1962-63 Eğitim Öğretim yılı sonunda, üçüncü sınıftan dördüncü sınıfa geçmiştik...
Mutluyduk...
O yaz, Eynesilli pilotların uçaklarıyla Eynesil semalarında yaptıkları göz alıcı gösterilerden sonra pilot olmaya karar vermiş, kendimi geleceğin pilotu olarak görmeye başlamıştım.
Boş kaldığım zamanlarda da, okumaya başka kitap bulamadığım için, abimin dördüncü ve beşinci sınıf ders kitaplarını okuyordum.
Tabi o arada bol bol denize girmiş, 30-35 kg da fındık başağı etmiştim...
Sonuç olarak o yılki yaz tatilim oldukça iyi geçmişti...
Bu arada okul zamanı yaklaşmış, hazırlıklar başlamıştı...
Ben de her çocuk gibi heyecanlıydım; yeni sınıfımı ve yeni öğretmenimi merak ediyordum...
Yaylacı olan okul arkadaşlarımız da ağır ağır cenüğe gelmeye başlamışlardı...
Görüştüğüm sınıf arkadaşlarımdan bazıları, artık bizim okula gelmeyeceklerini, bundan sonra köy okulunda okuyacaklarını söylüyorlardı.
Nedenini de, öğretmen okulları sınavlarına girebilmek için, diye açıklıyorlardı.
O zamanlar yönetmelik gereği, yatılı öğretmen okullarına ilçe merkezindeki okullardan öğrenci alınmıyordu.
Bir kısmı da dördüncü sınıfı Hamit Çakmak okutacak, diye köy okullarına gideceklerini söylüyorlardı...
Hamit Çakmak sertliği ün yapmış efsane bir öğretmendi.
Onun namını duymayan, ondan korkmayan öğrenci yoktu.
Bu nedenle hiçbir öğrenci onun sınıfına düşmek istemiyordu.
Kimileri öğrencileri öldüresiye döğdüğünü söylerken, kimileri de dayak atarak hırsını alamadığı zamanlarda, öğrencileri pencereden aşağı attığını örnekler vererek anlatıyorlardı...
Böyle bir öğretmende kim okumak isterdi?
Üçüncü sınıf iki şube olduğu için, muhtemelen dördüncü sınıfta iki şuba olacaktı.
Hamit Çakmak'ın sınıfına düşme olasılığı yarı yarıyaydı.
Okulların açılmasına günler kala büyük bir korku ve kaygı içine düşmüştüm...
Uyku uyuyamaz, yemek yiyemez olmuştum...
Anam, bendeki bu değişikliği fark edince, babama söylemiş...
Babam benimle konuşunca, durumu anlattım...
Babam, Hamit Hoca iyi hocadır, o tembel öğrencileri döğüyormuş, sen sınıfı pekiyi derece ile geçtin, senin korkmana gerek yok, dedi.
Abimi de o okutmuş, iki yılda bir kere döğmemişti...
Babamın söyledikleri, beni bayağı rahatlatmış, uykum ve iştahım geri gelmişti...
Kısa bir süre sonra da okullar açıldı.
İlk hafta ne olduğunu anlayamamıştık.
İkinci hafta, tek şubeye indirilen dördüncü sınıfı Hamit Çakmak'ın okutacağı belli olmuş, öğrencileri korkuyla karışık bir heyecan sarmıştı.
Bizi üst katta bir sınıfa aldılar...
Sınıf oldukça kalabalıktı ama geçen yılki arkadaşlarımızın birçoğu yoktu, anlaşılan dayak korkusundan köy okullarına gitmişlerdi...
Şu an için Hamit Çakmak'ın ilk dersini, ilk gününü anımsamıyorum, çok önemli bir durum olsaydı büyük bir olasılıkla anımsardım...
Günler geçtikçe öğretmenimize, öbür sınıftan gelen veya geçen yıldan kalan arkadaşlarımıza alışmıştık.
Öğretmenimiz iyi ders anlatıyordu, özellikle matematik dersine çok önem veriyordu...
Ders dinlemeyen öğrencilere ise asla tahammülü yoktu...
Ders dinlemeyen öğrencileri tahtaya kaldırır, anlattığı konudan sorular sorardı. Bilemeyen öğrenciyi, azarlar, olmazsa ince bir çubukla döğerdi...
Dayak konusunda öbür öğretmenlerden çok farklı olduğunu sanmıyorum ama bir kere adı çıkmıştı...
Matematik dersinin birinde iki yıllık bir kız arkadaşımızı tahtaya kaldırmıştı, kızcağız tir tir titriyordu...
En basit bir soruya bile cevap verecek durumda değildi...
İyi bir öğretmen bu durumdaki öğrenciyi fazla zorlamadan yerine oturturdu...
Öğretmenimiz öyle yapmıyor; azarlayarak olmazsa ince bir çubukla döğerek öğretmeye çalışıyordu...
Bir anda ön sıralardaki öğrenciler arasında gülüşmeler başladı...
Önce ne olduğunu anlayamıştım...
Meğer tahtadaki arkadaşımız kurkudan altına kaçırmış, çocuklar ona gülüyorlarmış...
O yaştaki bir çocuk, özellikle de bir kız çocuğu için tam bir yıkım...
Bu öğretmende iki yıl okuduk...
İyi öğrenciler için herhangi bir sıkıntı yoktu...
Zayıf öğrenciler içinse, durum anlattığım gibiydi..
Daha sonraki yıllarda Hamit Çakmak'ın rüştiye mezunu olduğunu, bu nedenle eğitim bilimlerinden bihaber olduğunu öğrendik...
Ol hikaye böyle!
Öbür öyküler mi?
Yeri gelirse onları da anlatırım.
Yazımın başlığını işte bu yüzden "Pedogoji de ne ki?" koymuştum...
(04/02/2024)