete sermiş ne de bir örtü...
İğrenç bir görüntüydü...
Birşey demeden, tekrar dışarı çıktım.
İçimden ettiğim küfürleri, bir ben bilirim bir de Allah...
Güya şimdi bu arkadaş ilköğretim müfettişiydi...
Bu insanlar nasıl müfettiş olmuşlardı?
O da bir başka yazının konusu olsun!..
Bir işe yaramaz ama ilerde belki onu da yazarım.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.